Selam İsm-i Şerifi ve Saatler

MEHMET ALİ BAL

MEHMET ALİ BAL
Selam İsm-i Şerifi ve Saatler
 
Allah’ın (cc) güzel isimlerinden (Esma-ül Hüsna) olan Es-Selâm "Bizzat kendisi Selam yani selamette olan, her türlü tehlikelerden selamete çıkaran" demektir. Daha önceki okuduğumuz isimlerde olduğu gibi Selam isminde de İlahi İlme bakan tarafları olduğu gibi beşeri ve diğer akıl sahibi yaratılmışlara da bakan tarafları vardır. Esrarı olduğu kadar, zahiri de mevcuttur, idrak edilmesi güzel görülmüştür. Beşeri mahiyetimiz ve sınırlarımız dâhilinde Esma-ül Hüsna’yı dünyadaki kendi cinsinden kelimelerle anlatabiliriz. Bunun ötesindeki yaşantılar yaşayana mahsustur. İnsanlara aktarılması gerekenler de yine kelimelerle mümkün olacaktır. Yani İsimler için yine isimlerle açıklamalar yapabiliriz. Kelimeler bu manada lüzumlu araçlardır.
 
Bu yüzden, ilk önce kelimenin manalarına bakmayı bir yöntem edindik. Zira kelimelerin manaları bilinirse delalet ettikleri hususi hal ve olguların da ne oldukları anlaşılır. En azından içinde bulunduğumuz dünya şartlarında bildikçe bildiklerimizi kelimelerle müşahhas hale getiririz. Müşahhas hale gelen her bilgi hem bugünün hem de yarının insanlarına sunulabilir duruma gelmiş demektir. Ve kelimelerin ne kadar çok derununa inebilir, ne kadar fazla mana zenginliğini idrak edersek o denli bu kelime ile ifade edilen hakikatlerin künhüne vakıf olabiliriz.
 
Lügatlere bakıldığında, “Selam” kelimesi “Se li-me” fiilinden geldiği görülmektedir. “Selime, yeslemu, selamen” bir işten kurtulmak demektir. “Minel aybi ve gayrihi” denildiğinde de bir ayıptan kurtulmak, beri’ olmak manasındadır. Esleme, islamen raculu” ise itaat etmek, teslim olmak, Müslüman olmak manasındadır. Bir adamı, düşmanı, vs.yi perişan eylemek, teslim etmek; bir işi havale etmek, ısmarlamak; Malı sonradan almak üzere para vererek alışveriş yapmak; sulha girmek sulh yapmak; teslim olmak, munkad (İnkıyat etmek) olmak; selamlamak, hükme razı olmak, sıhhatini itiraf etmek; kurtarmak, beri kılmak; vermek, bir işi kabul etmek gibi çok çeşitli manaları mevcuttur. “Saleme, müsameleten, silamen” vezninde de “Sulh edişmek, barış yapmak” manası bulunmaktadır (El Mevarid). 
 
İsim olarak “Selam” kelimesi “Silm” kelimesiyle irtibatlı olarak “Barışçıl, huzur, rahatlık, güvenlik, kişinin herhangi bir şeyin bir risk içermediği durumda bulunması, dinginlik, temkin, sükûnet, huzur, emniyet, bir tehlikenin olmaması hali manalarını içermektedir. “Tahiyye” selamlama manasıyla irtibatlı olarak ise “Birini şapkasını kaldırarak selamlama,  elini sıkma, medenilik işareti, selamlamak,” anlamlarını içermektedir. Aynı kökten türeyen “Selim” ismi ise “Doğru, salim” manaları altında “Doğru, kurallara uyan ve uyuma dikkat eden, zarar görmemiş, sağ salim, dürüst, hiçbir kısıtlamanın konusu olmayan, doğru, gerçeğe uygun, tam sağlıklı, hiçbir anomali göstermeyen, nakzedilmemiş, dokunulmamış anlamlarına gelmektedir (El Maani).
 
Her kelime veya isim öncelikle sahibine delalet eder, hele ki Esma-ül Hüsna’da olduğu gibi sahibi ve yaratıcısı Allah (cc) ile irtibatlı ise isim zaman, mekân, mana ve başka bütün keyfiyetler açısından mutlak biçimde O’nun (cc) Zatına bakar. “Selam” ve bu kökten diğer kelimelerin içerdikleri müspet manaların tamamını mutlak mahiyette Zata (cc) müteveccihtir. Yani bu çerçevede, Allah (cc) ilk önce Selam ism-i şerifinin manalarının mutlak sahibidir, O (cc) kendisine hiçbir şeyin zarar veremeyeceği, noksanlık ve kusur veremeyeceği İlahımızdır, Rabbimizdir, Yaratıcımızdır (cc). Zatı Bari’si keyfiyeti bizce meçhul münezzeh ve mutlak bir selamet içindedir. Esması, sıfatları, mahiyeti mutlak selamet içindedir. Tasarruflarında da Selam isminin tecellileri vardır.
 
Selam ismi menfi olan her şeyi de nefyetmektedir. O’nun (cc) zatı bütün hata ve kusurlardan münezzehtir. Kullarının atfettiği eksikliklerden beri’dir. Beşeri arızalardan, mahlûk sıfatlarından münezzehtir. Mahlûkatının farz muhal O’na (cc) verebileceği bir zarar olamaz. O (cc) Yegâne Yaratıcımız, Rabbimiz olarak bazı muharref din mensuplarının atfettikleri beşeri hallerden mutlak manada münezzehtir. Haşa O’nun azamet ve Kibriya’sını çalmaya yani taklide yeltenen zavallıların muhayyilelerinin mutlak ötesindedir. İ. Rabbani’nin beyan buyurdukları gibi “Allahu Teala veraün vera, veraün vera ve veraün veradır”. (Allahu Teala ötelerin ötesi, ötelerin ötesi ve ötelerin ötesidir). Yani güzel isimlerinin kökleri, müştakları, vs. dışında aksine bütün çirkin, eksik, kusurlu, ayıplı, beşeri, vb. isimlerin mutlak manada ötesindedir.
 
Kelime-i Tevhitteki “La” nefyinin bütün uydurulmuş ilahlar gibi yine uydurulmuş yalancı ilah özelliklerini de kapsadığını, bunların hepsini ilk başta reddettiğini, nefyettiğini anlıyoruz. Selam ism-i şerifi o derece mutlak manada Zata müteveccih oluyor ki, Hakiki Yaratıcının (cc) tespih, tenzih ve ikrarını tevhit kelimesi derecesinde temsil ediyor.
 
Selam İsm-i Şerifini, Tevhit Cümlesi çerçevesinde en güzel ifade eden sözler Sultan-uş Şuara Necip fazıl Kısakürek’in “Esselam” şiirinin başlangıcıdır:
 
“Göklerden son ilâm: Allah bir, bir İslâm.
Şekiller, elif lâm; Ne bir harf, ne kelâm;
Esselâm, esselâm…”
 
Selam isminin diğer manası da “Selamete çıkartandır”. Bütün mahlukatını selamete çıkartan O’dur (cc). Zaten bizi ve bütün kâinatı yokluktan varlığa çıkartmış, varlık nimetini ihsan etmiş olmakla ilk başta Selam İsminin tecellilerini müşahede ediyoruz. Yokluk ebedi hiçlik varlık ise ebedi selamdır. Cennetin bir diğer isimlendirmesi ne kadar da manidar ve güzeldir: “Dar-üs Selam”, yani Selam yurdu. Varlığın ebediyet kazanmış veya ihsan edilmiş ebedi yurda “Selam Yurdu” da denilmektedir. Tam hakikatin ifadesi de budur. Yokluk mutlak tehlike ve şerdir, varlık mutlak hayır ve güzelliktir. İşte Selam İsminin tecellilerinden biri!
 
İçinde yaşadığımız dünyada nispi güzellik ve çirkinlikler, emniyet ve tehlikeler, sevinç ve kederler, hayatlar ve ölümler, sağlık ve hastalıklar, dostlar ve düşmanlar, aydınlıklar ve karanlıklar, vs. her biri yan yanadırlar. Allah (cc) Selam İsminin tecellisiyle varlık dünyasının bütün olumsuzluklarından bizleri hayır,  güzellik, emniyet, selamet, sevinç ve aydınlıklara çıkartır. Eski bozulmuş veya başından itibaren insanlar tarafından yaratılmış dinlerde bazen güzelliğin (Zeus, Afrodit, vb.) bazen müspet olguların (Aydınlık, Ahuramazda) bazen de çirkinlik ve kötülüğün (Ateş, Ehriman, Şeytan, vb.) ilahlaştırıldığını görürüz. Hâlbuki mutlak hayır Allah’ın elindedir, nispi iyilik ve kötülükler de yaratılmışların âleminde mevcuttur. Manalarını ifade ettikten sonra ebedi ahiret yurduna gidilecek ve mutlak hayır, mutlak güzellik idrak edilecektir.
 
Nispi şerlerin ve kötülüklerin de olduğu dünyada, insanları ve diğer canlıları tehlikeler ve kötülüklerden Selam isminin tecellisiyle Allah korumaktadır. Kötülük de nispi bir hakikattir, şahit olduğumuz güzellikler de. Mutlak manada olmamaları yokluklarına delalet etmez. Sadece hakiki güzellik ve hayır sahibi Allah’a (cc) saygının ifadesi bu kelimelerle ifade edebiliyoruz.
 
“Allahümme ente-sselam ve minke-sselam” Allah'ım sen selamsın. Selamet de sendendir. İlk cümle, Zata müteveccih olup, "Allah'ım sen, mahlûkata has her çeşit kusurlardan, noksanlıklardan selâmettesin, uzaksın." demektir. İkinci cümle ise "İnsanlara selâmeti sen verirsin, dilersen sen alırsın, selâmetin varlığı da yokluğu da sendendir" manasını ifade etmektedir. Allah’ın (cc) mutlak Selam oluşu tespih edildikten sonra, O’ndan selamet dilenmektedir, bu da “İnsanlara selameti veren ancak Sensin manasında” güzel ve veciz bir dua ile istenmektedir. Her iki cümlenin başına da Tevhit cümlesinin hakikat ve ruhunu nakşetmek gerekir ki, her iki cümledeki hakikatin de yegâne sahibi O’dur (cc).
 
Varlık âleminde yaratılışımızdan beri türlü türlü tehlikelerle çevrili dünyamızda, Selam İsminin tecellileriyle korunmakta, yaşatılmakta olduğumuzu anlamamak mümkün mü? Ölüm dediğimiz dehşetli olay iki nefes arasında değil midir? İnsanı cinayete götüren şeylerden bir tanesi de anlık kabaran bir öfke ve gazap seli değil midir? Allah bizleri bize bu kadar yakın tehlikelerden selamette kılmaktadır. Sadece bizi mi, bütün yaratılmışlar âleminin canlıları türlü türlü Selam isminin cilveleriyle korunmaktadırlar. Vücudumuzun içinden çıkan, hiçbir işine engel olamadığımız ölümcül hastalıkların mikropları, virüsleri karşısında vücudumuza sıhhat veren O’dur (cc). İyice dışımıza bakarsak, korkunç uzay boşluğunda dünyamızın çevresini atmosferle saran, yere bizi yaşatacak kadar çekim gücü veren de O’dur (cc). Daha o kadar çok nimet var ki sayılacak, buna sayfalar yetmez. 
 
Bütün bu tecellileri idrak etmek, hissetmek ve karşılığında şükretmek için yine aynı ismin enfüsi tecellilerine muhtacız. En azından dünya şartlarında anlayabildiğimiz hakikatin büyük oranda tamamlanacağı günü anlatan “O gün ki, ne mal fayda verir, ne de oğullar… Ancak Allah’a hâlis ve pak bir kalp ile varan müstesna” (Şuara/ 88, 89) ayeti bu enfüsi olgunlaşmayı, temizlenmeyi anlatmaktadır. Buradaki halis ve pak bir kalp, her türlü manevi hastalıklar ve kirlerden temizlenmiş, selamete ermiş kalptir. Belki de Selam İsminin tam tecellilerine mazhar olmuş kalptir. Doğrusunu Allah (cc) bilir. Burada da Selam ismi Şerifinin bir kulun kalbinde o kulun kendisine yönelik tezahür ve tecellisinin küçük bir yansımasını hissetmekteyiz. Bu yansıma bize Allah’ın (cc) isimlerinin mana ve hakikatlerini ilk önce enfüsi (Kendi içimize bakar tarzda) tarzda idrak etmeye, tecellilerinden nasipli olmayı dilemeye yöneltmektedir kuşkusuz.
 
Selam İsmi Şerifinin vesilesiyle kalpleri pak ve ruhları tertemiz olmuş “Rahman’ın kulları o kimselerdir ki, yerde mütevazı ve nazik hareket eder, yol bilmez cahiller (cehalet ve karakterlerinden kaynaklanan bir tarzda) onlara muhatap olduğunda, onlara sağlık ve selâmet dileyerek geçip giderler” (Furkan/ 63). Selam İsmi Şerifinin enfüsten afaka doğru tecelli ve yansımalarını müşahede etmek ne büyük hediyedir bizim için.
 
Nihayet bütün bu oluşların, tecellilerin, lütufların, amellerin neticesi olarak büyük müjde içimizde yankılanmaktadır: “Merhametli olan Rab katından onlara selam vardır” (Yasin7 58).
 
Ey Selam olan Rabbimiz, ilk önce bizlerin kalbini bu İsmi Şerifinin hürmetine pak ve ruhlarımızı temiz kıl, amellerimizi samimi ve razı olduğun veçhile selamette eyle. Bireyler olarak bizleri, toplum olarak milletimizi sana gerçek kul olma keyfiyetine eriştir. Buna engel ve tehlike oluşturan ne varsa, hepsinden de bizleri ve milletimizi koru. Milletimizi ve devletimizi her taraftan etrafını saran korkunç tehlike ve saldırılardan emin kıl. Yurdumuzu Darüs Selam yurdu gibi güvenli kıl. Bizleri de başkaları için emin kıl, selim kalbe sahip eyle. Kalplerimizin hastalıklarını gider. Dillerimizin ve ellerimizin ve aklımızın kusur ve noksanlarını Şafi İsminin ve Selam İsminin tecellileriyle pak eyle, arızasız kıl. Selam ism-i şerifinin bildiğimiz ve bilemediğimiz manalarının tahakkukunu diliyoruz, kabul eyle Rabbim. Âmin.
 
Esma-ül Hüsna’nın tümünde olduğu gibi Selam ism-i şerifinin de insanı kuşatan tüm mekan ve zamanlar üzerinde önemli tecellileri vardır.  Kainattaki tüm varlıklar tüm zamanlar boyunca kesintisiz “zikir”  halindedirler, Allah’ın güzel isimleriyle…  Özellikle selam ism-i şerifinde bu zikrin “tüm zamana ve mekana” yayılmasının sırrı gizlidir. Bu öyle ahenkli öyle kesintisiz bir yayılmadır ki saatlerin her saniye duyulan tik-tak’larında hisseden kalpler için bunun işaretleri vardır.
 
O yüzden hep denilir ki zamanı idrak etmek, zamanın değerini bilmek ile Allah’a yakın bir kalp sahibi olmak arasında çok önemli bir bağ vardır.
 
Onun içindir ki saat kullanmayanlar, saate hiç bakmayanlar genellikle ne zamanın ne hayatın ne varoluşun ne de yaratıcının idrakindedirler.
 
Zamanın değerini bilen ve “selamı yayan” tüm dostlara selam ile…
 
 
 
ROTAP- banner-

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir