Hasib İsm-i Celili

MEHMET ALİ BAL
Hasib İsm-i Celili
 
Hasîb İsm-i Celili öz olarak "Kulların hesabını en iyi gören" demektir. Geniş anlamda ise “Her şeyin hesabını saymışçasına apaçık bilen, takdir eden; Alim, Habir, Basir, Vekil, Hadi, Aziz gibi esmasının tecellileriyle de mutlak bir şekilde her şeyin nihayetinde hesap görücü olan, evvel ve ahir, zahir ve batın, bütün mahiyetleri içererek kesin, seri ve adil bir biçimde hesap gören” manalarına gelmektedir.
 
Hasebe isim olarak aslı şerefli olan demektir. Miktar (Bir araya getirilmiş homojen şeyleri belirlemeye yarayan birlik sayısı veya ölçüsü) anlamı ikincil anlamı olarak sözlüklerde yer almaktadır. “Yeterlilik, hesaplamak, değerlendirmek, öngörmek, zannetmek, addetmek, … görüşünde olmak, hesaplama veya kimyevi işlem yapmak” anlamlarına da gelmektedir. 
 
Esma-ül Hüsna’nın mantığı içinde düşünürsek, İslam’ın hiçbir kavramı soyut bırakmadığını görürüz. Mesela Rahim İsm-i Cemiline baktığımızda, mümin kulları için dünya ve ahiretteki nimetlerini ve rızıklarını bağışlamasını görürüz. Merhamet soyut değildir. O (cc) bütün yarattıklarını gözetir, hepsine en uygun rızıklarını en bol ve uygun miktarlarda verir. Hastalandıklarında şifa verir. Hata yaptıklarında bağışlar. Azgınlıkta ileri gidenleri cezalandırır, bu şekilde mazlum ve mağdurları korur. Aynı mantığı Hasib İsm-i Celilinin tecellileri açısından da analiz edebiliriz. Şöyle ki İslam’da temel bir kavram olan “Adalet” de soyut değildir. Son derece somut ölçüleri, uygulamaları, başka somut veçheleri olan bir kavramdır. Hasib İsm-i Celili “Adaletin” tahakkuku için bildiğimiz ve bilemediğimiz bütün hesaplamaları, sayısal veya mahiyet itibarıyla somut değerlendirmeleri içermektedir.
 
Başta ifade ettiğimize ilave olarak Hasib İsm-i Celili günlük hayatımızın alelade işlerinde de tecelli etmektedir: “İhtiyacı olmayan tenezzül etmesin muhtaç olan da meşru suretle bir şey yesin. Mallarını kendilerine teslim ettiğiniz zaman da karşılarında şahit bulundurun. Hesabınızı doğru tutmak için Allah’ın harekâtınızı hesaba çekmekte olması yeter” (Nisa / 6). Batı lisanlarının ilmi ve hukuki kaynağı olan Latince’de hesabın karşılığı “Ratio”dur.  Bu hesap cetvelinin tam ve doğru olmasıdır ki, nihayetinde sayısal, orantılı, uygun bir doğru sonuç ortaya çıkacaktır. Kâinat içinde sayısız oluş ve cilvenin tezahürü içinde en küçük varlıktan en büyük varlığa kadar her şey mükemmel ve mutlak bir hesabın üzerine yaratılmıştır. “Güneş de ay da bir hesap iledir / Bitkiler ve ağaçlar secde etmektedirler / Göğü yükseltti ve mizanı koydu / Sakın tartıda taşkınlık etmeyin” (Rahman / 5-8).
 
Ancak bu müşahhas muhtevanın ve hükümlerin sayımından sonra Hasib İsm-i Celili ile tevhit hakikatinin nihai hükümlerine çıkılmaktadır: “(Ey Resulüm) Eğer senden yüz çevirilerse (Sana iman etmezler ve emirlerini dinlemezlerse) de ki “Bana Allah yeter! O’ndan başka İlah yoktur. Ben O’na dayanmaktayım ve O, o büyük arşın sahibidir” (Tevbe / 129). Buradaki “Allah (cc) bana yeter” cümlesi hüküm, takip eden “O’ndan başka İlah yoktur” cümlesi ise hükmün delili sayılmıştır. Anlaşılıyor ki, Hasib İsm-i Celili yüksek tevhit nişan ve isimlerinden biridir. Ulûhiyet cilvelerinin tekâsüf ettiği bir mana ve tezahürler bütününün ismidir, nişanıdır, hükmüdür ve delilidir. Amellerin karşılığını verme hususunda kafi olan manasında ahiret âlemindeki tecellileri düşündüğümüz gibi “Kullarının yaptıklarını muhasebeye tutan” manasında da halen yaşadığımız andaki bütün fiillerimiz ve yaptıklarımızı hakkıyla bilen, gören, hesabını tutan, muhafaza eden manası ayandır. 
 
Bu ism-i celil “Alîm, Habîr ve Hafîz” esmasıyla ilişkili ancak bu isimlerden ayrı bir isim olarak görülmüştür. Bu isimlerle daha kuvvetli ilişkisi, manasının ve tezahürünün bu isimlerinin tecellileri ve tezahürleri üzerine olmasından kaynaklanmaktadır. Şöyle ki Allah (cc) Âlim’dir, yani bütün gizli açık açık her şeyi bilmektedir. Her şey geçmiş ve gelecek, gizli ve açık, sayısız mahiyette boyutlarıyla O’nun (cc) ilminde mevcuttur. O (cc) Habir’dir. Bütün her şeyden haberdardır. O’nun ilmi ve haberi dışında hiçbir şey kalamaz. O adeta kudret ve ilmiyle her şeyi kuşatmıştır. Nihayet, olmuş ve olacak her şey hıfzedilmektedir, kaydedilmektedir. Kötüler kötü amellerini sildiremeyecekleri gibi iyilerin de iyi amellerini yok edemeyeceklerdir. Her şey hem korunma hem de kayıt altına alınma manasında hıfzedilmektedir.
 
Nihayet bu isimler ve diğer isimlerin benzeri tecellilerinden sonra Hasib İsm-i Celili tecelli etmektedir. Bütün bu tecelli ve tezahürlerden sonra ortaya çıkan devasa bilgiler, suretler,  mahiyetler, vs. Hasib İsminin tecellisi ile sayılıp, hesap edilmekte, muhasebesi yapılmakta ve nihai hüküm verilmektedir. Bu çerçevede Hasib İsm-i Celili tevhidi esma manasını taşıdığı gibi Tevhidi Ulûhiyet manasını da tazammun etmektedir. Doğrusunu Allah (cc) bilir.
 
“Onlar (Nebiler, Peygamberler) Allah’ın gönderdiklerini (Risaletini) tebliğ edenler ve O’na huşu duyarlar ve Allah’tan başka hiç kimseden korkmayanlardır. Hasib olarak (Hesap görücü olarak) Allah yeter”( Ahzâb /  39) ayetinde Hasib İsm-i Celilinin tecellilerine en fazla inananlar olarak Peygamber ve Nebilerin zikredilmesi ne kadar da mana doludur. Zira Tevhidi Ulûhiyet hakikatinin dünyadaki en öndeki temsilcileri peygamberlerdir. Özellikle de son Peygamber Hazreti Muhammed Mustafa’dır (s.a.v.) ki, tevhit cümlesinin ikinci cüzü O’na tahsis edilmiştir. O zikredilmezse tevhit cümlesi tamam olmamaktadır. O (s.a.v.) öyle bir tevhit mübelliğidir ki, mağarada kapı önünde düşmanları öldürmek üzere geldiklerinde, görülmemek imkân dışı hale geldiğinde bile dostu Ebu Bekir’e “üzülme Allah (cc) bizimle beraber” buyurmuşlardır. Nihai hüküm verici Allah’tır (cc).
 
Ve yukarıda da ifade ettiğimiz gibi dünya üzerinde yaşarken de Allah (cc) kâinatı başıboş bırakmış değildir. Bazı muharref din mensuplarının, felsefi akımların tevehhüm ettikleri ve savundukları gibi O (cc) dünyayı yaratmış sonra da her şeyi yarattığı kanunların muamele ve kudretine teslim etmiş değildir. “Allah her şeyi hesaba çekmektedir” (Nisa / 86). Allah (cc) İman ve İslam nimetini yaratmış ve kullarına “Dilediğiniz gibi inanın, yani helali ve haramı kendiniz belirleyin, zaman ve zemine göre kendiniz yorumlayın” buyurmuş da değildir. O Hasib’tir, evvel ve ahirde, zahir ve batında, sayısız mahiyetler ve tezahürler içinde mutlak hesap görücüdür. Ey mazlumlar sevinin! Ey zalimler korkun! “Kim zerre miktar bir hayır işlerse onun mükâfatını görecektir. Kim de zerre miktar bir şer işlerse onun cezasını görecektir” (Zilzal / 7,8). Hesabı, dünyevi kudretimizin uzantısı nispi ve gölge kudretler ve bunların alkışlayıcısı Belam uleması veya Firavunun sihirbazları değil, mutlak İlah olan Allah (cc) görecektir.
 
Bu hakikatin künhüne vakıf olanları Kuran-ı Kerim övgüyle anlatır: “Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine “Düşmanlarınız siz karşı bir ordu hazırladı, o halde onlardan korkun” dedi de bu söz onların imanını artırdı ve üstelik “Allah bize kâfidir. O ne güzel vekildir” dediler” (Ali, İmran / 173). Bazen de Şanlı Nebisine doğrudan hitap eder: “Ey peygamber! Yetişir sana Allah (Allah sana kâfidir), arkandan gelen müminlerle” (Enfal / 64) Nihai ve mutlak hesap görücü O (cc) olunca, her şeyin üzerinde O kâfi ve vafi’dir. Nitekim Allah Resulü Allah Resulüne (s.a.v.) insanlar aynı şeyi söylediklerinde O Kuran'daki ifadeyi tekrar etmiştir. Hazreti İbrahim ateşe atıldığında da aynı cümleyi tekrar etmiştir (İbni Abbas). Bu hüküm cümlesinin tekrarında başta Peygamberimiz (s.a.v.) olmak üzere diğer peygamberler ve din büyüklerinin iman ve sadakatlerinin yüksekliği söz konusu olduğu kadar bu cümlenin tevhit hakikatinin tamamlanmasındaki önemi de söz konusudur.
 
 Din günü Hasib İsm-i Celilinin tecellilerinin en şaşalı biçimde görüleceği kıyamet ve hesap günü tamam olacaktır. Ki İslam hakikatinin önemli bir rüknü olan ahiret âlemi hesap günü ile başlamaktadır. Öyle olunca Hasib İsm-i Celili başka isim ve sıfatların da tamamlayıcısı olmaktadır. “Allah düşmanlarınızı sizden daha iyi bilir. Gerçek bir dost olarak Allah yeter” (Nisa / 45). “Yardımcı olarak da Allah kâfidir”  (Nisa / 45). “Bu lütuf Allah’tandır. Bilen olarak Allah yeter”(Nisa / 70). “Şahit olarak Allah yeter” (Nisa / 79). “Vekil olarak Allah yeter” (Nisa / 89).   “Kullarının günahlarını bilen (Habir), gören (Basir) olarak Allah yeter”  (İsra / 17). “Hidayet verici ve yardımcı olarak Rabbin yeter” (Furkan  / 31). “Allah savaşta müminlere yetti (Kefaa bi..). Allah güçlü mutlak galiptir” (Ahzab / 25).   "Ey Peygamber! Sana ve sana tâbi olan müminlere Allah kâfidir." (Enfal / 64). “Allah kuluna kâfi değil midir?” (Zümer/36).
 
Hulasa, İman ettik ve sıdkımızı ilan ediyoruz Rabbim. Sen ne güzel bir Vekilsin, Sen (Bize) her şeye yetersin.
 
 
 
ROTAP- banner-

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir