Yol Makarası

AYŞE ŞENER Yol Makarası |SOKAK GÜNLÜKLERİ|

AYŞE ŞENER
Yol Makarası |SOKAK GÜNLÜKLERİ|
 
Elimizde boş makara gibidir kalbimiz, yola çıkarken. Sanki bütün bir hayatı arkamızda bıraktık. Sanki kapıyı çarparken yaşanmış ne varsa bizim arkamızdan koşuyordu da burnu kapıya kısıldı kaldı. Özellikle o yere, yerele bağlı sorumluluklar. Harala gürele olan ne varsa. Sanki zihnimizi sepete attık. Ve yeni bir düş atkısı doladık boynumuzdan ufkumuza. Sanki boynumuz boş makara…
 
Bakalım neyi saracağız? Bu dolaşık yumak, bu ip gibi uzanan yollardan. Yoksa geçmiş makaraları, birbirine dolaşmış, gerçek manada değerlendirilmemiş yaşanmışlıkları mı boşaltacağız? Yeniden sarmak için.
 
İlginçtir. Yol geriye doğrudur.
Yol başlangıçlara doğru giderek-durur.
 
Adımlar, çelmeler, tekerlekler, ani frenler, yüksek sesli müzikler, kamyon yazıtları felsefesi, yol seçen hanı, köfteci Yusuf, yola dahil olan mola, yol arkadaşlığı, kanatlar, değişen bulut kümeleri… Hepsi, hepsi mekânın ilerisine götürürken düşünüz geri sayıma başlar; gerisin geriye dönüp de o dakikada.
 
Üstünde dura dura, tadını ala ala, acısından gebere gebere yaşamadığınız; yani aslında hayal düşükleriniz-ölü doğmuş geleceklerinizden, emek vere vere büyütemediklerinizden ne varsa getirir bir güzel önünüze kor.
 
Zaman bohçasını, kundağını en çok yollarda açar.
Hızlanırken el ele… Makaslarda…
 
Sonra şehirler arası yollarda, zamanla yalandan da olsa -sözüm ona- yarışırken, birden yavaşlamanızdan anlarsınız; bir şehrin tam ortasından geçiyor olduğunuzu. Geceye başını yaslamış evler, tek tük ışığı yanan dükkanlar, dışarıda kasten unutulmuş yorgun sandalyeler ve bir iki oyun delisi, manyak kedi dışında (ki kendi kuyruğunuza kafayı taktığınızı düşünürsünüz siz de o an) nihayet biraz dinginleşen sokaklara açılan caddelerden geçiyorsunuzdur. Gündüzün ihmal edilmiş açık göz çoğu detay başrolde gibidir o anlarda. Size görünmek için izdiham oluştururlar. Devamlı değişen ve bir daha ele geçmeyecek olan hareketli görüntülerle sessiz sinema oyununda gibi hissedersiniz. Böyle-böyle yol; uyumuş ve uzanmış halde sessiz ve ayak uçlarında, teker uçlarında sizi ana yola aktarır. Biraz mahmurlaşırsınız içinde olduğunuz zamana karşı. Şimdi; uzakta kalır. An ölür. Olmuş bitmiş-solmuş gitmiş olan eski zaman fotoğrafların damarlarına kan yürür. Eski defterler canlanır. Geçmiş şimdiyi ele geçirmiştir.
 
“Gözümde canlanır koskoca mazi…” olursunuz.
 
Araba tekerine yolları ve gidiyor olduğunuzu, hayali ve ufku sararken, içinizde geçmişin yumakları bilmem hangi sandıktan ve hiçbirinin ipi diğerine karışmamış vaziyette, boşluktan bir sepette çıka gelir.
 
Bakarsınız. Renkleri, olmuş bitmiş-solmuş gitmiş olayların büyük ve ilerlemiş kader örgüsünde birbirine olan renk uyumuna göre yeni baştan sarmaya çalışırsınız. “Yok o öyle olmamıştı aslında.” “Kimseye diyememiş olsam da o davranışımın sebebi başkaydı.” ”Ne gündü be! Nasıl öyle davranabildim o gün?” “Sanki o ben değildim, bir başkasıydım o zamanlar.” Şeklinde bin bir cümle birbiriyle yalandan restleşen kediler gibi pati atarak kavga eder.
 
Bir korna sesiyle size sarılmak için bekleyen yakınlarınıza sarılmazsınız aslında.
 
Şimdi’ye sarılırsınız. Olmakta olana…
 
Geçmiş olsundur.
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir