Vatka

YASEMİN BAHAR Vatka |ÖYKÜ|

YASEMİN BAHAR
Vatka |ÖYKÜ|
 
“Vatkasını düşüren var mı?”
 
Genç adam yerde bulduğu vatkayı eline alarak, masanın etrafındakilere göstermeye başladı. Biri görür de kendisine ait olduğunu ifade eder diye oturanları tek tek süzüyordu. Aralarına yeni katılan bu delikanlı, büyük bir pot kırdığının farkında değildi. Farkına varacak gibi de durmuyordu! Hal böyle olunca ortamın gerginliği, kemanın gıcırdayan telini andırıyordu. Koptu kopacak gibi nahoş sesler çıkaran tel, daha fazla dayanamadı ve tüyleri diken diken eden bir ses çıkararak koptu!
 
Masanın en başında oturan orta yaşlarında olduğu her halinden belli olan kadın, önündeki kâğıtları bir hışımla toparlarken ‘Toplantı bitmiştir!’ diyerek, delikanlının arayışına son verdi. Ayağa kalkıp da adımlarını sıklaştırmadan önce, delikanlının havadaki elinde bulunan vatkayı kaptığı gibi hızla odadan çıktı. Çıkarken kapıyı kapatmayı da ihmal etmedi. Kimselerin yüzüne bakmadan, herhangi bir iletişime geçmeden soluğu asansörün önünde aldı. Yanından geçip gittiği çalışanlar, ellerindeki evrakları yere düşüre yazarken; kadının bir omzu dik, diğer omzu çökmüş vaziyette dolanmasını hayra yormadılar.
 
Asansör saniyeler değil de asırlar sürmüş gibi geç gelince kadının stresi daha da artmıştı. Kapı açılıp da içeri girdiğinde, neyse ki içerisinde kimseler yoktu. Kendisiyle birlikte asansöre binmek isteyenlere, ters bir bakış atması geri adım atmalarına yetmişti. Asansöre binip de ısrarla zemin kat butonuna basmasıyla kapı kapandı ve kadın elinde tuttuğu vatkayla tek başına kaldı. Aynaya dönerek, tişörtünün içinden kayıp giden vatkayı hızlıca yerine yerleştirdi. Evde dinlenirken, bir anda acil toplanmaları gerektiği için üzerindeki tişörtün içine yerleştirmişti yanından ayırmadığı, artık bir uzvu haline gelen vatkalarını…
 
Zemin katta bulunan arabasına bindiği gibi soluğu, kendisini güvende hissettiği, yaralarıyla ve eksikleriyle yüzleşebildiği tek yer olan evinde aldı. Anahtarları girişteki kâsenin içine bırakıp, odasındaki aynanın önüne geldi. Vatkaları çıkarmadığı zamanlardaki özgüveni, heybeti birazdan sönecekti. Her gün buna şahit olmak, canını bir miktar sıkıyordu. Kendisini şişirilmiş balonlar gibi hissediyordu. Vatkalarıyla nasıl da gökyüzünde kuş gibi süzülüyor, tavus kuşları gibi kabarıyordu öyle! Ama birazdan… Vatkaları çıkarıp da, gerçek kendisiyle yüzleşince omuzları düştü. Gözlerindeki fer, üzerine dökülen suyun alevin harını aldığı gibi sönmeyedurdu. Ne yaparsa yapsın, içindeki korkuları atamıyor; gerçek kendisini sevemiyordu!
 
Gizli odasına geçti. Havada uçuşan balonlardan birini eline aldı. İpini yavaşça çözdü. İçindeki hava dışarı sızmadan, ağzına dayadı. Bir nefes çekti içine. Ve konuşmaya başladı. Kaygıları, korkuları, endişeleri değişen sesiyle birlikte vücut değiştirdi. Az önce, vücudu kaskatı kesilmiş, gözlerinin feri sönmüş, elleri titriyor iken şimdi gülümsüyor, yavaşça gevşiyordu. Helyumun tiryakisi mi olmuş bilinmez, duymak istemediği cümleleri dile getiriyordu…
 
Vatka Vatka

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir