Gül ve Diken

YILMAZ EKİNCİ Gül ve Diken

YILMAZ EKİNCİ
Gül ve Diken
 
Gülüşü
Gül ve dikendi
Bir ikindi yağmuru vaktinde açıldı
Bir çocuksu yalnızlıktı yüzü
Dokunsam kırılır sanırdım
Mimiklerinde uzaklara koşan bir ceylan vardı
O zamanlar
Ümit ve korkudan ibaretti aşk.
 
Ne zaman uzaklara gitsem
Nehirlere dönüşen gözleri gelirdi aklıma 
Serin ve ılık bir rüzgâr eserdi saçlarında
Sevsem bir şeyler eksilirdi/sevmesem incinirdi
O zamanlar
Tutku ve tenden ibaretti aşk.
 
Gece ışığında gördüm yüzünü
İpek bir şaldı yüzündeki çizgiler
Dokuduğu kilimlerde
Dağ menekşeleri kokardı
Koklasam sarhoş/koklamasam gücenirdi
O zamanlar
Hasret ve vuslattan ibaretti aşk.
 
Ben hep ikindi vakitleri inerdim şehre
Gözleri bir yağmur tanesi gibi
Düşerdi yüreğime
Duysam sağır/ duymasam lal olurdum
O zamanlar
Söz ve kıyamdan ibaretti aşk.
 
Gitti
Aşk yağmurlarında ıslanmaya korktu
Ay ışığında kaybolup gitti
Sustum gecenin sesinde dinledim şarkısını
Tutunmaya çabaladım en kırılgan yanımla
Yalnızlığında çoğalıp bir çağlayan oldum
Beklesem gözlerim yolda kalırdı/beklemesem kör olurdum
O zamanlar
Gitmek ve kalmaktan ibaretti aşk
 
Allı morlu yeşilli renkler içinde
İnceydi/ zarifti
Yüreği geceden ipek bir şaldı
Sarıldım beline
Aşk bahçesi içinde bir güldü
Bahçeme harı düştü
Yandım.
O zamanlar
Gül ve külden ibaretti aşk.
 
Sinemde bir sır taşıdım
Filizlendi bir gül oldu
Aşk üstüne söylenmiş bütün sözleri
Yusuf’un kuyusuna attım
Kendimden kaçtım onda sır oldum
Suskunluğumu ona/haykırışlarımı göçmen kuşlara bıraktım
O zamanlar
Gizem ve itiraftan ibaretti aşk.
 
Gece sessizce inerdi gökten dolunay
Sahilde kum ve tuzlu sular
Dudaklarımda bir yangın yarası
Gittim geldim telef oldum
O zamanlar
Med ve cezirden ibaretti aşk.
 
Seyrettim
Meçhule çalan
İri taneli zeytin gözlerini
Gün uzar gece kısalırdı
Sığınırdım Rahman ve Rahim olana
Yörüngende gezinen bir yıldız olurdum
Varsam ab-ı hayat/ varmasam kor ateş olurdu
O zamanlar
Yaşam ve ölümden ibaretti aşk.
 
Sabah sekiz/ akşam beş 
Memurlar dağılıyor şehre
Bir yere varmadan geçiyor hayat
Damarlarıma dağıldı ışığı
Ben azaldım o çoğaldı
Vuslatın mesaisi bitti
Şimdi yüreğimde gül ve diken
Herkes kendi mevsiminin hazanında
Bense aşkın en tenha mevsiminde
O zamanlar
Gül ve dikenden ibaretti aşk.
 
Sene ikibinyirmiiki Eylül’ün sonu
Gece ıssız ve gökte dolunay
Her eril kendini bir dişi varlıkta unutur
İçimde bir tohum her daim fidana durur
Gitmeye hazır ve gelmekte olan yeni
Sarı saçlarından anlıyorum mevsim sonbahar
Gonia tepelerinde serin bir rüzgâr
Az ötede bir gül
Eylül’den renkler taşıyor
Ve ne zaman senden bahsetsem
Doğuda aşk/batıda akıl ölür.
Şimdi nereye baksam
Vahdet içinde kesret/kesret içinde vahdet
Ve bütün bir cümle mahlukat
Aşk ve akıldan ibaret…
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir