Azize “Yerlilerin Şarkısı”

CANEY

Azize "Yerlilerin Şarkısı"
 
azize “yerlilerin şarkısı” I
 
bizi iyi sakla tanrım gidiyor hayat
bizi yokla
bize yeni bir keder yarat

çünkü bizdik dökülen
hayat hırpalanırken büyülü çanaklarda
ağır bir dua altında kırılırken yalanlar
gömülen bizdik azize göğsündeki iksire
ağaran dünya ve kirpiklerimizden artakalan ne varsa
ne varsa bilinmeyen
mevsimleri dolduran yalnızlıklardan
tütün kâretmez yaralardan arta kalan ne varsa
dizdik yanaklarımıza
süzülsün
birazdan başlarız
azize
yani iyi bir kederin
yani yerlilerin şarkısına
çünkü biz
en eski yerlileriz
gideriz yürek tokuşturmaya
ve deniz
gideriz hep rüya
kaburgalarımıza biriken ne varsa
ne varsa kışkırtan bizi
alır gideriz

ama yorgun alkışlar lanetliyor bedenimizi
sanki yokuz
terliyor günler paralarla haberlerle üşüyoruz
çözülüyor dudaklarımızdaki tuzun kimyası
yıllarca beter bir bilmeceden uykusuz
bir hayal gümbürtüsüyle kalkıyoruz halaya

yani aynı yazgıya
yani yaşadığımızı biliyoruz
yani kirpiklerinle aynı yerdeniz
ıslandıkça ruhlarımız senin zamanlarınla
körpeler büyüdükçe yürek tokuşturmaya
şehirleri savuran şarkımıza başlarız
hazırız
gülümse bizi tanrıyla buluşturmaya

yetmez içimizde boğulmaya bu deniz
kirpiklerinle aynı yerden
yalnız aşka yenilen
yerlileriz azize

 

azize “yerlilerin şarkısı” II

birşey yap azize şiirden olsun
ıslansın hep içim nehirden olsun

iyi sakla beni bahar geliyor
iyi sakla beni çıldıracağım
acı ilerliyor aşk ilerliyor
ruhumdan bir cennet  kaldıracağım

birşey yap ve görün aşkla diz dize
göstersin dibini hayat denizi
anlat deliliği anlat azize
her yağmurda aynı yaranın izi

kimi rüyasında bir kelebeğe
yağmurdan tabutlar yapıyor gibi
kimi yeraltından bakıyor göğe
herkes aynı şeye tapıyor gibi

andolsun hayat da durur azize
çeker baharlardan elini tanrı
kıyamet aşkı da vurur azize
unutur yağmuru çöl yangınları

ölümü ürperten birisi mi var
baharı coşturan böyle azize
duvarın ötesi yine bir duvar
sonsuzluk gördün mü söyle azize

daraldı odalar sonra balkonlar
gökyüzü çalarız sinemalarda
o çocuk balonlar o istasyonlar
herşey bir aşk için susar susar da

iyi sakla beni çıldıracağım
acı ilerliyor aşk ilerliyor
ruhumdan bir cennet kaldıracağım
iyi sakla beni bahar geliyor

 

azize “yerlilerin şarkısı” III

beni iyi sakla tanrım yağmurdan geldim
ateşleri azdıran karanlık bir yağmurdan
bir yağmur yanağında kırıldı çömleklerim
bir yağmur  yanağından geçtim uçurumlara
yüzüm ıslak camlarda
aklım uçurtmalarda
gökyüzüyle sınanmış bir maviye düşerdim
düşerdim uzaklara
kalktığım her sahurdan

her sözcüğe ayrı bir yağmurdan geldim
çocuklar  artırmadan o efsane maviyi
yağmurlar anlaşılmadan

her bahar çıldıran sularla geldim
belki de sular böldü beni binbir iklime
hiçbir dilde olmayan sorular böldü
ablam
babamın ilk acısı
ben küçükken öldü
ve ben küçükken kestim bir çocuğun kolunu
korkuyu böyle erken yaptım çocuk oyunu

bir çocuk oyunu parça parça ateşten gölgelerim
inkar ettim ve sevdim hayata çarpan tüm yanlarımı
ve hain bir sevgiliyi sarmalayan ellerim
vermedi yağmura günahlarımı
sonsuza doğru çember çevirdiğimiz günlerin kavgasında
müphem bir umuda asıldı deniz
dönüp  sordum yağmura
arkadaşlarımı

bütün bu olup bitenden sonra
azize yine de özler mi bizi
ben sizinle birlikte geçtiğim o  denizi
yıllarca bir daha bir daha bir daha geçtim
geçtim şehirler altüst oldu gülümsedi çocuklar
dağıma geri döndüm kendi suyumdan içtim

belki çıkmam sabaha
geceleyin vururlar
döner miyim bir daha
söz veremem çocuklar

yağmurlar birgün gerçekten yağar
azize dua etsin ateş üstünde
hayat aptallaşır bize gün doğar
şiir gelsin gitsin ateş üstünde

 

azize “yerlilerin şarkısı” IV

beni sen durdur azize bitmiyor yollar
beni sen vur
beni sustur bitsin sorular

beni sen durdur azize yollara çıktım
bütün kederlerimi yaktım ve ağlaşacak ne varsa
alevlerini sana
küllerini elaziz’e bıraktım

önce ölümler çaktım çarmıha çevirdiğim günlere
kıyamet  gözkırpacak çıldıracaktım
ve ruhumda gökler düşerken yere
aklımı maviye aldıracaktım

yıllarca yeniden çıktım yollara
yıllarca aktım dünyanın bütün nehirlerinde
aktım durdum uçsuz bucaksız yatağında her şeyin
son sınırlarda en derinde

nasıl dayanabilir insan yuvarlanınca boşluğa kendi dağından
ya da balık gibi takılınca ağlara
kayan bir damla gözyaşıyken dünyanın yanağından
karışmak isterken yağmurlara
çıkarıp efsanemi tüm yüzyıllardan…
anla ki azize çığrından çıktım

imkansıza soyunup çıktım yollara
çatırdayacak sandım çırılçıplak dünyanın iskeleti
çatırdayacak yalnızlıklar ayaklarımın altında
ve kocaman şehirlere yeni bir büyü
çatlayan bir bahar olacaktım kırlara

çıktım yollara
artık hatırlayabilir miyim o muhteşem şiirden bir iki dize
basar mı bağrına artık beni sevdiğim
beni durdur azize
beni yağmura
beni ateşe
beni denize

 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir