Kaviyy İsm-i Celili

MEHMET ALİ BAL
Kaviyy İsm-i Celili
 
“El-Kaviyy İsm-i Celili” mana olarak "Kudreti en üstün, kayıtsız şartsız her şeye gücü yeten ve kuvveti hiç azalmaz " demektir. Bu ifadenin mefhum-u muhalifiyle “kendisini hiçbir şey aciz bırakmayan, asla yorgunluk ve zaafa uğramayan” manasındadır.
 
O (cc) mutlak güç ve kudret sahibidir. O’nun gücü her şeye yeter. Mutlak ve hakiki manada her şeye kadir olan O’dur (cc). “Doğrusu O, kuvvetlidir; azabı da pek çetindir” (Mümin/22) ve “Allah güçlüdür. O’nun cezası şiddetlidir” (Enfal/52) ayetleri Kaviyy İsm-i Celilini açıkça zikretmektedirler. “Allah (Hendek savaşındaki) o kâfirleri, hiç bir zafere eremedikleri halde öfkeleriyle geri çevirdi. Böylece Allah, savaş yükünü müminlerden kaldırdı. Allah Kaviyy’dir (Her şeye gücü yeter), Aziz’dir (Her şeye galiptir)” (Ahzap/25) ayeti kerimesinde de Aziz İsm-i celili ile birlikte zikredilmektedir. “Allah’ın azametini gereği gibi takdir edip bilemediler. Muhakkak ki Allah çok kuvvetlidir, her şeye üstündür” (Hac/74) ayeti kerimesinde ise tevhit cümlesinin manasına yaklaşıldığı hakikat eşiğini ifade buyurmaktadır. “Allah, kullarına çok lütuf ihsan edendir. Her dilediğini bir türlü rızıklandırır. O, çok kuvvetlidir, her şeye galiptir” (Şura/19). Ayeti kerimesinde de rızıklandırma ile irtibatlandırılarak Kaviyy ism-i celili zikredilmiştir.
 
Kaviyy İsm-i Celili ile birlikte Allah’ın (cc) kudret ve azametini ifade eden çok sayıda isim bulunmaktadır. Bu isimler arasında öylesi yakınlıklar vardır ki, niçin iki ya da daha fazla isim benzeri manalar için tercih edilmiş diye düşünülebilir. Vakıa kudret ve gücün muzmer olduğu başka isimlerin de olduğunu hesaba katarsak kudret ve güç vurgusu –Haşa- acaba ziyadesiyle mi yapılmış diye düşünürüz. Bunun bir hikmeti –Doğrusunu Allah (cc) bilir- Allah’ı (cc) tarif ve tavsif ederken Ulûhiyetin olmazsa olmazı, mutlak kudreti zengin, etkin ve güçlü bir isim birliğiyle tarif etmektir.
 
Dinler tarihini dikkatle okuduğumuzda ya da Kuran’da anlatılan kıssalara baktığımızda sapkın toplulukların ilk önce Allah’ın (cc) kudretini beşeri kudret gibi idrak etme manasındaki sapıklıkları müşahede ederiz. Nispi güç verilmiş insanlar arasındaki bazıları tarih boyunca bu mutlak ve hakiki gücü –Haşa- çalma girişimlerinde bulunmuşlardır. Nispi, kıyasi, vehmi güçlerini veren Kaviyy-i Mutlakı (cc) unutma gafletinde bulunmuşlardır. Hatta bu gafletlerini, şirklerini sınırlı dünyevi güçleriyle halklarının gözünde değerli kılmak istemişler, pek de gülünç durumlara düşmüşlerdir. Haşa Allah katına ulaşmak için yüksek kuleler, burçlar inşa edip elinde mızrağıyla Allah’ı (cc) öldürmeye çalışan Firavunun gülünçlüğünü tasavvur edebiliyor musunuz? Hele zamanımızın astrofizikteki keşifleri dikkate alındığında bu tavırlar hamakattan başka ne olabilir?
 
İslam şiddetle bu mahluklaştırma, güçsüzleştirme eylemini reddetmektedir. İnsanlardaki veya beşeri sistemlerdeki güç nispi, yaratılmış bir güçtür. Bir vahid-i kıyasi, cüz’i bir yansıma olarak yaratılmıştır. Allah (cc) ise kendi Zatının kutsiyetine layık bir şekilde zikir ve sena edilmektedir (Kaviyy ism-i celili ile birlikte Metin, Kadir, Aziz isimlerini tefekkür edelim).
Nitekim “La havle ve kuvvete illa billahil aliyyil azim” hakikati ve cümlesi adeta tevhit cümlesi ve hakikatinin doğrudan izdüşümlerinden biridir. Bu cümle azılı düşmanlara karşı zor durumlarda söylenen, yaşanan ve inanılan bir cümle olmakla birlikte, mücerret olarak tevhit zikirlerinden bir zikirdir. Bizatihi enfüsi dünyamızda dilimizin virdidir. İmanımızı tezyit ve takviye eder.
 
Eğer kudret ve kuvvet olmazsa ilim, hikmet, basar, sem, rahmaniyet, rahimiyet, ve benzeri manaları ifade eden isimlerin ve sıfatların hakiki ve mutlak manaları olamaz. Keza güçsüz bir adalet de adalet olamaz. Özellikle Uluhiyet, ceza ve mükafat, peygamberle ve semavi kitaplarla tebliğ edilen hakikatlerin kuvvet ve kudret ile manaları tam olur.
 
İşte bu hakikatler dolayısıyladır ki, Allah’ın (cc) kudret ve kuvvetini ifade eden isimlerin çokluğunu görmekteyiz.
 
Kaviyy İsm-i Celilinin tam anlaşılması için Kuran’ın ebedi ifadeleriyle ve yaklaşımıyla konuyu analiz etmemizde fayda vardır. Kuran’ın biz beşeri ve şuur sahibi varlıkları eğitim metodunda külli bir bakış açısı olduğunu görebiliyoruz. Kuran’da önce mutlaka hakikatler mücerret, güçlü ve öz ifadelerle serdedilmektedir. Bu cümleler yukarıda zikrettiğimiz ayetlerde gördüğümüz üzere öz hüküm cümleleridir. Sonra da bu hakikatlerin art ve eksi kutupları son derece müşahhas (Somut) olaylar ve olgularla akla yakınlaştırılmaktadır. Bu çerçevede, Kaviyy İsm-i Manasını idrak için verilen çok sayıdaki örnek arasından “Ad kavmini” tercih edebiliriz.
Peygamberlerine (Hazreti Hud (as)) itiraz, isyan ve sapkınlıklarını dikkatle analiz edersek bu şirk ve isyanın “Güç vehminden” kaynaklandığını görebiliriz.
 
Ad kavmi, birçok müfessire göre, bugünkü Yemen’de Uman ile Hadramut arasında bulunan bir bölgede yaşamışlardır. Kuran’a göre bu kavim muhteşem saraylara, mallara, sürülere, eşsiz bağ ve bahçeler sahipti. Bu yüzden, gurur ve kibre kapılmış, putlara tapmaya başlamış, insanlara zulmederek azgınlık ve taşkınlıkta bulunmuştur. “(Onlar) şöyle dediler: Sen öğüt versen de, vermesen de bizce birdir” (Şuara/136) şeklindeki şirk ve saygısızlıkta zirve yapan sözleri ne derece isyana, tuğyana, şirke ve saygısızlığa yuvarlandıklarını göstermektedir.
 
Nitekim Kuran’da o kadar Ad Kavmi ile ilgili ayet vardır ki! Bunun nedenini Kuran “Ad halkına gelince, hiçbir gerçek ve hak–hukuk tanımadan ülkelerinde büyüklük tasladı ve hep zalimce davrandılar; “Var mı” dediler, “Bizden daha güçlü–kuvvetlisi?” Oysa kendilerini yaratan Allah’ın onlardan çok daha güçlü olduğunu görmemişler miydi? Onlar, Bize işaret eden bütün deliller, gönderdiğimiz vahyî gerçekler karşısında bile bile diretiyorlardı” (Fussilet/15) ayetinde tam hakikatiyle ifade buyurmaktadır.
 
Onlar bütün kevni ve vahyi gerçekler ışığında mutlak güç ve kudret sahibinin Allah (cc) olduğunu bile bile kibirlenmişler ve zulüm yapmışlardır. Halbuki Allah (cc) kendilerine öylesine güzellikler ve nimetler vermiştir ki! “And olsun ki, biz onlara (Mal ve kuvvetten ibaret) öyle şeyler vermiştik ki, size o kuvvet ve iktidarı vermemişizdir. Hem (Bu nimeti anlasınlar diye) kendilerine kulak, gözler ve kalpler vermiştik. Fakat ne onların kulağı, ne gözleri, ne de kalpleri kendilerine bir fayda vermedi; çünkü Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorlardı. O istihza ettikleri azap da kendilerini kuşatıverdi” (Ahkaf/26).
 
Nihayet Ad halkının isyanının büyüklüğüne rağmen kudretlerinin azlığına ve Allah’ın (cc) büyüklüğüne işaret tarzda bir rüzgâr ile helak edildiler: “Ad kavminde de ibretler vardır. Hani onların üzerine köklerini kesen rüzgârı göndermiştik” (Zariyat/41).
 
Ad kavmi kıssasına dair bazı noktalara dikkat çekmek istiyorum. Birincisi Kuran’da ayrıntılı anlatılan Ad kıssasında Hazreti Hud’a (as) hakikat noktasında destek olan biri çıkmamıştır. Hâlbuki başka kıssalarda hak ve hakikati savunan hakikat-şinas ve mazlumların yardımcısı büyük insanlar anlatılmıştır. Mesela “Firavun ailesinden, imanını gizlemekte olan Mü’min bir adam şöyle dedi: “Rabbim Allah’tır, dediği için bir adamı öldürecek misiniz? Hâlbuki o, size Rabbinizden apaçık mucizeler getirdi. Eğer yalancı ise, yalanı kendi aleyhinedir. Eğer doğru söylüyorsa, sizi tehdit ettiği şeylerin bir kısmı başınıza gelecektir. Şüphesiz Allah, aşırı giden, yalancılık eden kimseyi doğru yola eriştirmez” (Mümin/28) ayeti bu büyük insanlardan birini anlatmaktadır. Bu sözleri Sıddık-i Ekber Ebu Bekir (ra) Peygamber Efendimizi (s.a.v.) boğmaya çalışan Ukbe bin Muayt’a da söylemiştir. Büyüklük ve cesaretlerine kurban olalım.
 
Benzeri bir olay Yasin-i Şerifte anlatılmaktadır: Şehir halkına gönderilen elçiler tam öldürüleceklerken “O sırada şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi; şöyle dedi: "Ey kavmim! Bu elçilere uyun./ Sizden bir ücret istemeyen o kimselere tâbi olun; onlar doğru yoldadırlar./ Hem ne diye beni yaratan ve sizin de dönüp kendisine varacağınız Allah’a kulluk etmeyeyim ki? / Hiç O’ndan başka mâbudlar edinir miyim! Eğer rahmân bana bir zarar vermek isterse onların şefaati bana hiçbir yarar sağlamaz ve onlar beni kurtaramazlar./ İşte o takdirde (başka bir tanrı edinirsem) ben apaçık bir sapkınlık içine düşmüş olurum./ İşte ben rabbinize iman etmiş bulunuyorum; bana kulak verin." / Ona, "Cennete gir" denildi. "Rabbimin beni bağışladığını ve güzel biçimde ağırlananlardan eylediğini keşke kavmim bilseydi!" dedi” (Yasin/20-27). Bilahare bu kavmin helaki ifade edilir: “(Cezaları) korkunç bir sesten ibaretti; sönüp gidiverdiler” (Yasin/29). Hud (as) için böylesi yardımcıların olduğunu görmüyoruz.
 
Nitekim Sevgili Peygamberimiz “Beni Hud ve benzeri sureler ihtiyarlattı” buyurmuşlardır.
 
Diğer bir şayanı dikkat husus ise günümüzde baği ve taği kavimlerin savaştıkları, adeta birbirlerini yok etmeye çalıştıkları savaşların cereyan ettiği bölgeler, Kuran’daki Ad kıssasının geçtiği bölgeye yakın bölgelerdir. Adeta zamanın dairesi kapanmak üzeredir. Azaptan kurtulacak kavimlerin de azaba duçar olacakların da kriterleri yine aynı olacaktır. Kurtuluş (Necat) için “Halis, riyasız, salih amelle payandalı kılınmış tevhit hakikati nefislerinde tahakkuk etmiş olmak” ve helak için de “Her tür – Hangi kisve altında olursa olsun- şirk, isyan, tuğyan, israf, haram ve zulüm sahiplerinden olmak” hakikati ebedi bir hakikattir. Kuran’dan idrak edebildiğimiz sebepler bunlardır. Doğrusunu Allah (cc) bilir…
 
Ey kaviyy-i Zül Kuvvet-il Metin olan Allah’ım (cc)! Bizleri ilk önce “La havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim” mahfuz geçidinden “La ilahe illallah, Muhammedün resulullah” tevhit zirvesine eriştir. Her şeyden önce tevhit hakikatini tam manasıyla, bütün künhüyle, tahkiki olarak bizlere idrak ettirt. Kaviyy ism-i celilinin tecellisini tevhidin izdüşümü salih amellerimizle kabul edebilmeyi nasip ve müyesser eyle. Sonra da bizleri Kaviyy ism-i celilinin münezzeh tecellileriyle fakirlikten, pısırıklıktan, acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, israftan, azgınlıktan muhafaza buyur. Dalga dalga üzerimize gelen bela ve musibetlere, dehşetli düşmanlara karşı Kaviyy İsminle bizleri teyit et. Bizlere cesaret-i tam, şecaat-i müstakim nasip et. Akide ve tavırlarımıza itidal ver. Senin ve İsim ve sıfatlarının düşmanlarını, Ad ve Semud kavimlerini nasıl helak ettiysen, Hendek’te Ahzabı nasıl mağlup ettirdi isen öylece kahru perişan eyle. Zalimlere kendi zulümleri cinsinden cezalar ile cezalandır. Mazlumlara ferec, fütuhat ve meserret ver. Âmin.
 
 
ROTAP- banner-

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir