YILMAZ EKİNCİ
Sıvası Dökülmüş Yüzler Arasında
Ömür dediğin suda yüzen bir sal
İnsanın yoktur bir saldan farkı
Doğru zamanda yanlış insanlara söyledim gerçeği
Sözlerim hükümsüz kaldı
Çizildi ismim
Qysa masumiyet dairesindeydi bütün seslenişlerim
Yanlış tevillerde bulundu kahinler
Hem varlıkta hem yoklukta sınandım
Böyle ufka yakın
Kaç kişi biriktirdin heybende
Kaç kişi bir düşün
Beni saymazsan
Sürgüne gönderilmiş bir buluttu yaz ortasında kavrulan hayat
Üzülme ey ekinci yılmaz
Karanlıktan gelir
Karanlığa karışır sonunda herkes…
Yürüdüm seyrettim kırkbin alemi
Şimdi gülüşüm bülbülün nağmesine emsal
Bir nehir akarken koptu bütün bunlar
Bildiğin gibi değil rüyamda gördüm olacak olanları
İçim kanadı
Taştı göller, denizler
Ve yanardağlar ardarda patladı
Ah şimdi gözlerim yemyeşil
Koşuyorum çöllerde gölgemin peşinde
Ararken yitiriyorum kendimi
Sıvası dökülmüş yüzler arasında
Yağmurdan şarap demliyorum
Kaç mevsim kaç diyar sarhoşum
Peşinden koştum
Yoruldum.
Bütün yönlerin kaybolduğu bir zamanda
Yastığa koyunca başımı
Görüyorum kırkbin alemin izlerini
İçimde bir fay hattı ha kırıldı ha kırılacak
Yorgunum besbelli
Bütün tanımlar muğlak, bütün sözler eksik
Doğru sözleri söyledim diye kovuldum divanlarda
Korkmadım
Atımı eyerledim
Tek başıma güneşin doğuşuna yürüdüm
Sevmek,
Seni sevmeyeni ısrarla sevmekten başka bir şey olmadığını
Saçlarımı kestiğimde anlıyorum
Şimdi içimde bir gül soluyor
İnsanın nedense bir tarafı hep eksik kalıyor
Ah sevgilim
Alıştığım bir yol vardı
Gelip onu bozdun
Şimdi bütün yollar sende kilitli…