YILMAZ EKİNCİ
Narlar Çatladığında Gel
Işıklarla yıkanmış dağlardan geldim
Bereketli toprakların başaklarında geçti çocukluğum
Beton, metal ve kapital plazmalarının uzağında
Kutsal mabetlerde adını anarak
Ve öyle çıktım mavi sulara.
Gittim geldim bulutlar eşliğinde
Bekledim durdum yedi gök altında
Üşüdü kalbim mistral rüzgârlarında
Binbir parçaya bölündü
Şimdi bir nar çatlağında.
Beton, metal ve bozuk paralar şehrinde
Yüzler asık, düşünceler dar
İğreti duran kahkahaların tanışıklığında
Bütün kirli ilişkiler ağında firar ettim
Emeğin, bilincin ve inancın bayrağını göndere çektim
Ve öylece bırakıp gittim uzak ufuklara.
Durdum bir gün dalgaların karşısında
Uzak ufuklarda ışıldayıp gelen ışığını
Gözlerimdeki yeşil sulara bıraktım
Usta dedim
“Çiz hasreti ateşte, rüzgârda ve kendimden bile
adını gizlediğim yarın eşkalini rota denilen aşk atlasında”
Gittim geldim ayrılığın kıyılarında
Sınadım kendimi o sahil beldesinde.
Beyaz bir papatya tarlasıydı
Ellerinde açan
Saydım parmaklarımın arasında
Seviyor- sevmiyor haftalar ve aylar
Nisan rüzgarlarına bıraktım
Aşktan ağrıyan yerlerimi
Gördüm rüzgârda salınan gelincik tarlalarını
Kan kırmızısıydı yüreğime damlayan
Rosetta taşlarına nakşettim suretini her akşam.
Uyandım
Bir seher rüzgarında uyandırdım bülbülü
Güle nağme döken bülbülden işittim adını
Bir şafak melteminde dokundum kanayan tenine
Chiron yaralarım deşildi
Nar çatlağında sevdim
Kalbim yarıldı.