Düş Vakitleri

SELAHATTİN YILDIZ Düş Vakitleri

SELAHATTİN YILDIZ
Düş Vakitleri
 
Şimdi düş içine süregelen geçmişin. Düş içine düşlediğin ne varsa. Bir musiki selinde unuttuğun ve hatırlamak istediğini bir bir anımsa.
 
Geriye bıraktığın ve hatırlayınca içini kavuran, kavurdukça tadından hazzettiğin ve sarıldıkça büyük bir boşluğa sevgiliye sarılır gibi. Ne varsa kaybettiğin ardında bir çift gözle seni izlediğini hissettiren. Yaralarını düşünceleriyle okşayıp bir tüyü tutar gibi incitmeden.
 
Uzaklara bakıp kayıplarını çağırırken arzuladığın yeri kim bilebilir. Gözlerinden yaşlar dökülsün ve yanakların bir ırmağın kolu gibi akıp buluşsun hüzünlerle. Çünkü biliriz yaşaran göze ateş değmez. Biz öyle biliriz ki Mevla da ateşi ateşe değdirmez. Sevip de söyleme fırsatı olmayanları ürkek diye yazan tarih doğru bellenmesin. Savaş meydanında yaralılara su taşımadın ki, çaresizliğin ne olduğunu bilesin.
 
Bazen insan sevdiğinden ve halinden utanır. Haddi aşmaktan, incinip incitmekten sakınır. Karda yürürken ayak izlerini kaybeder yeni kar taneleri. Gelinen yol hatırlanır ve aranır hep o ayak izleri. Yeni insanlarla karşılaşırız ve “tanıştığımız bazı özel insanlar rızkımızın bir parçası olur” Rızkı sadece ekmekte su da zannetme sakın, bir dostun gülüşü ve bir sevdanın iç çekişi de rızıktır. Gönül doygunluğu arzulayanlar bilir bu sofrayı. Rızkın ne olduğunu bilmeli ve ona razı olmalı insan. Ekmeği kaybetmekten korkar gibi, dostu ve gönlü kaybetmekten korkmalı. Canını kaybetmekten korkar gibi. Değil kaybetmek kaşlarını çatmaktan. Oysa umursamazlık, mirasyedi evlatların hırçınlığı gibi dolaşır kanımızda. Aksa can gider, dursa gün be gün zehirler.
 
Bir gece vakti, ağaçların, kaldırımların, üstü boş bankların yanından geçerken; sadece köpeklerin şahit olduğu saatte hırsız gibi aranıp dururken, siren seslerinden değil enseden yakalayan hırpalanmış duyguların nefesinden korkmalı insan. Tabi gece vakti kendini terkedip sadece onlarla dışarı çıkma cesaretini bulabilirsen. Eksi bilmem kaç derecede üşüdüğünü bile hissetmeden. Bilinsin ki, ten üşümesi ısınmakla geçer. Ya ruhun üşümesi.
 
Bir şiir tüttürmek ve tiryakisi olmak acı çekmiş dudakların söylediği nağmelerle. Dildaşı olmak konuşmadan anlaşabilen, görmeden kaynaşabilecek ne varsa. Bir nefes için sıra dağlar aşıp erişmek bir yamaca. Küçük bir an için binlerce adım atıp geri dönmek usulca. Göçmen kuşlar gibi geçerken şöyle bir bakakalmak. İnsan kısmetini yer erken gelenle, ömrünü yer geç gelip göz kırpıp gidenle.
 
Düş en güzel vakti zamanın içinden. Düş zamanı vakit kalsın elinde. Zaman geçip gider fakat vakit bizi kuşatandır. Bugün içimizde ne varsa geçmişe dair, vaktin kuşatmasıdır.
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir