Türkü Dinleme Kılavuzu

BÜLENT SAĞLAM

BÜLENT SAĞLAM
Türkü Dinleme Kılavuzu
 
Uzun zamandır duyarım, Üstad Mehmet Ragıp Karcı başlıkta kullandığımız isimde bir kitap hazırlamaktaymış, kitabı merak ve heyecanla beklerken, 30 yıldır türküleri anlamaya çalışan biri olarak ve dahi büyüklerin affına sığınarak bu konuda birkaç söz söylemek isterim.
Türkü dinlemek kılavuza ihtiyaç duyar mı şeklinde teknik bir soruyla başlayalım. Müzikal ve sözel anlamda ciddi bir bilgi birikimi ve ayrıca farklı duyarlılıklar gerektirdiği için, müzik ve şiir gibi zirvede iki sanatı buluşturduğu için evet… Türkü dinlemek kılavuz gerektirir. Türkü dinlemeyi iki anlamda özetleyerek ele almaya çalışacağım:
 
a) Hangi türkü nasıl ve ne zaman ve hangi şartlarda dinlenir?
b) Türküleri anlamak için hangi bilgiler gereklidir?
 
Çoğunlukla türkü dinleme alışkanlıklarımızı yöresel kökenlerimiz belirlemekte… Ülkemizin her yöresinde muhteşem güzellikte türküler var ama herkes kendi doğduğu ya da kendisini ait hissettiği bölgenin türkülerine daha bir meraklıdır. Bunun altında yatan pek çok sebep var. Çocukluktan beri kulağın aşina olduğu ses ve söz dizileri, yerel ifade tarzını rahat anlama, insanın doğduğu coğrafyanın hançere yapısına doğal olarak yatkın oluşu (çünkü sadece dinlemek yetmez, kendimiz de türküyü söylemek isteriz) , eseri meydana getiren şartları ve belki hikâyesini biliyor olmak v.s.
 
Farklı yörelerin türkülerini severek dinlemek bazı şartlara bağlıdır çoğu zaman. Ülkemizin herhangi bir bölgesini biraz tanıma fırsatı bulan mutlaka oranın türkülerini de sever. Türkülerde kolektif bir oluşturma süreci söz konusudur yani zaman içinde dilden dile şekillenerek meydana gelen kolektif sanat eserleridir türküler. Belli ozanlara ait türküler müstesna olmak üzere geri kalan bütün halk müziği eserleri kuşaklardan, yaşantılardan, alışkanlık ve eğilimlerden geçerek uzun devirler içinde oluşur. İşte bu sebeple bir yörenin eserlerini sevmek için birkaç kuşak insan tanımak gerekir. Aynı sofralarda oturmak, hatıralarını dinlemek, düğünlerinde oynamak ve ağıtlarına ağlamak bir yöremizin insanını en kısa yoldan tanımayı sağlar. Ortak duygular ve hatıralar şekillendikten sonra ancak insan bir yörenin türkü kapısından içeri girebilir.

Bir başka türkü dinleme şartı ise zaman ve mekandan doğan ihtiyaçlardır. Kederli anlarımızda, coşkulu ya da sevinçli olduğumuz zamanlarda ruh halimize en yakın türküleri seçeriz. Ayrıca nişanlar, sünnetler ve kutlama zamanlarında kalabalık ortamlarda daha ritmik ve neşeli türküler dinler ülkemizin insanı. Asker uğurlamalarımız bile bir türkü şölenidir. Otogarlarda asker uğurlamasına rastlayanlar bilir, bir köşede davul zurna eşliğinde halay çekilirken bir başka köşede kemençeyle horon edenleri veya klarnet ve darbuka ile oynayanları görmek mümkündür. Kültürümüzde sözsüz müzik çok ender olduğu için halk danslarımıza eşlik eden melodiler de aslında sözlü türkülerdir çoğu zaman.

Bütün bunlardan sonra net olarak ortaya çıkıyor ki türküleri anlamak için öncelikle şiir bilmek şarttır.Halk şiirinin türleri türkülere çeşitli formlarda konu olmaktadır ve dolayısıyla temel anlamda da olsa kafiye, vezin, redif, telmih,söz sanatları gibi şiire dair bazı bilgilere sahip olmadan türküleri anlamaktan söz edemeyiz. Örnek olarak müstezad dediğimiz tür hem şiirin hem de türkünün alanı içindedir ve bu türü anlamak birazcık teknik bilgi gerektirmektedir.

Kategorik olarak türküleri anlamak için hangi bilgi alanlarından yararlanmak gerekir diye sorulduğunda durum çetrefil bir hal alır. Ama yine de listeleyelim:

Müzik, Halkbilimi, Antropoloji, dilbilimi, edebiyat, tarih, sosyoloji, felsefe, din-tasavvuf, coğrafya… Bu listeyi daha da uzatmak mümkün ama bu haliyle meselenin yükseköğretime geçiş sınavına benzediğinin farkındayım. Elhak bu bilgi disiplinlerine ihtiyaç vardır ama türkü dinlemek için gerek şart değildir hiçbiri.

Hatime: Türkü dinlemenin olmazsa olmaz şartı gönül sahibi olmaktır. Yani önce gönül ile başlamak gerekir. Zaten şarkıda der ya; “Gönül nedir bilene/ Gönül veresim gelir/ Gönülden bilmeyene/ Hissiz diyesim gelir” gönül nedir bilen kişi zaten doğal olarak türkü sever ve türkü dinler. Derde deva diye dinler, yardan haber diye dinler.

Yıllar önce Sıtkı Caney’in söylediği sözlerle konuyu bağlamak istiyorum: “Her insanın bir öyküsü vardır, ama her öykü dinlenmez. Öyküsüz yaşanır, türküsüz yaşanmaz”

 

6 Ocak 2015 / Asanatlar

 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir