Warning: Attempt to read property "post_excerpt" on null in /home/asanatlar.com/public_html/wp-content/themes/sahifa/framework/parts/post-head.php on line 73

El-Cemil İsm-i Şerifi Zamanı Saatleri

MEHMET ALİ BAL

MEHMET ALİ BAL
El-Cemil İsm-i Şerifi Zamanı Saatleri
 
Esma-ül Hüsna’dan olan “Cemil ism-i şerifi” Allah’ın (cc) bütün güzelliklerin kaynağı olduğunu, var olan bütün güzelliklerin O’nun (cc) tarafından yaratıldığını, bütün güzelliklerin kaynağının sadece O (cc) olduğunu ifade etmektedir. İsmin kendisi bizatihi Allah’ın (cc) zatındandır ve varlığının bir yüzüdür. Cemîl olan Allah (azze ve celle) çok güzeldir. O’ndan daha güzel bir varlık yoktur. Zatı güzel olduğu gibi bu âlemde var olan bütün güzellikler de O’nun bir sanat eseridir. Bütün güzellikleri Yaratan Allah’tır (Azze ve celle). O (cc), bütün güzel isimlerin, fiillerin, sıfatların Sahibidir. Cemil ismi şerifinden tevhit hakikatine ulaşmaktayız. Öyle ki, cemali de kibriyasının ve azametinin gölgesi altındadır. O yüzden “La ilahe illallah” hakikatinin güzellik bakımından “La Cemile illa hu” cümlesine eriştiğini görmekteyiz. Nitekim bir çok yerde Cemil ismi ile birlikte hemen Celil ismi şerifi de zikredilmektedir. Bu İslam akidesinin sağlamlığını göstermektedir, zira Celal sahibi olmayan Cemal sahibi de olamaz. Cemal’in devamını Celal’inin tecellisi temin eder. Bu açıdan, Cemil ismi şerifi İslam akidesinin en rasıh (Sarsılmaz, sağlam) hakikatiyle cem olmaktadır: “O’nun (cc) bütün Sıfatları mükemmel ve noksansızdır. Bütün Fiilleri güzeldir. “Deki Allah diye çağırın, Rahman diye çağırın. Ne diye çağırırsanız; sonunda en güzel isimler Onundur…” (İsra, 110)  O’nun (cc) tasarrufları da güzeldir. Şöyle ki, Kuranın birçok ayetinde varlığı en güzel bir şekilde yarattığını, bir ölçü ve hesap üzere biçimlendirdiğini, her şeyi kusursuzca var ettiğini, yarattıklarında hiçbir kusur bulunmayacağını, göklerin ve yerin yaradılışını, insanın yaratılışını, ikinci hayatın verilişini, vs. birçok güzelliği olanca canlılığı ile anlatmıştır.
 
Sözlüklerde “Cemil” için verilen manalara bakıldığında, zengin bir dünya ile karşılaşılmaktadır. Arapçada “Hasen”, “Vesim”, “Fazl”, “Ma’ruf” eş anlamlı kelimeleri dikkati çekmektedir. “Aşırı güzel olan, yakışıklı, hayranlık verici bir memnuniyet ve zevk veren, bakmaktan zevk duyulan, ihtişam, bakışın sabitlendiği ihtişamlı güzellik, parlayan güzellik, şirin, latif” anlamlarında kullanılmaktadır. “Fazl”, “Ma’ruf” anlamları altında ise “Birine fayda sağlayan affedici karar, iyinin konusu olan, avf, iradi olarak bağlanmış fayda, (İyilik) emri ve mecburiyeti, hizmet vermeye hazır olmak, hizmet, birinin faydası için yapılan” manaları görülmektedir. Elbette ki, bu liste tam bir liste değildir. Sadece “Cemil” kelimesinin ihatasını göstermek amacı benimsenmiştir. “Cemele” fiilinin anlamlarına bakıldığında bu zenginlik daha da artmaktadır. “İfadeyi kısaltma, veciz kılma, seçme, özetleme, öz olarak söyleme” anlamları karşımıza çıkmaktadır. “Cemele” fiilinin bir diğer anlam kümesi “Toplamak, bir araya getirmek, aynı yere gelmek, birşeyleri birbiriyle birleştirmek, farklı unsurları birleştirmek, gruplandırmak, vb.” anlamları içermektedir. Asıl bizim aşina olduğumuz anlamı yani “Zeyyene” süslemek başlığı altında olabilecek en güzel anlamları görmekteyiz: “Şiirleştirmek, ideal (Güzellik) kıvamını vermek, ilave unsurlarla daha hoş hale getirmek, mükemmel kılmak, süslemek püslemek, süsleyerek sarmak, güzelleştirmek, ayıklayıp temizlemek, yüzünü biçimini (güzelleştirerek) değiştirmek, iltifat etmek, bir şeyin görünüşünü daha parlak bir karakter vererek değiştirmek, allayıp pullamak, donatmak, güzelleştirmek”…  Ayrıca “Caamele, laatefe” biçimleriyle ifade edilen “ Birine övgü dolu sözler söylemek, iltifat etmek” anlamları vardır.  Istılah manasında ise “Ayrıca renk güzelliği ve yumuşaklık anlamına geldiği gibi, her uzvun mizaç ve yaratılışına uygun olan hüküm üzerine anlamına da geldiği” belirtilmektedir. Niçin böylesine bir mana zenginliğine dikkatleri veriyoruz? Çünkü bu kelimeyi herhangi bir anlamda kullandığımızda bazen görünür olanın yanında görünmeyen başka anlamları, çağrışımlarını da idrak edelim istiyorum.
 
Cemil isminin idraki için kulların da o ismin hakikatiyle bezeli olmaları beklenir. Allah’ın (cc) güzelliği ancak kulların güzel yaratılışı, güzel kabulü, güzel ahlakı, vb. ile idrak edilebilir. Cemil ismi şerifinin ıstılah  manalarında güzel anlamını karşılayan ve tefsir eden o kadar çok temel kelime vardır ki, bu da Allah’ın (cc) yaşadığımız evreni güzelliklerin her boyutuyla iç içe yarattığını göstermektedir. En güzel yaratılış (Ahsen-i takvim). Güzel ahlak yani Kuran ahlakı (Hulukuhu-l Kuran), takva elbisesi, rıza lokması yani razı olma ve razı olunma meselesi (Radiye, Mardiyye) …
Koca Yunus
“Gelse celalinden cefa, yahut cemalinden vefa,
İkisi de cana safa, kahrın da hoş, lütfun da hoş”
derken, Cemil isminin bir başka boyutta yorumunu yapmaktadır. Hüsnü kabul, hüsnü idrak ve kıymetini bilmek için ilk şarttır. Bu hakikati de Türkçemizin en bilinen ve güzel kelimelerinden biri olan “Hoş” kelimesiyle yapmaktadır ki, aslında “Hoşnudum demektir, kahrından da lütfundan da hoşnutluk içindeyim, razıyım” demektedir. Başta da belirttiğimiz gibi Celal ve Cemal, kahır ve lütuf birlikte zikredilmiştir. Celal ve Cemal tecellisini aynı kelime içinde göstermek ise Kuranın yüksek üslubundandır: “Ey Âdemoğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takva elbisesi… İşte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah'ın ayetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar (diye onları indirdi).” (A’raf Suresi/ 26). Korkmak, sakınmak manasına gelen “Takva” kelimesi burada “Ayıp yerlerini örtecek giysi ve süslenecek elbise” metaforu ve hakikatiyle ifade edilmiştir. Cemil isminin ve kelimesinin ne güzel tefsiridir bu Kuran cümlesi!
 
Cemil isminin içerdiği güzellik manası sadece  İlahi ve manevi güzelliği değil maddi güzelliği de içermektedir. Madem ki, Kuran “İns ve cinne” inmiştir, bir yönüyle de dünyaya hitap etmektedir. Bu açıdan, güzellik ve kusurlardan arınmış olma hayatın bütün alanlarını kaplamaktadır. Farabi’nin “Medinetül Fazılası” bütünüyle Cemil isminin tecellisine açık olacak şekilde kusurlardan, zararlı huylardan arınmayı içerir. Mükemmel insanın tarifi yapılırken, suretinin ve maddi ahvalinin de tarifi yapılır. Siyer kitaplarında uzun uzun ve dikkatli bir şekilde Hazreti Peygamber’in (sav) şemailinin, giyiminin vs. anlatılması belki de bundandır.
 
Müslümanların her açıdan İsmi Cemilin tecelli ve tezahürüne makes olmaları övülmüştür. Mesela, Mekke’nin yakışıklı delikanlısı Musab Bin Umeyr’in (r.a.) güzel giyimiyle ilgili olarak sahabe Resulallah ’a (sav) güzel giyimin hükmünü sorduklarında “Allah güzeldir, güzel olanı sever” diye cevap vermişlerdir. İslam şehirleri ve toplumları güzel olmalıdırlar. Bu güzellik manevi güzelliği zaten içermelidir, maddi güzelliği de göstermelidir.
 
Gerçekte de iç güzelliğinin dışa yansımaması mümkün değildir ki? Eğer dışımızda bazı kusurlar ve çirkinlikler görülüyorsa, bunların içimizdeki nefis urlarından başka kökleri olabilir mi? Eğer sözümüz güzel değilse, gönül okşamıyor ve aklı doyurmuyorsa bu sadece basit maddi eksikliklerden midir yoksa kökü daha derinlerde olan kalbi hastalıklarımızda mıdır?
 
İslam Estetiği her alanda Cemil ismine dayanmaktadır. Daha doğrusu burada Cemil ismi estetik sahanın gökyüzüdür. Güzellik O’na (cc) yönelmiştir ve O’ndan (cc) gelmektedir. İslam şehirleri denildiğinde mimarisi, ticareti, evleri, mabetleri, toplumları, vs. güzel olan şehirler akla gelir. Merhum Arvasi’nin ifadesiyle “Diyalektiğimiz ve Estetiğimiz” Cemil ismi şerifinin yansımalarıdır. Cemil ismi etrafında kümelenmiş Esma-ül Hüsna’nın tecellileridir, tecellilerini yansıtma çabasında olmalıdır. Hatta bu öyle bir güzellik olmalıdır ki, bugün bizim şekli bir zorunluluk gördüğümüz nezaket ve zarafet kuralları, içteki güzelliğin ifadesi olarak tebellür etmelidirler. Nezaket “Haddeden geçmelidir” ki, gerçek nezaket olsun. Güzellik içi olduğu kadar dışı da kaplamalıdır ki, dengeli, insicamlı ve gerçek olsun.
 
Bir sahabe kendisinin muhatap alındığı hadiseyi söyle anlatır: “Hz. Peygamber (sav) üzerimde eski ve yıpranmış bir elbise gördü. Bunun üzerine bana: “Malın var mı?” dedi. Ben “evet” deyince, Hz. Peygamber(s.a.v.): “Ne malın var?” dedi. Ben: “Allah’ın (cc) bana verdiği deve ve koyunlar” dedim. Bu cevabın üzerine Hz. Peygamber (sav): “O halde sana verdiği bu nimet ve saygıyı üzerinde göster” buyurdu. Bu hadiseyi de Cemil isminin tezahürünün birçok yönünden biri olarak paylaşmak istedim.
 
Yaşadığımız çağda duaların diliyle şöyle dua etmek isterdim: “Ey kalpleri süsleyip donatan cemaliyle güzelleştiren, (Cevşen, 11/6) ve ey sonsuz derece celalli ve yüce olan haşmet sahibi Celil, ey nihayetsiz, gerçek güzellik sahibi olan Cemil (Cevşen, 12/1,2), ey mutlak Cemal sahibi Allah’ım bizim içimizi ve dışımızı güzelleştir, bize ve İslam dünyasına zarara veren çirkinlikleri güzelliğe tebdil et, şerleri hayra çevir. Yıkılmış harabeleri bayındır beldelere dönüştür. Kırık kalpleri ve suskun vicdanları hayattar kıl. Senin yaratmış olduğun Cemil kelimesinin bütün anlamlarını içeren güzellikleri bizlere lütfet” .
 
İlginçtir ki, İslam sanatının soyut ve non-figüratif özelliği bazı araçlarda daha fazla görülmektedir. Bu anlamda diyebilirim ki, kalemler ve saatler adeta İslam dünyası için temsil mahiyeti yüksek araçlardır. Cemil isminin her yönden tezahür ettiği mana yelpazesi son derece geniş objelerdir. “Levh-i Mahfuz’dan Yaklaşan Saate” kadar aklımızın kavrayabildiği her yaratılış anında kalem yazmaya ve saatler işlemeye devam etmektedir. Kulak verirseniz evrenin derinliklerinden tıpkı kalbimizin atışlarında olduğu gibi “Ey Cemil, Ey Cemil” fısıltıları gelmektedir. Ahmet Cevdet Paşa’nın hukuki manada söylediğini ontolojik (Varoluşsal) anlamda da söyleyebiliriz pekâlâ: “Eşyada hüsün asıldır” yani “Varlıkta güzellik asıldır”.
 
 

________________________________________

ROTAP- banner-

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir