Vaktin Canlılığı

SELAHATTİN YILDIZ
Vaktin Canlılığı
 
“Kütükler büyük ve güçlü olur çünkü cansızdır. Fidanlar küçük ve zayıftır ama canlıdır.” Tarkovsky
 
Yaşamak, çevremizde olan biten ne varsa farkına varabilmek ve o anın sunduğu olumlu ya da olumsuz şeyleri hissedip zamanın canlılığına dahil olabilmektir. Bir tarafını görüp diğer tarafına kör ve sağır olmak, bir yanı kurumuş diğer yanı canlı ağaca benzer. Gün gelir o kuruluk gövdenin tamamını istila eder. Sonra ne kuş yuva yapar yüksek dalına ne sırtını yaslayan olur kuru bağrına. Her gören kesip yakmanın derdine düşer.
 
Ne zaman kuru ve koca bir kütük görsem gözümde canlanan şey çıtır çıtır yanışıdır. Kütüklerin yanması acıtmaz insanı. Siz hiçbir fidanın canlı canlı yandığını gördünüz mü? Canlı ağaçlar yanarken ateş ağacın suyunu yutar ve ondan aldığı enerjiyle ağacı yakmaya devam eder. İnsanın sonu ölüm, ağacın sonu küldür. Ancak biliriz ki onca ağaç vardır uzun yıllar kuruluk yoluna girip yavaş yavaş sonunu beklemiştir.
 
Ya insan? Ne farkımız var kurumuş ağaçlardan. Ayakta durmak yaşamak sayılacaksa, ormanların içinde ayakta duran kuru ağaçlardan çok ne var. Orman görevlisi gelip çarpı işareti koyana kadar dik dururlar. Hızarı Azrail bilir ağaç, ama kararı veren ormancıdır. Elbet her ağacın sonu kesilmek ya da yanmaktır. Mesele büyüklüğü de değil, ayakta kaldığı sürece kaç kuş dalına konup yuva yaptı, kaç yolcu dibine oturup uykuya daldı.
 
Ağacı ağaç yapan yapraklarıdır. Kimininse meyveleridir. Meyvesi ve yaprağı olmayan bir ağaç yaş olsa ne kuru olsa ne. Sadece kendisi için canlı kalan ve kimseye faydası olmayan ağacı kim ne yapsın.
 
Bazılarımız ömrümüzün en verimli zamanını ideolojilerin kapanına bıraktı. Bizi sirk maymunu gibi oynattılar. Oysa yaşamak güzel bir şeymiş, biz onu yıllar sonra anladık. Tarkovsky’nin sözündeki kocaman ve güçlü kütüklere özendik. Oysa fidan olmak daha güzelmiş.
 
Ciddi insanlar olmak için sarfedilen gereksiz kasıntılarımız, yaşımızın üzerinde tavırlar sergilemek bizi cansız kalmaya yöneltti. Her yaşı kendi kıvamında yaşamak gerekirmiş. Belki coğrafyanın bize öğütlediği ve ideolojilerin buyurgan tavırları bizi başkası gibi davranmaya yöneltti. Ne bileyim cahil yaşta büyük adam rolüne bürünmenin kime ne faydası oldu ki. Her hata yaşında güzeldir. Yaşına uymayan hatayı toplum affetmez ama gençlik hataları bir şekilde affedilir.
 
“Kütük gibi” diye bir söz var, yani değişime açık olmayan ve yeni bir filizlenme ibaresi taşımayan anlamında. Oysa fidanlar ve canlı ağaçlar şartlar zor olsa da yaşamaya devam eder. Kırılacak dalı olmayan ağaçlar ölüdür. Kırılmış dallarımıza rağmen yerine gelen dalların kıymetini bilmek gerek. Ağaçta her yeni dal, gövdesi büyük olsa da yeni bir fidandır.
 
Ömrümüzün ortasında olsak bile gövdenizden çıkan fidanlarımız olacak. Çocuklarımız, yeni bakış açılarımız, dünyaya dün baktığımız pencereden değil eklediğimiz yeni pencere(ler)den bakmak, paranın ve mülkün değeri, makamın ve insanın değeri. Bunlar zaman geçtikçe değişir. Değişmiyorsa kütükleşmeye başlamışız demektir.
 
Kütükler kadar güçlü olup cansız yaşamaktansa, fidanlar kadar zayıf olup canlı kalmayı tercih etmek hayat kelimesini daha anlamlı kılacaktır. Yani canlılığı tercih edip çağımızı çağdaşlarımızla paylaşabilme eylemi.
 
Lafı bir hayli geveledik. Biraz bakla çıktıysa ağızdan çoğu dilde kaldı. Çıkanlar değsin sineye, çıkmayanlar mayalansın vaktine.
 
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir