Onurlu Rezillik: Aşk

AYŞE ŞENER
Onurlu Rezillik: Aşk
 
Kendisiyle arasında bir alıp veremediği olanın, kendisini bir daha alamayacak şekilde vermesinden ibarettir aşk. Huzurun diken olup batmasından doğan bir hiçlik işte! İnsanın kendine kahrı… Durağanlığına bir dur demesi, sıradanlığın keyfe ermesi veya. Bir kaldırır, uçurur. Bir indirir, batırır.
 
Dokunanı yakan bir ırmak. Başı kökünüzden kaynayan, sonu göklere çıkardığı ereğine akmadan duramayan.
 
Eğer hala olmadıysanız ne şanslı ne kaderli birisiniz. Hayatınız muhakkak çok saygın bir çizgide yürümüş ve yürümektedir. Tebrik ederiz sizi o halde. Siz o tepeye taklasız düşmedinizse hala ne güzel. Ne iyi; o yanık çöplükten kendinizi toplamaya uzanmadınızsa…
 
Bir tren yoluna -tam da koca bir çuf çuf yola çıkmış ve üzerinize üzerinize yürüyorken- kaç kez uzanmadınızsa ne hoş! Ki tren geçer, trenler geçer hala inat mı inat bir can vardır. Dokuz mu on dokuz mu belirsiz. Kalkar ve yine malum tıpış tıpış yürümektedir can evinizde olmadık tempolarla, coğrafyanız, teniniz toprağınızın her karışında hoyrat vuruşlarla.
 
Delirmiş olmalıdır aşık insan. Her gün savaş, her gün barış. İki hıçkırık koca bir bayramın ortasına düşer aşkta. Siz de şaşırır çekip almak istersiniz bu insanlığın bön bön baktığı gayr ı resmi geçitten, yürüdükçe çoğalan hıçkırıklarınızı. Ama nafile…Siz dokundukça kahkaha olur. Çektikçe o çöpünüze batırdığınız, kokuşmuşluklarınıza buladığınız parmaklarınızı, yeniden hıçkırmaya başlar.
 
Asla kendinizin kölesi olmadığınız en özgür anlarınızdır aşk. Başkasına tapınırken bir yandan Tanrı’ya ihanetinizden utanır, bir yandan da bir gün yeniden O’na döneceğinizde daha iyi nasıl tapınacağınızın özel eğitimini yapıyor olduğunuz düşüncesine kapılır, kendinizi Tanrı adına affa layık bulursunuz.
 
Güvenmemelisiniz bu durumlarda asla kendinize. Bu durumlar ne idüğü belirsiz anlarınızın tesirce bir ömrü kapladığı anlardır.
 
Ömrünüzün hepsi işte bu an’dır. Ya da işte bu ömür bu an da yaşanmış ve bitmiştir.
 
An’dan önce var olmamıştınız muhtemelen. Yakınlarınızın yanağını sıktığı bir yetişkin, okullar bitiren, çok diplomalı biri, yetenekleri onu öne attıkça arka sıralara saklanan bir ahmak, işyerinizde çok saygın bir ölüydünüz.
 
Hangi yana gitseniz bir ya da birçok yanınızı geride bırakıyordunuz. Hiçbir zaman hep birden var olamıyordunuz. Teninizi tıka basa doldurmuyordu hiçbir zaman kalbiniz. Ten yırtığından hiç damlamıyordu böyle sıcak! Bütün organlarınızı fırlatmış ta yekpare bir kalp gibi yaşamıyordunuz aşktan önce…
 
An geldi kendinizi bütünüyle ve hep birden var olmuş görünce bayılacak gibi oldunuz. Tanıyamadınız önce böyle hepten görünce kendinizi. Ne çokmuşsunuz! Ne kadar da yokmuşsunuz daha önceleri…
 
İşte oldunuz! Sa eğer… Gözünüz aydın olsun. Uzun süren o ölüme doğdunuz.
 
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir