Reşid İsm-i Şerifi

MEHMET ALİ BAL
Reşid İsm-i Şerifi
 
“Er-Reşîd” İsm-i Şerifi öz olarak "Mutlak keyfiyette doğru yolu gösteren ve başkasının irşadına muhtaç olmayan" demektir. İsimlerin hakiki (Mutlak) ve nispi manalarını ayırt edemediğimiz için bazı isimlerin tevhit akidesi ve vahdaniyet ile alakasını kurmakta gaflete düşebiliriz. Bundan dolayıdır ki, bu isimde de müspet ve menfi iki mana mutlak kaydıyla zikredilmektedir.
 
Lügatlerde “Reşide/ Yerşedu/ Reşeden, Reşaaden” fiili “Doğru yolu göstermek, öğretmek” demektir. Farklı eklerle “İrşat etmek, çocuğun reşit olduğuna karar vermek, doğru yolu göstermek” anlamlarına gelmektedir.
“İsterşede istirşaaden” ise “Hidayet istemek, yol göstermesini talep etmek, danışmak” anlamındadır. Bu mantıkta “Terşiid” “Hâkimin çocuğun rüşdünün olduğuna hükmetmesidir”.
“Er-raaşid” “Hak yolunda müstakim olan, akıllı, baliğ olan” demektir.
“Rüşd” bildiğimiz gibi “Çocukta erginlik, reşitlik yani dini vazifeleri yerine getirme ve malını kontrol edebilme çağıdır”.
“Er-Reşiidu” “Cenab-ı Hakkın (cc) güzel isimlerindendir.
Rüşt çağına giren, mürşit, vaiz, doğru görüşlü” demektir.
“Mürşid” “Mürşit, delil, vaiz, rehber” demektir.
Aynel fiili fetha olan “Reşede/ Yerşüdü/ Rüşden, Reşaaden” fiilini de zikretmemiz gerekir ki, bu fiil de “Doğru yolu bulup girmek (Maddi veya manevi doğru yol), süluk eylemek” demektir.
Hıristiyan Araplarda “Ortodoks olmak” manasına gelmektedir (Mevarid; Mevlüt Sarı).
Özellikle bu fiilin anlamıyla Reşid İsm-i Şerifinin hakikatine yaklaşmaktayız. Şöyle ki, Esma-ül Hüsna’da önce Zatın kemali, sonra da isim, sıfat ve tasarrufların kemali söz konusudur.
 
Kelimenin lafzi manasından da anlayabileceğimiz gibi “Reşid İsm-i Şerifi” öncelikle her yönden mutlak kemale ve hakikate sahip bir şekilde “İrşada muhtaç olmayan, Ulûhiyet dairesinde bütün doğru ve güzel yolları yaratan, onların sahibi olan, Zatında mutlak mürşit ve kudret sahibi” Allah’ı (cc) tavsif etmektedir. Vakıa Esmayı ve manaları yaratan ve öğreten de O’dur (cc). O (cc) Zatında, Esma sıfat ve tasarruflarında mutlak Vahidiyet ve Ehadiyet tecellilerine sahiptir. Şu halde bütün diğer isimlerinde olduğu gibi Reşid İsminde de “Zatı itibariyle sonsuz kemalde oluşu, mutlak “İlah-ı Reşid keyfiyetinin” vacip oluşu, başkalarının O’nu irşat etmesine ihtiyacının imkânsızlığı (Vacib-ul vücud ve bürhan-üt temanu) prensipleri) tahkiki imanın tezahürlerindendir. Zevk ve keyfiyetini ancak yaşayanlar bilir.
 
“Reşid İsm-i Şerifi” Allah’ın (cc) cemali isimlerinden biridir. Zira yarattıklarını ve hususen de insanı ve şuur sahibi varlıkları başıboş, kimsesiz, sahipsiz, rehbersiz ve haritasız bırakmamıştır. Tenezzülat-ı İlahiye nev’inden doğru yolu göstermiştir. Zulüm ve inkârın karanlık dalgalarının arasından bizleri imanın aydınlık dünyasına Reşid, Hadi ve Nur gibi isimlerinin tecellileriyle çıkartmıştır. Bu hadisede Reşid İsminin Zat-ı Ulûhiyette ilişkili olduğu başka isimleri hissetmekteyiz. Hadi ve Nur isimleri yanında Rahman ve Rahim isimleri, Melik ve Muktedir isimleri, Vehhâb ve Rezzak ve Hafız İsimleri gibi birçok ismin de tecelli ettiğini müşahede etmekteyiz. Tabi ki, buradaki irşat manası bizim beşeri idrakimizdeki irşat manasından çok farklıdır, münezzeh ve mukaddes mahiyette “Rüşd” manası da vardır. Allah (cc) “Doğru yolu gösterdiği gibi bizi o yola da eriştirme kudretine de sahiptir”.
 
Beşeri ve nispi hakikatler düzeyinde “Reşid İsminden” feyiz almaya gelince, şöyle bir prensibi paylaşmak isterim: “Bir mümin olarak irşat yoluna kendilerini adamış olanların öncelikle irşat konusu olan hususlarda hakiki rüşte sahip olma ile ilim, hikmet, şefkat, ihsan, cömertlik, bağışlama gibi birçok güzel vasıflara sahip olmaları icap eder. Teşbihte hata olmasın, İlahi Ahlakın tefekküründen öğrendiğimiz mühim bir hakikat tanesidir.”
 
Kayyum ismi ve “Evvel ve Ahir, Zahir ve Batın” gibi isimlerinin tecellileriyle Reşid İsm-i Şerifinin tecellileri daimidir. Allah (cc) her an bizleri mahiyet ve seviyelerimize göre hidayete ve hakka irşat etmektedir. Kul ehil, layık ve istekli olduğu ölçüde Reşid İsmine daha ziyade mazhar olmaktadır. Sadece biz kulları v başka şuur sahibi canlılar değil belki bütün varlıklara da “Yollar göstermekte ve eriştirmektedir”.
 
Diğer isimlerin tefekküründe de belirttiğimiz her bir ismin bir diğeri için hem merkez hem de peyk olması keyfiyeti Reşid İsmi için de geçerlidir. Aslında her bir esmada Reşid İsminin tecellisi vardır. Her bir isim kendi manasını tenezzülat ve hedaya-yı İlahiye nev’inden izhar ettirir, akıl ve şuur sahiplerine irşat kılınır. Her bir ismin hakikati “Rüşt” manasında “Mutlak kemal düzeyinde” mevcuttur, hâkimdir, kadirdir. Bütün bu hakikatler Reşid İsminin tecellisiyle her bir ismin dairesinden varlık dairesine, akıl ve şuur sahipleri dairesine gösterilir, talim ettirilir. Nihai olarak da ifade edilmelidir ki, bütün esmanın sahibi olan Zat (cc) ancak hakiki Reşid olabilir. Hezar hamd ve şükür Zat-ı Reşid’e (cc).
 
Allah’ın (cc) başkalarının irşadına muhtaç olmamasını bir başka mahiyette şöyle anlamak mümkündür: Bazen münkirler ve yalancılar Allah’ı (cc) inkâr veya sıfatlarını tağyir ederek haşa Allah’ın (cc) kendisini tavsifinin dışında ilahlar üretmeye girişirler. Allah (cc) onların böylesi yeni yollar, inançlar üretmesinden etkilenecek değildir. O (cc) onların tasavvur ettiklerinden beri’dir ve uzaktır, kendisi bütün kemal sıfatlarıyla muttasıf olduğu gibi kendisini ifade edecek isim ve sıfatları yaratmaya, tevhidi hakikiye yöneltici yolları yaratmaya muktedir-i tamdır.
 
Bazen de inananlar arasında ya eksik inanmak ve eksik tasavvurdan ya da amellerin bozukluğu ve beşeri ihtirasların azmasından haşa Allah’ı (cc) tavsifte ve emirlerini idrakte/ ve tebliğde yanlış yollara sapmak muhtemeldir. Bunlar tarihi devri daimler içinde görülmüştür. Allah (cc) onların da böylesi yollar icadından münezzehtir. O (cc) kendisini tam anlatmaya, kendisine giden yolları göstermeye, kalpleri ve vicdanları irşada en layık ve en muktedir olandır. O’nun gösterdiği sayısız hidayet yolları doğru ve razı olacağı yollardır, bizleri o yollara hidayet eder. Özellikle de kendisine itaat uğruna çaba gösterenlerin yol göstericisidir: “Bize itaat uğrunda mücahede edenlere, (İç ve dış düşmanlarla savaşanlara) gelince, elbette biz onlara (Bize götürecek) yollarımızı gösteririz. Muhakkak ki Allah iyilik yapanlarla beraberdir (Daima onlara yardımcıdır)” (Ankebut/69).
 
“And olsun, bundan önce İbrahim'e rüştünü vermiştik ve Biz onu (Doğruyu seçme yeteneğinde olduğunu) bilenlerdik (Enbiya/51). Reşid İsm-i Şerifinin tecelli ve tezahürlerinden kullarına verilen nimetler insanlık âleminin en yüksek keyfiyette olanlarıdır. Nitekim bütün peygamberlerin (as) en birinci vasıfları arasında “Doğruyu temyiz etme ile hak ile batılı fark etme nimeti ile nimetlendirilmiş olmalarını” görürüz. Kuran-ı Kerim bu hakikati Hazreti İbrahim (as) misaliyle anlatmaktadır. Aslında lafzen buyurulmasa bile Kuran’daki kıssalara baktığımızda zikredilen peygamberlerin (as) her şeyden önce hem doğru yola irşat ve hidayet edilmiş hem bu nimetin ferdi boyutta farkına vardırılmış manasında “Reşit” hem de davalarını her olursa olsun güzel yol ile tebliğ eden manasında “Mürşit” olduklarını anlarız. Her bir Nebiyyi Zişan hususi anlamda “Reşid İsm-i şerifine” mazhardırlar. Doğrusunu Allah (cc) bilir. Keza gönderilen Semavi Kitaplar, vicdanımızda yaratılmış olan Allah’ı (cc) arama duygusu ve aklımızla da Tevhit hakikatini idrak etme yeteneği Reşid İsm-i Şerifinin tecellilerindendir.
 
“Allah’ım bizleri Reşid İsm-i Şerifinin hakikatini künhüyle öğret, mazhar kıl. Allah’ım bizleri doğru ve güzel yollarından birine irşat et, eriştir, hidayet et. Bizi irşat ettiğin gibi dosdoğru yaşayan mümin kullarından eyle. Kalbimize, ruhumuza ve vicdanımıza Reşit İsm-i Şerifinin tecellilerini ve –Tabiri caiz ise- fısıltılarını duyur; bizleri Reşid İsm-i Şerifinin idrakine ehil ve râşit eyle. Yaratmış olduğun hidayet ve hak yollarını araştırmaya, dinin özünü bilmeye, hakikate muttali olur olmaz da tam kemaliyle amel etmeye arzulu ve bu yolda muvaffak kıl. Hala çocukluk veya sergerdan gençlik zamanlarından çıkamayan Müslüman milletleri gerçek anlamda doğru yolda yürümeye, İslam’ı hakkıyla idrak ve tatbik etmeye, tebliğ edenlerin en birinci özelliği olan kâmil manada irşada doymuş, doğru yol ile bütünleşmiş, olmaya müyesser kıl. Âmin Ya Reşid, ya Hadi, ya Vehhâb!”
 
 
ROTAP- banner-

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir