Davulgalar Sarardığında Gel

YILMAZ EKİNCİ Davulgalar Sarardığında Gel

YILMAZ EKİNCİ
Davulgalar Sarardığında Gel
 
1
Geceydi / karanlıktı
Suda yüzen bir yapraktı
Gözleri bir ceylandı
Bir ışık düştü ansızın Simi adasına               
Deniz yarıldı sular ikiye bölündü
Bir çift gül açtı yüreğimde
Sonra sustum zamana karıştım
Gittim buluttan yağmur sağdım
Gövdeme bitek bir tohum düştü
Serpildim saçlarına
Saçları rüzgarlarda özgür
 
2
Gittim ve gördüm bir güneş sfenksi içinde
Kavrulan bir turkuaz mavisiydi teni
Dokunsan yağmur dokunmasan çöl
Bir ceylandı gözleri
Görsen gökyüzü görmesen zifiri bir karanlık
 Ve dünya denilen bu vadide
 Herkes herkesin bir benzeri kendisinin ise eksiğidir.
 
3
Yol uzundu zaman kısaydı
Düşünceler tekinsiz çağ berbattı
Tüm mevsimlerin en güzeliydi
Bir sabah ezanında girdim şehre
Yanıp söndü içimde bir güneş
Ey kendini hep başka baharlara saklayan ömrüm
Adın rehberimde silinse ne yazar
 Levh-i mahfuzda ismin yazılmış
 Ve şimdi çekip alsam avuçlarındaki sıcaklığı
Saçak altlarında yuva yapan kırlangıçlara versem
 İstiflemekten başka maharetleri olmayan insanları neyleyeyim
Neyleyeyim bir çıra bir çırayı yakmadıktan sonra…
 
4
Gittim güneşte kavrulmuş yüzlerde gördüm
Alfabesi yazılmamış bir dilin lehçesinde
Bir çocuk halaya durmuş
Kadim zamanların bir türküsünü söylüyor
Birisi tevil ediyor başka bir lisana
Bir şeyler eksiliyor çeviriden geriye kalan
Çocuğun hüzün kokan bakışları kalıyor
Şimdi bu coğrafyada
Söylenmiş, söylenmemiş bütün sözleri ateşe veriyorum
Bana uzak sana yakın bir yol düşüyor
 
5
Bir zamanlar Efes’in kurnalarında akan bir şarap rengiydi gözlerin
Sende emzirdiğim çocukluğumun tarihini
İflah olmaz bir tacir gibi iflastayım bütün duygularımın
Sözlerim tutuk kelimelerim hükümsüz şimdi divanında
Beyaz bir mendile sarıp katlıyorum yelek cebime
Kaf Dağı’nın ardına düşüyor yazdığım şiirler
Bileklerim kanıyor
Apolyon tapınağında tanrılar tarafından suçlu bulundum
Yeşil gözlerime indi bir perde
Ve şimdi memelerinde bir nehir akar
Aşk suskun
Gece ışıldar
Ey yar! 
Sen bana gel uzak diyarlardan
Benden ötelere akan bir nehir var
 
6
Gittim başka sular buldum beni serinletir sandım
Düştüm bir gayya kuyusuna kendimi arar oldum
Şimdi tutmaz ellerim belimde taşıdığım hançer bileysiz
Çıktım yola muhkem sınırları ihlal ettim
Bilinçten, emekten ve aşktan yana yandı yüreğim
Yüreğim bende tutuk sende itirafa hazır bir lav oldu
 
7
Gittin zamansız Simurg’un kanatlarına düştü gölgen
Ardından menzile varmadan telef oldu teleklerim
Uyandım bir hazan mevsimde
Toprağa düştü yazdığım mısralar
Sözlerin bitek bir delta oldu bana
Yeni bir güne uyandım içimde söndü bir güneş
Dünsüz, bugünsüz ve yarınsız kaldım yapayalnız
Zaman Salvador Dali’nin tablolarında eridi  
Bende alaturkalı zamanlar
Sende alafrangalı vakitler bitmek bilmedi
Aşk çarmıhta kanar
 
8
Güneşin doğduğu topraklarda ezani bir saatti çağrım
Sende zevali bir vakitti her şey
Gelmeyi bilmedin
Olmuş/ olan ve olacak arasında şimdi izler taşır rüzgarlar
Ben sen de yitik
Sen renklerden ilkbahar.
 
9
Vardım gecenin sırrına eriştim
Yüzüm hiçbir kimliğe sığmadı
Bağ bozumu yağmurlarında Marcus Aurelius’un ordusuna yazıldım
Kelimeler kuşandım kılıcım suskun
Yaşamda gürültülü mezarlıkta suskun bir halktı kavmim
Ne söyledimse dudaklarımda bir ağıttı zaman
Bıraktım gittim kendim ile cenge girdim
Sonra uzak ufuklara düştü gölgem
Derler ki, bir birine dokunmuş ruhlar az da olsa bir birine benzer
Bilemedim ben kimde ne kadar kaldım/ kime benzedim
Kendimde solan sende yeşeren bir fidan oldum
 
10
Durdum ve düşündüm
Gidenin bizde kaldığı ve kalanın bizden gittiği bir çağda
Bize ait değilse giden
Kaybettiğin bir şey yoktur ey kalbim
Muhasebe kayıtlarına düşen bütün hesaplar yalan
Yolu güzel kılan bakışlarındı yol boyunca kanayan
Vardım ıssız bir handa konakladım dengbejlere karıştı sesim
Kendimde esir, sende özgür bir ben oldum
 
11
Durdum aynı yerde ve aynı mısralardan seslendim sana
Duruşun hala duruyor gözlerimin önünde
Bir yerden alıp bir yere koymak isterdim kalbimi o zamanlar
Görenler bir yerde kırıldı kalbi onun için dikiş tutmuyor diyorlar
Oysa ben bir zamanlar sende çoğalan bir nehirdim
Şimdi kendimden azalan bir yağmur oldum
 
12
Çocuktum
Sanırdım ki aşk suda oynaşan bir güvercin sevincidir
Sonra büyüdüm sol yanım yandı
 Gözlerde her zaman gözyaşların düşmediğini gördüm
Ve kimi zaman insan düşer gözden yavaş yavaş
Sonra hiçliğe karışır suretler
Sen bana sonbahardın ben sana hep ilkbahar
 
13
Gittin batının doğusuna düştün
Bir deniz dalgası karşıladı aşktan kanayan yüreğimi
Bekledim seslenen olmadı
Ve herkesin herkes olduğu bir yerde
Vazgeçtiklerim ile vazgeçemediklerim arasında
Gidip ile gelmek arasında
Ben sende yağmur olmaya hazırdım
Oysa sen hep uzak bir mesafe idin
 
14
Hatırla
Şehre her yağmur yağdığında   
Yüreğinde batan/ doğan ne varsa 
Geceler boyu şiirler/ darb-ı meseller anlatırdım 
Zamanın dışında atardı kalbin
Sen ağlardın/ yağmur kesilirdi çatılarda
Kuşlar havalanırdı/ sen halaya dururdun
Ben mendil sallardım
Toprağa düşerdi tohum
Sende çiçek olurdu
Bende meyveye dönüşürdü / aşk
 
15
Ömrümüzün en güzel yaşlarında
Gidilecek bir adresimiz yoktu
Uzak ve ayazdı şehir
Herkes Ashab-ı Kehf’in uykularında idi
Sen yerleşiktin ben göçebe
Sınırları ihlal eden çocuklar gibi koşardın o zamanlar
Gizem ve itiraf / Ölüm ve yaşam
Bütün enlem ve boylamlarda sen vardın
Yakındın ama çok uzaktın
Gövdemde yanan kızıl bir güneştin
Sana bakardım
İçimde akan bir denizdin.
 
16
Sonra büyüdüm
Gizem ve itiraf arasında gidip gelirdim
Nesnel zamanlarda hep tekinsiz bir lisandı yüreğim
Öznel zamanlarda ise tutuk bir çocuk kalbiydi
Saatler, günler ve aylar akardı
Sustuğunda yağmurlar, konuştuğunda sular çağlardı
Gelir sende itirafa düşerdim
O zamanlar
Kalbinde tutuk bir lehçe idim
Bende kül sende gül olurdu vakitler
 
17
Şimdi bütün mekân ve zamanlarda çıkıp gidiyorsun 
Dili geçmiş zamanların içinde ‘kendine iyi bak’ diyorsun
Sonra sözlerinde eridim
Susarak gittim
Oturdum dalgalar karşısında
Med cezir faslında ayrılıklar yaşadım
Gidiyorsun anlıyorum kırık cümlelerinden
Başlangıcı muğlak bitişi zamansız
Bir söz düşüyor takvime
Sonra insan bu dünyada
Unutula unutula kayboluyor
 
Sevgilim ah acıyla karıldım ben sende
 
Bir ekinoks vaktinde kanadı dudaklarım
Senden gitmek için çok erkendi kalmak ise imkansızdı
Oysa gelişin bir bahardı gidişin şimdi bir kış
Sunaklar, adaklar ve kurbanlar
Teskin etmeyecek hiçbir acıyı
Aşktan geriye kanayan yarayı….
 
18
Sen gittikten sonra
Benden sana akan cümleler kurdum
En güzel sözleri yazdım ve sildim
Başlangıcı belirsiz bitişi olmayan acılarda sınandım
Ardında tüten bütün anıları Zerdüşt’ün dergahında
Kutsal ateşe verdim
 
Yürü ey ömrüm gidelim buralardan
Dudaklarımda tuzlu sular
 Ardımda acıyla ıslık çalan bir rüzgâr kanar
 
19
Gittin
Uzak ufuklara düştü gölgem
Şimdi gönlümde bir sonbahar havası
Bahçemde sararan bir eylül asması
Göğümde kanat çırpan bir kelebek oldun
Harlı yüreğimde
Saatler, günler ve aylar aktı
Sana baktım bütün harfler sustu.
 
20
Şimdi toprak damlı bir dağ köyünde
Pencereye alnımı dayanıyorum
Buhar tütüyor cam ve zaman
Seni ve kuşları çiziyorum
Kuşlar ve sen sonbahar olup gidiyorsun
İçimde sürgün veren bir hoşça kal kanıyor.
 
Gittin takvimden düştü bir yaprak
İnsan, hangi kalpte bir yer işgal ediyorsa ona aittir anlaşılan
Gittim bir kıyı kasabasında bekledim
Bekledim dalgalar karşısında çaresiz
Göğsümde yükselen bulutları gördüm
Gördüm gül ve külden ibaretti hayat
Sen ey güzde çiçeğe duran Davulga
Meyveler sarardığında gel
Bende söz sende zaman bitmez…
 
21
Sahilde dolaşırken gördüğüm
Güneş yüzlü bir aydınlıktı
Bir selam verdi lal kesildi dilim
Soramadım
Bir şiirin hangi mısraında geçiyordu ismi
Bir dalga gibi vurdu kıyılarıma
Yüreği yüreğime vatan oldu
 
Gittim
Kumsalda ayak izlerini saydım
Kavruldu içim
Meskûn mahalde ondan gelecek müjdeye
Güvercin oldum
 
Bekledim
Gün tükendi
Kaç ömre bir bedel bir hasretle yandım
O Hera oldu efsanelerde tüttü
Ben kavruldum kumsalda silindim
Şimdi nereye baksam bayat bir hayattır gördüğüm
Ah mavi bir tebessümdü gözleri
Soramadım ismini
Denizde dalgalar gibi kayboldu
 
 

Bir Yorum

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir