Müştehir Karakaya

Kar Suyu

MÜŞTEHİR KARAKAYA Kar Suyu   I günahlarım ağzımda tadımlık cehennem seni görünce, öpünce sakladığım her yerimi kar iniyor ince ince karbeyaz yoğuruyorum cennetimi ağlayan gök kazanıdır beyaz her harfime bir damla, her kelimeme nimet şu şekilsiz yeryüzünün tam ortasında rezillik soğuktur enseme dar gelir kaşlarım kara benim, gözlerim bismillah   sen aç yürekli bir güneştin tuttun gökyüzünün rengini seçtin   …

Devamı...>>>

Gece Ötüşlü Bir Kadının Çantasından Çıkardığıdır

MÜŞTEHİR KARAKAYA Gece Ötüşlü Bir Kadının Çantasından Çıkardığıdır   -allegro-   gevşe ve gülümse ipin ucu bendedir sıfır beşe kadar belleğimdeki dua bir’deki ikiyi görür, ikilikteki ben’i bir yağmurla ıslanmak hayalimden uzaktı bende’dir duanın kokusunda erguvan düşü   hayli içtiğim yaşın gereğidir gün tutmak varsam al koynundan, al beni bir uca dik eğrilmemiş iplikle bir alaca kandadır saçlarımdaki mihenk üflediğin …

Devamı...>>>

Ten Kapısı

MÜŞTEHİR KARAKAYA Ten Kapısı   bahar kilitlerini açan ortanca çiçeği yıkadı nefesimi mordan içgiysilerle kaküllerini simsiyah bir ip yapıp yağmurleyin yolunu şaşırmış şaşkın bir roman kahramanı gibi beni sildi ellerinin tersiyle beni şapşal beni kudurgan beni uykusuz nisanların tin rüyalarından ve masallarından   ömrümü verdiğim cezbe yaramazken işime kulaklarım duyduğu sesten başka ne varsa içimde topladığım sıcak bir buğu gibi …

Devamı...>>>

Dil Kapısı

MÜŞTEHİR KARAKAYA Dil Kapısı   -a dedim-   ıslak ve kaygan bir zemindir dil kaydırarak söyletir söyleyeceğini yürek işidir dilleşmek ezop masallarından çıkmış gibi hem acı hem tatlıdır   yüksünmeden diyebilmek içindekini yalamak en ince fikri kör olmamak için kor iki dudak arasında dili sürçmektir bir sevdayı öldürmek zamanın kinini çoğaltarak ya da uyurken edebinden uyandırmadan sabaha sevgiliyi öpebilmektir   …

Devamı...>>>

Dil Kapısı

MÜŞTEHİR KARAKAYA Dil Kapısı   -a dedim-   ıslak ve kaygan bir zemindir dil kaydırarak söyletir söyleyeceğini yürek işidir dilleşmek ezop masallarından çıkmış gibi hem acı hem tatlıdır   yüksünmeden diyebilmek içindekini yalamak en ince fikri kör olmamak için kor iki dudak arasında dili sürçmektir bir sevdayı öldürmek zamanın kinini çoğaltarak ya da uyurken edebinden uyandırmadan sabaha sevgiliyi öpebilmektir   …

Devamı...>>>

Korku Kapısı

MÜŞTEHİR KARAKAYA Korku Kapısı   korkak bir adamım arenada kırmızıya çalanı bilirim ama iri yağmur damlalarını kapıları çalan bir bir sarsılmanın tam ortasında kıyısında şu kenar mahallenin   nisanları da bilirim mesela hem on hem altı köşesini yürümeden de düşmek ancak bana ait sabrım geceyi beklemektir gündüz kalemimdeki boya değil kandır mor kırmızı mor eflatun mor felek adı konulmayan bir …

Devamı...>>>

Yağmur Kapısı

MÜŞTEHİR KARAKAYA Yağmur Kapısı   yağmurun da elleri vardır hazin okşamaların kalbinde sıcak bir kumsalı düşlüyor meltem yalnızlığı kotarılmış ıssız bir adanın serseri uşağı kör olmuşsam ha nisan ha yağmur bir baş sızısı gibi gelip geçen çoğalan benliklerin   efendim kendi yatağını kendisi serer sereserpe yağmur altına bin kere göğe bakar ucu yanmış bir mumdur sırtındaki o yara kendini yağmura …

Devamı...>>>

Yağmur Kapısı

MÜŞTEHİR KARAKAYA Yağmur Kapısı   yağmurun da elleri vardır hazin okşamaların kalbinde sıcak bir kumsalı düşlüyor meltem yalnızlığı kotarılmış ıssız bir adanın serseri uşağı kör olmuşsam ha nisan ha yağmur bir baş sızısı gibi gelip geçen çoğalan benliklerin   efendim kendi yatağını kendisi serer sereserpe yağmur altına bin kere göğe bakar ucu yanmış bir mumdur sırtındaki o yara kendini yağmura …

Devamı...>>>

Rüya Kapısı

MÜŞTEHİR KARAKAYA Rüya Kapısı   bir rüyada bir ağaç çiçek açtı sevinçten dalından sayısız yıldız düştü   bir tabloda sarı renk gülüp durdu siyaha derin bir göz ve al bir yanak   değiştirdim dişimi öptüğüm bir tel saç omzundan aşağı okyanus kıyısıydı   bu rüyanın içinde pembe giysili zühre uzatınca göğsünü ayağım yere değdi   yorgun ve uykuluydu teni ruhuma …

Devamı...>>>

Ölüm Kapısı

MÜŞTEHİR KARAKAYA Ölüm Kapısı   bir taşın bir taşa ne dediğini duymasam ölürüm çakır gözler kadar bakışın büyülü atlası güneşin doğuşu kadar tenha ayrılışın ipini koparan kuyu   sensizim içimde ölen her yara buluttur öznesi tarumar eder   bir kavil tarihten özünde nurdur toprak örter gölgesinde cenini   saçlar şöhretinin mührünü taşır hercai gülüşle tepret bendini   ayıkla yeşili ölüm …

Devamı...>>>