Muid İsm-i Şerifi

MEHMET ALİ BAL
Muid İsm-i Şerifi
 
El-Muîd ''Yarattıklarını yok edip, sonra tekrar diriltecek olan" manasında Allah’ın (cc) güzel isimlerindendir. Lügat manası “Döndüren, yeniden üreten, ikinci nüshayı yapan, vb.” demektir.  Istılah manası ise “Yaratılmışları yok ettikten sonra tekrar yaratan, kendisinden başka yaratıcı olamayan, yarattıklarını yok edip, sonra tekrar diriltecek olan, bütün mahlûkatı öldükten sonra yeniden dirilten, yaratılmışları yok ettikten sonra tekrar yaratan” şeklindedir. Bütün isimlerde olduğu gibi “Muid” isminde de kendisinden başka bütün mevhum yaratıcıları, ilahları reddetmektedir. Ancak ve ancak Allah (cc) mutlak manada yaratıcıdır. Mutlak yaratma manası ile nispi yaratma manası ayırılmalıdır.
 
Muîd ismi Kur’an-ı Kerim’de geçen bir isimdir. “O (Allah (cc)), hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır”( Mülk / 2).
 
Allah’ın (cc) isimleri ve sıfatları birbirini tamamlayan bir Tevhit Cümlesinin tam kelimeleridir. Bu isimler ve sıfatlara ait cümleler de yine Tevhit Kitabının tamamlayıcı cümleleridir. Hazreti Peygamberin (sav) “Mümin mümin için bünyan-ı marsus gibidir. Biri diğerini takviye eder” mealindeki hadisi şerifinin mazmunu içinde ifade edersek, her bir isim diğerini takviye eder, tamamlar, teşdit eder. Eğer bu isimler, sıfatlar ve cümlelerden biri eksik olsa ulûhiyet tasavvuru yanlış olur, inhiraf eder, eksik olur. Tevhit Cümlesini inhiraf ettiren eski kavimlerin hatta Semavi Dinlerin ruhbanının nasıl bir şirk cümlesine yol açtıklarını hepimiz biliriz. Kimisi hâşâ Yüce Yaratıcıyı bir insana indirgerken, kimisi İlahlık kudretini başkalarıyla paylaştırmış, kimileri de Allah’ın (cc) yarattığı kevni kanunlar ve varlıklarda (Güneş, ay, yıldız, karanlık, aydınlık, kadın, kral, vb.) Allah’ı görmüşlerdir. Bu açıdan, İslam’ın Tevhit Cümlesini yalınlığının ötesinde bütün zamanlara ve toplumlara teşmil ederek idrak etmeye çalışmak lazımdır.
 
Bazen de bizatihi isimler kendi içlerinde tam ve bütünleyici manaya sahiptirler. Bu hususa bazı esmayı yazarken dikkat çekmiştik. “Muîd İsm-i şerifi” bu çerçevede, tam ve bütünleyici bir manaya sahiptir. “Mahlûkatı (Yaratılmışları) yoktan var edip hayattan sonra ölüme, öldükten sonra da tekrar hayata iade eden; öldüren ve dirilten (Ölümü ve hayatı iade eden)”, “Yaratılmışları yok ettikten sonra tekrar yaratan, ölümden sonra tekrar dirilten” manalarını içermektedir.
 
“Muîd İsm-i Şerifinin” zikredildiği ayetler, tefekkür ve tevhit bakımından şayanı dikkat ayetlerdir. Bazılarında ilk yaratılış bazılarında ise Haşir Hakikati ve çoğunlukla da ikisi aynı cümle içinde hükmedilmişlerdir. Bu tarz istifin maddi yani lâfzî mahiyeti bile tek başına göstermektedir ki, ilk yaratılışı yapamayan, hayatımızı idame ettiremez, öldüremez ve sonra tekrar diriltemez. Bunların hepsini yapmaya kadir Muîd-i Zülcelâl yaratmaya kadirdir. Nitekim ilk yaratılış ile sonraki yaratılış aynen olacak dermektedir İslam Âlimleri. Mesela, Cennet’in yaratılışı ile ilgili olarak, Bakara suresindeki ayetten mülhem  “Dünyadaki yediğimiz meyvelerin benzerlerinden yenilecek, Cennet cismani olarak da halk edilecektir” denilmektedir. Ancak, “Mübdi İsm-i Şerifinde” ifade ettiğimiz gibi her yaratılış ve iade her şekilde özgündür, orijinaldir, farklıdır.
 
Varlıkları yaratma, nefisleri yaratma sonra da öldürme daha sonra yeniden diriltme bir hikmet göstergesi olarak tahakkuk etmektedir. Nitekim “"Senin yeryüzünü kupkuru görmen de Allah'ın ayetlerindendir. Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman, harekete geçip kabarır. Ona can veren, elbette ölüleri de diriltir. O, her şeye kadirdir" (Fussilet / 39) buyrulmaktadır. Allah (cc) varlığın ve yaratmanın sayısız biçimlerini ve mahiyetlerini göstermektedir. Her bir seviye ve oluş bir tefekkür basamağıdır ya da iman penceresidir.
 
Allah (cc) İslam’ın temel direklerinden biri olan Haşir Hakikatini yalın hükümlerle ifade ettiği gibi tefekkür ayetlerinde akıllara yaklaştırıcı örnekleri de Kuranda “İns ve cinne” bildirmektedir: “Şimdi bak, Allah’ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünden (Kuruduktan) sonra nasıl diriltiyor (Yeşertiyor)? Şüphe yok ki yeryüzünü kuruduktan sonra dirilten, elbette ölüleri (kabirlerinden) diriltir. O, her şeye kadirdir” (Rum / 50). Merhum M. Akif’in bir şiirine ser-levha yaptığı bir ayet hem hakikati akla takrip etmekte hem de son derece sanatlı ve cezaletli ifadeleri içermektedir.
 
Hatta yalın ve güçlü ifadelerin olduğu ayetlerde aynı sanatı, cezaleti ve belagati görmek mümkündür: ““O, ölüden diri çıkarır, diriden ölü çıkarır ve toprağa ölümünden sonra hayat verir. Sizler de işte öyle çıkarılacaksınız” (Rum / 19)”. Evrensel hükümler ve İlahi Beyanların hâkim vasfı da her yönden “Mucizevî oluşlarıdır”.
 
İlahi şe’n ve tasarrufların penceresinden buyrulduğunda yaratma ve yeniden yaratma ve iade döngüsü hayret verici bir kesinlikte buyrulmaktadır: “Sizi yerden (Topraktan) yarattık, yine (Ölümünüzden sonra) ona döndüreceğiz. Hem de ondan sizi bir kere daha çıkaracağız” (Taha / 55).  Ancak,  her tavırdan tavra dönüş, her yeniden yaratılış küçük ve büyük kıyametler, dünya planında mevsimsel dönüşümler şeklinde cereyan ederler. Nefislerin yaratılması ve ölümü de bu cümledendir: “Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak şer ile de hayır ile de deniyoruz. Hepiniz de sonunda Bize döndürüleceksiniz” (Enbiya / 35).
 
Haşir hakikatini inkâr edenlere hitap ve suçlama ne kadar şayanı dikkattir: "Ey kâfirler! Siz ölü iken sizi dirilten Allah'ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Sonra sizi öldürecek, tekrar sizi diriltecek ve sonunda O'na döndürüleceksiniz" (Bakara / 28). Yeniden dirilmeyi inkâr edenlere “Allah’ı nasıl inkâr ediyorsunuz” denilmektedir. Teşbihe benzer ifadesiyle söylersek, “Yaratma döngüsünün her zinciri” Allah’ın (cc) yegâne kudretine, ilmine, hikmetine, vs. somut ve inkâr edilemez delillerdir. Bu döngünün bir zincirini yaratan hepsini yaratabilir ve iadeye kadirdir.
 
El hak kadirdir, zira “Allah’ın şanı, bir şeyin olmasını dilediği zaman, ona sadece “Ol” demektir; o oluverir./ O halde her şeyin mülkiyet ve tasarrufu kudret elinde olan Allah ne yücedir! (Öldükten sonra hep) O’na döndürülüp götürüleceksiniz” (Yasin / 82,83). Amenna ve saddakna…
 
Yeniden yaratma ve diriltme meselesi “Muîd” İsminin tecelli ve tezahürlerinin bir kısmını teşkil etmektedir. Yaratma ve öldürme ile yeniden yaratma meselesi “İade döngüsünün temel konularıdır”. Yaratmak ne denli benzersiz ve maddesiz ise iade de o ölçüde benzersiz, sanatlı ve maddesizdir. “Muîd İsm-i Şerifi” bir yandan yaratılışın en derin tasarruflarını gösterirken diğer taraftan da yeniden diriltmenin ve Allah’a döndürülmenin haşyetini hissettirmektedir.
 
Nasıl hissetmeyelim ki, yeniden yaratılırken dünyevi boyutlarımızın yanında daha açık ve yeni boyutlarla yaratılacağız. Mesela, dünyada iken yaptığımız bütün eylemler ve işlerimizden sorguya tabi tutulurken yeniden “Mükemmel canlandırma” yapılacak adeta. Ellerimiz yaptıklarını, gözlerimiz gördüklerini, kulaklarımız işittiklerini, vs. yeniden canlandıracaklar. Hatta dünya planında çoğunlukla gizli kalan hissiyatımız ve niyetlerimiz de aynen ve açık bir şekilde yeniden yaratılacaklar, onlar da bir nevi canlandırılacaklar. Atılan iftiraların, hasetlerin, fitne kumkuması niyetlerin her biri müşahhas hale gelecekler, canlanacaklar. Her birinin muhatabı olan insan cevap vermek mükellefiyetiyle karşı karşıya kalacak. Öyle cevaplar ki itiraf edebilme hakkı bile olmayacak, itiraflarını bile aşacak ve önemsizleştirecek “Muîd İsm-i Şerifinin” tecellileri. Bir tarafta, Kıyamet veya ölüm anının dehşeti olacak tecelliler bağlamında… Bir yanda da yeniden yaratmanın o günün şartlarında şahidi olmanın heyecanları… Asıl önemlisi de tıpkı küçük kıyametimiz olan ölüm halinin dehşetinden çok daha şiddetli olan hesaba çekileceğimiz her şeyin yeniden iade edilerek canlandırılması…
 
Dünyadaki şahidi ve müdriki olduğumuz tecellileri tefekküre ve şükre matuftur. Sağlık nimetinin verilmesi, hastalıkla yeniden geri alınması ve tekrardan şifanın lütfedilmesi… Gençlik nimetinin verilmesi, sonra da yaşlılığın gelişiyle gençliğin hüzne ve acze inkılâbı… Afakî âlemde (Dış âlemde) kışın gelişiyle kuruyan ağaç dallarının baharda yeniden canlanması ve yeşermesi… Kuraklığın pençesinde kuruyan ve çatlayan toprağın yağmur damlalarıyla yeniden canlanması, yeşermesi, çiçeklenmesi… Bütün bu iadelerin, yeniden ve yeniden yaratmaların şeklen olduğu kadar sayısız rakam ve denklemlerden oluşan enfüsi (İç) kodlarının da aynen iade edilmesi ilk yaratılışta idrak edebildiğimiz ilim, hikmet, tasavvur, inşa, ibda, tekvin gibi tecelli ve tezahürlerin aynılarını düşünmemiz icap etmektedir. Eşyanın halk edilmesindeki bu baş döndürücü tecellilerin ve tezahürlerin enfüsi dünyamızdaki izdüşümlerini belki de daha hassas mahiyette görmekteyiz.
 
Koskoca bir bitki dünyasının her bir türünün her bir tür içinde her bir ferdinin her bir ferdin her bir dalının tohumunun farklı farklı şifreler, ilişkiler, mahiyetini bilemeyeceğimiz varlık damgasıyla canlandırılması, yeşertilmesi, öldürülmesi ve yine misliyle yeniden yaratılması tefekkürümüzü vecit ve haşyete intikal ettirmektedir adeta.
 
Bu halde nasıl inkâr edebiliriz ki, hesap günü içimizdeki her niyet ve her gizli şer eylemimiz adeta bütün şifreleriyle açılıp saçılmasın? Bütün evrende sayısız tecelli ve tezahürlerini temaşa ve tefekkür ettiğimiz “Muîd İsm-i Şerifinin “ ontolojik varlığımızın nihai hesaplaşmasında bir tecellisi ve tezahürü olmasın? İçimiz dışımız bilinmesin, sayfalar neşredilmesin?  O halde ezeli ve ebedi evrensel kelamın ikazına kulak verelim: “"Ey kâfirler! Siz ölü iken sizi dirilten Allah'ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Sonra sizi öldürecek, tekrar sizi diriltecek ve sonunda O'na döndürüleceksiniz" (Bakara / 28). Ve hitap topluluğunu genişletelim, içine kâfirlerin yanında şirk koşanları, açık ve gizli münafıkları da dâhil edelim. Hatta kendimizi de bir manada bu ikazın muhatabı sayalım…
 
Ey Muîd olan Allah’ım bizi dünyada iyilik, samimiyet, hayır tohumları veren halis ve temiz ameller nasip eyle… Muîd İsm-i Şerifinin hakikat ve manasına saygısızlık kabul edilecek her tür ferdi iftiradan, hasetten, nifaktan koru. Âmin.
 
 

 

ROTAP- banner-

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir