İyi mi Kötü mü

SELAHATTİN YILDIZ İyi mi, Kötü mü

SELAHATTİN YILDIZ
İyi mi, Kötü mü
 
Şimdi size sorsam dünyada iyilik mi çok kötülük mü diye hep bir ağızdan kötülük diye söyleyeceksiniz. Peki size tek tek siz iyi bir insan mısınız yoksa kötü mü diye sorsam hepiniz iyi yanlarınızı anlatıp ne kadar iyi olduğunuzu söylersiniz. Peki bu kadar iyinin içinde neden kötülük daha fazla diye sorsam birçoğumuzun cevabı susmak olur.
 
İyiliğin iyi olduğunu bilen insanların dünyasında neden kötülük hüküm sürüyor. Yoksa önemsemediğimiz kötülükler iyiliklerimizden daha mı fazla. Belli ki daha fazla. Size bir sır vereyim mi, şimdiye kadar tanıştığım hiç kimse kötü değildi. Ama tanıştığım insanların etrafında bir türlü kötülük eksik olmadı. Yani kötülük deyince birine çelme takıp düşürmek değil, ya da durduk yere birinin malına zarar vermekte değil. Onlarda var ama, onlar saf kötülükle beslenip kaostan beslenen kişiler.
 
Benim bahsetmek istediğim kişi, içimizde yaşayan ve hep iyi taraflarını gördüğümüz, gizli kalan kötü yanları yüzünden problem yaşadığımız insanlar. Bu insanlarla asgari müştereklerde buluşmamıza rağmen olumsuz enerjisine maruz kalıyoruz. Kimse zaten göstere göstere kötülük yapmıyor. İyiliğin arkasına saklandığı için kötülük satılabiliyor. Mesela iyi kurgulanmış cümlelerin içine hasetlik ve kıskançlığı yedirdiğinizde kötülük iyiliğin nefesiyle yaşamaya devam eder ve topluma yayılmaya başlar. İyiliğin bozulması için, içine fesatlığın sızdığı bir pandemi gibi. Fesatlık pandemisi.
 
İyiliğin maraz doğurduğu da söylenir hep. Hani biri adamın birinin yanına gelmiş ve demiş ki, falanca kişi senin hakkında kötülük düşünüyor. İnanmam demiş çünkü ben ona bir iyilik yapmadım ki o bana kötülük düşünsün demiş. Biraz kabaca bir örnek gibi görünse de buna maruz kalan azımsanmayacak kadar insan tanıdım. İyilik yapılan kişiden kötülük geldiği zaman bu defa iyilik yapan insanlarda iyilik yapma heveslerini kaybediyor. Kötülüğün hüküm sürdüğü bir yerde iyilikten yana olan insanlar ellerini geri çektiğinde kötülük yumağı daha çok büyüyor. İşin garip yanı tek tek sorduğumuzda yine herkes Mevlana, yine herkes Yunus. Peki kim bu içimizde dolaşan şeytan.
 
Şeytan demişken şöyle bir hikâye var. Bilen bilir bilmeyenler de bilsin.
 
Günlerden bir gün şeytanın yolu bir köye düşmüş. Keyfi yerinde olan şeytan, sırtını bir ağaca dayamış ve buzağısı kazığa bağlı olan ineği sağan genç bir kadını uzaktan izlemeye başlamış.
 
Şeytan, kadını epeyce izledikten sonra yerinden kalkıp kazığa bağlı buzağının ipini biraz gevşetmiş. Buzağı bu, az ötede annesinin sütünün kovaya sağılmasını aç karnına izlemeye daha fazla dayanamamış. Buzağı yerinde debelendikçe boynundaki ip biraz daha gevşemiş ve sonunda yular hepten çözülmüş.
 
Koşarak annesini emmeye giden buzağı, süt kovasına çarpmış ve bütün sütler yere dökülmüş. Sağdığı süt ziyan olunca siniri tepesine çıkan genç kadın, eline geçirdiği odunu buzağının kafasına vurmasıyla yavru kanlar içinde yere yığılmış. Yavrusuna saldırılmasına kayıtsız kalmayan anne inek bir tekmede kadını yere serip öldürmüş.
 
Uzaktan geçmekte olan kadının kayınpederi, ineğin gelinini öldürdüğünü görüp, elindeki tüfekle ateş ederek ineği öldürmüş. Silah sesini duyan gelinin kocası koşup gelmiş. Karısını yerde cansız yatar, babasını da elinde tüfekle görünce, belinden silahını çekip, tek atışta babasını öldürmüş.
 
Kısa bir süre sonra gerçeği öğrenen genç adam bu kadar acıya dayanamayacağını düşünüp, bir kurşun da kendi kafasına sıkarak canına kıymış.
 
Bütün bu olayları bir kenardan izleyen şeytan, şimdi bu felaketi de bana yüklerler. Buzağının ipini gevşetmekten başka ben ne yaptım şimdi demiş.
 
Masum gibi görünüp sonuçlarının nereye vardığını bilmediğimiz birçok kötülük yeni yeni yaralar açmaya devam ediyor.
 
İş yerinde arkadaşınıza karşı yaptığınız küçük bir haksızlık, komşunuza karşı yaptığınız küçük bir rahatsızlık, otobüste giderken ağzınızdaki sarımsak kokusu, bir arkadaşınızla konuşurken kaş göz işareti yapıp başla birini küçümseme, insanların yürüdüğü yola tükürme, ortak kullanım alanını sadece kendisi için kullanma anlayışı, sırayı bozup öne geçme, adamını bulup işini halletme, adamın olmazsa hakkını alamama, başkalarının hakkında yanlış konuşup o kişi hakkında başkası için kötü bir izlemim bırakma. Bu liste uzar gider. İsterseniz listeye sizde akılınıza geleni ekleyin. Zerreden taneye, taneden büyük bir kütleye dönüşür bu yanlışlar. Sonra da şaşırarak bunca kötülük nereden çıkıyor deriz.
 
Senden, benden, bizden.
 
Dünya da ülkelerin büyük ölçüde bütçeleri silahlanmaya ayrılıyor. İnsanın insandan korunma planı. Küçük ölçekte hakkına razı olmayan insan büyük ölçekte küresel bir sorun haline geliyor. Araştırmalar bize silaha ayrılan onda bir bütçeyle dünyada aç kalmayacağını gösteriyor. Peki nerede kaldı hümanizm, nerede kaldı evrensel hak ve özgürlükler. Fert olarak fiziksel gücüyle övünen insan küresel anlamda silahının gücüyle övünüyor. Sevgi, saygı, merhamet sadece iyi yapılmış bir tablo gibi çerçevesinde bir anlık izlemelerin bakışında kayboluyor.
 
İnsan kalmanın yolu iyilikten sapmadan ve kötülüğe geçit vermeden ayakta tutunabilir. Kötülüğün bir ur gibi yayıldığı dünyada ortak kötülüğün ortak doğru sayıldığı bir alanda gerçeği yalandan ayırt etmekte zorlaşıyor. Herkes yapıyor diye yapılan kötülük normalleşiyor. Çoğunluk kendini kayadan aşağı atıyor diye bizde mi kayadan aşağı bırakalım kendimizi. Köpek bizi ısırdı diye bizde mi köpeği ısıralım. Farkında olmadan köpek ısıran varlıklar haline getirildik. Bu kötülüğü hep birlikte birbirimize yaptık. Sağa sola bakıp suçlu aramaktan yorulmadık. Kendimize dönüp milyarda bir dahi olsa insanlığa yayılan bu kötülükten kendimize pay çıkaramadık.
 
Semavi dinlerin hepsi iyiliği emreder. Dünyanın büyük kısmı semavi dinlere inanan insanlarla dolu. Önemli olan bir değere ait olmak değil o değere sahip olmaktır. Efendim ben Müslüman’ım, Hristiyan’ım ya da Yahudi’yim. Peki hangi kitapta yazıyor insanın insan için işlediği suçlar. Bütün dinlere mensup insanlar dinleri kendilerine sadece kalkan yapmış. Din içinde din uydurup yedikleri haltlara birde kitaplardan zırh yapmışlar. Savaşların birçoğu dindar olduğunu iddia edenlerin safsataları değil mi.
 
Büyük ölçekten küçük ölçeğe kadar mesele ne olursa olsun tartının yanlış tutulması değil mi. Efendim dünyayı yöneten büyük güçler sistemi öyle kurmuş. Peki dünyaya fert bazında yayılan küçük ölçekteki adaletsizliği üst üste koyarsak burada da büyük bir ölçek ortaya çıkmaz mı. Zerreler taneyi, taneler büyük bir kütleyi ortaya çıkarır. Gökyüzüne uzayan gökdelenlerin hepsi milimetrik kum tanelerinin bir araya gelmesiyle yapılıyor. Sekiz milyar insanın birkaç kötülük üzerinde ısrar etmesi milyarlarca kötülüğü dünyaya yaymaz mı. Kendimizi temizle çıkaracağımız hiçte iyimser bir durum yok ortada.
 
Sonuçta iyi olan iyilik kötülüğe yeniliyor. En acı olanı ise kötülüğün iyiliğin arkasına saklanması oluyor. Kibri mütevaziliğin arkasına saklayandan daha irrite edici ne olabilir. Sureti haktan görünüp yaptığı haksızlığa iyilik sosu dökenden ne hayır gelir. Sonuçta kötülük kazanıyor. Çünkü hepimiz iyiliğin arkasına sakladığımız kötülüklerle el birliğiyle dünyayı bu hale getirdik.
 
Aferin hepimize, “kötüleri” [kötülüklerimizle] başımıza şah ettik.
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir