Warning: Attempt to read property "post_excerpt" on null in /home/asanatlar.com/public_html/wp-content/themes/sahifa/framework/parts/post-head.php on line 73

Maçı Kaybettik, Oyun Devam Ediyor

MUSTAFA UÇURUM
Maçı Kaybettik, Oyun Devam Ediyor
 
İsmail Demirel’in öykülerini bir araya getirdiği “Maçı Kaybettik” adlı kitabı MGV Yayınları arasından okuyucuya ulaşan bir kitap. Yazarın ilk öykü kitabı. Dergilerde, sosyal paylaşım sitelerinde ve Milli Gazete’de yazılar yazan Demirel, kurgusu içinde şekillenen öyküleriyle beğeni toplayan bir yazar. Kitabın 2. baskıya ulaşması bunun en önemli ispatı.
 
Üç bölümden oluşuyor kitap. İlk öykü “Oyun”; bölümler dışında yer alıyor kitapta. Okuyucuyu kitaba hazırlayan bir öykü bu. Belki de bu yüzden bütün bölümlerin dışında kalmış. Bir giriş, bir selamlama öyküsü diyebiliriz Oyun için. “Çaylar benden” diye bitiyor Oyun öyküsü. Giriyoruz öykülerin dünyasına. Damağımızda bir çay huzuru ile.
 
Okuyucuyu kuşatan, kendini okutturan öyküler yazıyor Demirel. Kısa ve etkisi güçlü öyküler var kitapta. Kısa öykü yazmak kolay görünse de az sözle çok meram anlatmak daha bir ağır işçilik ister. Öykülerin etkisi güçlü. Bir anda bitiyor. Yazar sözünü çoğu kez son cümleye saklıyor. Bu da bir kurgudur öyküde. Ben Sait Faik’in öykülerinin sadece son bölümlerini okuyarak öykülerinin iklimine girdiğim çok olmuştur. İsmail Demirel’de de öykü sonları bir şiir tadında. “Çaylar benden” diyor, “ Allah bes baki heves” diyerek teslimiyetini dile getiriyor, “Bırakayım da piyasa size mi kalsın” diyerek sürpriz sona davet ediyor okuyucuyu.
 
Ne olursa olsun yazar en çok kendini anlatır; bazen açıktan açığa, bazen cümlelerin arkasındaki bir dünyada. Genel bir kanı olarak kabul gören bir tutumdur bu. İsmail Demirel’in “Kısa Bir Özgeçmişim” ve “Sevgilim Kitaplar” öyküleri yazarın kendi dünyasının kapılarını açtığı metinler olarak çıkıyor karşımıza.  Yazarın hayat hikâyesi gözümüzün önünde canlanıyor. Bir film şeridi hayatı sarmalayıp duruyor.
 
İsmail Demirel’in öykülerinde bir dünya telaşı göze çarpıyor. İnsanı esir alan bir telaş bu. İşte, uykuda, kitabın ortasında, namazın tam içinde. Mustafa Kutlu’nun “Bu Böyledir” hikâyesinde ki namaz sahnesini hatırlatan bir namaz aralığı yaşıyor Demirel Akşam Sarkacı öyküsünde. Hangimiz yaşamıyoruz ki bu savrulmayı. Dünyanın telaşı ile ibadetin huzurunu harmanlayıp ortaya koyduğumuz bir karmaşayı yaşayıp gidiyoruz. “Allahu Ekber” ile başlayıp selam verdiğimiz ana kadar içimizden geçen tüm telaşlar aslında huzursuzluğumuz olsa da kapatamıyoruz kapıları. Aralardan sızıyor dünya telaşı.
 
İroni, nükte, ince dokundurmalar var İsmail Demirel’in öykülerinde. Edebiyata, sanata, dergilere bakış açısını da öğreniyoruz aslında bu öykülerin sayesinde. Bu çok da tercih edilen bir tutum olmasa da Demirel’in öykülerine son derece yakışıyor. Öyküden tat almayan bir yazarın her şeye rağmen öyküde ısrarını öğreniyoruz mesela. “Bırakayım da piyasa size mi kalsın?” diyor Hizmet adlı öyküsünde tüm içtenliği ile.
 
Maçı Kaybettik dese de İsmail Demirel, hayat devam ediyor. Öyküler yazılıyor. Yeni sözler düşüyor gönül dünyamıza. Bir cümleye tutunarak yeni maçlara çıkmamız an meselesi.
 
Yazarının yüz akı olacak bu ilk kitap daha nice baskılar yapacak görünüyor. İçtenlik kadar sahih bir duruş yok ne yazık ki hayatta.  
 
_____________________________________
 
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir