Şehrin Kapısında

YILMAZ EKİNCİ Şehrin Kapısında

YILMAZ EKİNCİ
Şehrin Kapısında
 
Darius’in konakladığı bu Daraheni höyüğünde
Tam sekiz yıl, doksanaltı ay, ikibindokuzyüz gün bekledim
Bekledim uzaklarda atlılar beni alıp götürsün diye
Çığlığım kimseleri yardıma çağıracak kadar güçlü değildi
Defineciler, müteahhitler ve devletlüler arasında
Sesim tren rayları arasında kayboldu
Çığlığımı duyan sağır bir kadındı zaman.
 
Buğday tarlalarında seksek oynayarak geçti gençliğim
Herkesten daha korkusuz ve arsız olarak adım geçti tarihe
Suçu muğlak kalmış bir firari faildim dağlarda
Göçmen kuşlar gibi sınırları aşarak gelirdim
Hayatın yarım yaşandığı bu topraklarda
Yüzüme vuran bir güneşti annem.
 
Kaçtım kendimde
Gittim iki suyun birleştiği yerde durdum
Başımı kaldırdım zirvesine baktım kral kızın
Sıvası düşmüş nakıştan ibaretti yüzü
Gördüm kendimi eski bir yazıtta
Beklesem içim yanar/ beklemesem hükümsüz kalırdım
Gözlerimde hasreti tüten bir anıttı annem.
 
Yaşadığım
Kar ve tipi idi
Gece uzardı
Murat suyu buz tutardı
Gece içime çöken yalnızlıktan ibaretti hayat
Beni alıp uzak ufuklara götüren bir masaldı annem.
 
Bu kadim şehirde
Başımı okşa masallar anlat
Herkesin koşuşturduğu bu yerde
Sen dur ve sarıl bana.
 
Sesim kısık, ayaklarım mecalsiz
Ve yüreğim bir çağlayan gibi tekinsiz
Ya gel beni al götür yalnızlığına
Ya da hesapsız kitapsız masallar anlat büyüyen yalnızlığıma.
 
Aşktan ve inançtan yana şiirler yazdım
Sararan bir ömre
Kimseler bilmedi
Yüreğimde çağıldayan sesini
Beyaz bir bulut gibi gelip geçerdin
Nadasa bırakılmış tarlalarda bir berekettin
 
Aşktan yana şiirler yazdım göveren bir ömre
Ömür ki gelecekten ve geçmişten ari sevgilim
Seni şimdiki zamana çağırıyorum
Güneşin söndüğü/suyun soğuduğu bu vadide
Biliyorum her insan biraz hüzündür bu mevsimde.

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir