Tanrı’nın Ozanı Rilke’nin Anısına

EYYÜP AY Tanrı’nın Ozanı Rilke’nin Anısına

EYYÜP AY
Tanrı’nın Ozanı Rilke’nin Anısına
 
Aşkın lirik ozanı Rainer Maria Rilke'nin 4 Aralık 1875 yılında Prag’da dünyaya gülümseyerek çarpan kalbi; 51’inci Aralık ayının karbeyaz mükeffen 29’uncu gününde ilmek ilmek ördüğü kutsal sırlarıyla “elveda” dedi hayata. Yaşamı boyunca en zor olanı seçti: Tanrı’yı aramak. Onun için yaktığı ”Duio Ağıtları” şiirin doruğuna ulaştı. Onu bulduğunda yannızdı. Bu durum ona pekte yabancı gelmedi. Çocukluğunda gizli bir sevgili, çocukluk aşkı denir ya, işte oydu ”Komşu Tanrı”: Çoğumuzun yitirdiği ve anımsadığında tebessüm ettiği. Çocukluk anılarını ve sonra her dem taze tuttuğu yannızlık yarasını resmettiği, ilk ve tek romanı olan ”Malte Laurids Brigge’nin Notları” ile Alman edebiyatında ”modern roman” çizgisini başlattı. Evet, Tanrı’nın Ozanı Rilke! Onun latif kalbi, yetmiş yıl önce ve bu gün; İsviçre’de Muzot Şatosunda sonsuz(luğ)a değin durdu, duruyor.
 
Varoluş acıdır ve coşkusuz varlık bir trajedidir. Tanrım sensiz coşku mümkünmüdür! Sevgin zaman içinde uzanan sonsuzluk. Sevmek bir yücelikse eğer sevilmek kokuşturucu bir burukluk(tur. Aşksız melekler zebani(mi)dir. Cehennem senle birlik(te) olmaksa dostluktur. Varoluşun sırrı aşta tecelliyse eğer, geçelim haddesinden aşkın ve güller derelim yâre; bahçesinden Arş’ın: gölgesinde kanat çırpmak; varsın cilvesi olsun aşkımızın. Fırtınalı bir günde, yannızlık özlemi beni sarıp hoyratlaştırdığında, yanıbaşımdadır ”İyilik Meleği” sevgili Rilke sesizce: ”Muhammedi’in Çağrısı”na uyarak tesbih ederim. ”Komşu Tanrı”yı, ağaçları, çiçekleri, yıldızları, seven kadınları, genç ölenleri kendi dilince. İnsanlar arasında sürekli ”Üç Kuşak”ın bulunduğundan söz ederdin Rilke, sevgili. Birinci kuşak Tanrı’yı bulur; ikincisi, Tanrı’nın üstünde daracık tapınaklar kurar ve onun içine hapseder; yoksul düşer üçüncü ise, kendi zavallı kulübelerini kurmak için taş taşır Tanrı’nın evinden. Ve ardından Tanrı’yı yeniden araması gereken nesillerdir gelen. Birinci kuşaktan olmak, Tanrı’nın Ozanı olma erdemine ulaşmak, yaşamın küstah, sinsi dayatmalarına karşın onun ozanı kalmak ve ”sevenlere zarar vermez ölüm; çünkü onlar hayatla dolu olduklarından daha çok ölümle doludurlar” böyle demek sana yaraşır elbet Rilke sevgili.
 
Ben sevgili Rilke’ye karşı mahcup. Rilke gündeme gelirse aşk kurtulur mu acep: (”seslenirsem kim duyar beni, Melekler katından”) ağıtlarımı onun için yaktım. Yalnızlığım ondan ödünç:
 
Rilke sevgili, yetmiş yıl geçti aradan. Hayalinde süsleyip saçlarını durmadan okşadığın Tanrı, kimsesiz hala. İsa ve Hazreti Muhammed bildiğin gibi… İki öksüz. Çıplak ayaklılar, hastalar ve ben, ardınızdan mahzun kalan. Yine de senden uzak ve çaresiz değilim. Saçlarını koklayacak bir sevdanın eşiğindeyim. Bende senin gibi:
 
“Bayılırım kır zambaklarına, uzak
Çaresiz, hep birbirini bekleyip duran
Ve kızlara saçlarına çiçek takarak
Issız pınarların orda düşler kuran
 
Ve güneşte şakıyan çocuklara,
Yıldızlara bakıp bakıp da sarsan;
Bana şarkılar getiren günlere sonra:
Ve gecelere çiçeklerle dolup taşan.”
 
____________________
Ankara/Keçiören 1996
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir