Select image to upload:
Türk Şiirinde “Koşma” Zenginliği - Asanatlar

Türk Şiirinde “Koşma” Zenginliği

AHMET URFALI Türk Şiirinde “Koşma” Zenginliği

AHMET URFALI
Türk Şiirinde “Koşma” Zenginliği
 
Divân-ı Lügati't-Türk'te ‘’koşmak’’, türkü düzmek, türkü yakmak anlamlarında kullanılmıştır. Koşmak, Türk Dil Kurumu sözlüğünde birlikte iş görmesi için bir şeyi, bir kimseyi başka birinin yanına katmak, arkadaş olarak vermek olarak açıklanmıştır. Eski Türklerde şiir, müzik eşliğinde söylenirdi. Ozanlar kopuz veya çöğür çalarak şiirler okumuşlardır. Böylece Türkçe’de şiir anlamındaki koşuk, kelimesi türkü düzmek, türkü yakmakla beraber ifade edilmiştir. Koşma, aynı şekilde müzik eşliğinde söylenirken zaman içerisinde Türkçe’nin en çok kullanılan nazım biçimi olmuştur. Koşuk, Kutadgu Bilig’de de geçmektedir.
   
Türk şiirinde koşma zengini dikkati çeker. Yapı ve kafiyeleniş biçimi, konu farklılığı, ezgi çeşitliliği ve nazım şekli olarak koşma değişik adlar alır.
   
Konularına göre koşma çeşitleri; güzelleme, koçaklama, taşlama, ağıt ve destandır.
   
Ezgilerine göre koşma çeşitleri; Kesik kerem, Ankara koşması, Acem koşması, Elpük koşması, Yelpük koşması, Gevherî, Sivrihisar koşması, Sümmânî, Bülbül koşması, Cem koşması, Bayındır koşması ve Topal koşmadır.
   
Yapı ve kafiyeleniş biçimi göre koşma çeşitleri; Düz koşma, Yedekli koşma (İki biçimi vardır: a-Koşma-mani- b-Yedekli beşli koşma), Musammat koşma, Ayaklı koşma, Zincirleme koşma, Zincirbent ayaklı koşma, Koşma-şarkı, Mürâcaa (dedim-dedi’li) koşma, Satranç koşma ve Tecnis koşmadır.
     
Koşma nazım şekli olarak; türkü, semâi, varsağı, destan, türkmani, ilâhi, nefes, tapuğ, mani, ninni, durak, cumhur, hikmet, devriye, şathiye, tevhit, nutuk, deme, duvaz, deyiş ve semaidir.
    
Koşmalar lirik şiirlerdir. Koşmalar; aşk, üzüntü, acılar, yiğitlik, kavuşma isteği, ayrılıktan yakınma, Tanrı’ya niyazda bulunma, tabiatla ilgili duygu ve düşünceleri konu edinir.
    
Koşmalarda ağırlıklı olarak hece vezni, kısmen de aruz ölçüsü kullanılmıştır. Divan edebiyatına tuyuğ ve şarkı nazım şekilleri koşmadan geçmiştir.
    
Koşma ve çeşitleri halk ve tekke şiirinde varlığını kesintisiz olarak sürdürmüştür. Şairler arasında ise Türkçülük hareketiyle birlikte ‘’Halka Doğru’’ ilkesi gereğince milli kaynaklara yönelme olmuştur. ‘’Lisani Türkçülük’’ ün yanı sıra şiirde hece veznine ve halk edebiyatı nazım şekillerine uygun eserler öne çıkarılmıştır.
   
Faruk Nafiz Çamlıbel; Sanat başlıklı şiirinde bu konuyu dizelere dökmüştür:
‘’Başka sanat bilmeyiz, karşımızda dururken,
Söylenmemiş bir masal gibi Anadolumuz.
Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken,
Sana uğurlar olsun… Ayrılıyor yolumuz!’’
    
Çamlıbel, Ana Dili şiirinde de Türkçe’nin güzelliğini belirtir:
‘’Hangi sözlerle ninem gönlümü açmışsa bana
Ben o sözlerle gönül vermedeyim sevgilime
Sözlerime ninni kadar duygulu olmak yaraşır
Bağlıdır çünkü dilim gönlüme, gönlüm dilime’’
  
Beş Hececiler olarak bilinen; Orhan Seyfi Orhon, Halit Fahri Ozansoy , Enis Behiç Koryürek ,Yusuf Ziya Ortaç ve Faruk Nafiz Çamlıbel hece veznini ve halk şiiri nazım şeklini kullanarak Türkçe’nin ölümsüz güzelliklerini sergilemişlerdir. Birinci kuşak Beş Hececiler’e, beş şair daha eklenerek Türk şiirinde ‘’On Hececiler’’ diye bilinen dönem belirlenmiştir. Bunlar; Mehmet Emin Yurdakul, Ziya Gökalp, Şükufe Nihal Başar, İbrahim Alâettin Gövsa ve Halide Nusret Zorlutuna’dır.
   
Bu şairlerin dışında günümüze kadar devam edip gelen milli edebiyat zevk ve anlayışını sürdüren temsilciler bulunmaktadır. Türk şiirinde koşma tarzının egemenliği; konu, ezgi, yapı ve nazım şekliyle varlığını ortaya koymuş, asırlardan beri sevinç ve üzüntüleri anlatmaya vesile olmuştur. Koşma tarzının zenginliği aynı zamanda Türkçe’nin bir şiir dili olmasını da göstermektedir.
  
“Sosyoloji ilmi de bize gösteriyor ki, dehâ esasen halktadır. Bir sanatkâr, ancak halktaki bediî zevkin tecelligâhı olduğundan dolayı dâhi olabilir. Bizde dâhi sanatkârların yetişmemesi, sanatkârlarımızın bediî zevklerini halkın canlı müzesinden almamaları dolayısıyladır. Bizde şimdiye kadar halk bediiyatına kim kıymet verdi? Umum halka verilen unvan âvam kelimesinden ibaretti.” Ziya Gökalp, sanatçının halk kaynaklarına yönelmesinin önemini bu sözlerle açıklamaktadır.
   
Günümüz şairleri duygu ve düşüncelerini zenginleştirmek adına halk şiirine önem vermelidir. Keşif ve ilhamlarında halk şiirinden mutlaka yaralanmalıdırlar.
 
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir