Sütsüz Anne

NERMİN AKKAN
Sütsüz Anne | ÖYKÜ |
 
Bağırsak mideyi ısırıyor, mide boğazını sıkıyor, boğazı cılız dudaklarına öfke pompalıyor, çocuk kararan gözleriyle habire kuru kara bir zeytini andıran memeyi çekiştirip duruyordu.
 
Arada bir ılık kekremsi bir tat dilinden damağına, damağından genzine doğru yayılıyor uzaktan uzağa zılgıta dönüşüyor ırmak ırmak ağzından taşan anne memesinin harnup zamanlarına doğru kanat çırpıyordu.
 
Meme soğudukça sertleşiyor, sertleştikçe kısırlaşıyor, açlığın dibindeki çocuk habire yumuluyor imansız düşlerin iman tahtasına ve emmiyor dişliyordu artık zeytin çekirdeğini.
 
"Sütsüz anne" olmazdı elbet, anneyse sütlü olurdu, anneyse solurdu da! Oysa Şima solumuyordu artık. Kürek kemiğinin çatırtısıyla birlikte can havliyle henüz iki yaşına bile değmemiş Hamed'i altına çekmeyi başarmanın sevinciyle istemsiz bir "oh"la son nefesini vermişti.
 
İlk birkaç saat Hamet sıcak göğsün altında olan bitenden habersiz, kundak mahkûmiyetinin alışkanlığı ve kaderi kabulüyle sessiz kalmış karnından sinyaller gelmeye başladıkça başı ve elleriyle aranıp nasıl olmuşsa olmuş memesine yapışmıştı annesinin.
 
Yapışmıştı yapışmasına ama meme her geçen saniye soğumuş sertleşmiş kısırlaşmıştı. Habire çekiştiriyordu Hamed sütsüz memeyi. Habire dişliyordu. Çene kasları yoruluyor, ağzındaki dirhem tada yöneliyor yutkunuyor yeniden memeye dönüyordu.       
 
Mecalsiz çene kasları öfke, çaresizlik ve bilinmezlikle bir kez daha açıldı ve çığlığa dönüştü. Boğuk siren sesini andıran çığlık "mamaa(anne)" ye dönüştüğünde kazma, kürek, tırnak aralarından köpeklerin hassas kulaklarını yalamış ve dikmişti.
 
İlk havlamanın ardından nefesler tutulmuş ölüm sessizliğine bürünmüştü hemen gözün gözü zor seçebildiği enkaz alanında.
 
Köpekler sese yönelmiş burunlarıyla toz bulutu arasında enkazı eşelemeye başlamışlardı. Profesyonel ekiplerle birlikle herkes köpekleri izliyor sessiz dualarla enkazda yol almaya çalışan ekipleri izliyorlardı.
 
Hamed açlıktan çığlık çığlığa bağırmaya devam ediyordu. Tırnakları anne kokusuyla doluyor ağzı kanıyor üşüyen bacakları çişiyle ısındığında tatlı bir rehavetle ara veriyordu çığırtısına.
 
Zamanla yarışan kurtarma ekipleri yeniden bir ses duyma ümidiyle dona çekiyorlardı kulaklarını.
 
Kararan, kan dolan gözlerini yalayan ışıkla birlikte annesi de kalkınca yanından, aniden bir soğuk hava dalgasıyla karşılaşan Hamed çığlıkların sevinç, acı, korku karışımı hazin gürültüsüyle kendinden geçti.
 
Şima'nın cansız bedeni sırtına gömülen enkazla birlikte kenara alındığında Hamed'de de ses soluk kalmamıştı açlık soğuk acı ve kimliksiz bir korkuyla.
 
Ve hâlâ aç gözler aç karınlara bomba yağdırıyordu medeniyet adına özgürlük bağışıyla.
 
 

 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir