Bu yüzden aşk bende sonu gelmez bir isyanlanmadır, sonsuz varoluştur.
Aşk, aşktan sonra başlar öncesi oyundur…
"Fark edilmeyecek kadar alçakgönüllü ol" dedi bilge adam. "Bilinmeyecek kadar kahraman. Neşen seni değil dostlarını mutlu etsin. Acı ise sadece ve sadece seni… Ben”in sorumluluğun kadar büyük olsun, beklentin kadar hiç… Eleştiren dostu sev, övgülerden ise hep uzak dur.
Kelimelerin nefesli olsun, örtüleri sıradan. Kelimelerin… Aklının ve kalbinin birer parçası, dostlar sofrasına isimsiz armağan. Sözler yaşanılır, yaşananlar yazılır: kaçılamaz alınyazısı gibi… Yaşamaktan korkma! Yaşarken yorulmak hayat, yıpranmak yenilenmektir. Karşılığı olmayan maden, altın olsa da değersizdir. Kolay olanlarını sıradan insanlara bırak, insanların güç ve başarıya ihtiyaçları vardır. Zordan zor ve tercih edilmeyenleri benimse. Ama zor oldukları, farklı oldukları için değil. Yol seni kendine götürmelidir, şehir kalbine. Pazar pahası can olunca değerlidir elbette…
Terazinin bir kabında lütfedilmiş varlığın, diğerinde ise tercihlerin, tavırların, yapıp ettiklerin kısacası sana ait bütün eylemlerin olacak. Bu iki kabı unutma evlat! Ne birini yadsıyabilir, ne de diğerinden kaçabilirsin. Arşimet’in bulamadığı bir düzenek bu kim bilir?
İşporta tartıları kadar kuyumcu mizanlarına da inanma. Hangisinin niteliği değişiyor ki? Varlığın eylemin, eyleminse senin demektir. Aklının zarını yarmaktan ve kalbinin acılarından korkma. Yaşamak elbette zordur! Ve ölme sanatını bilmeden, yaşamanın anlamını bulmak mümkün değildir. Aklının sızlayan kıvrımlarını hisset! Kalbinin dalgalanışlarını okumaya çalış. Çalış ki, kalp kentinden çıkan kelimelerin sana yabancı olmasınlar. Asi bile olsalar hep senin kalsınlar. Senden bir parça olsunlar. Yaşamanın namusu budur!