Ve Huzurlarınızda Rabbimiz

MUSTAFA ORAL Ve Huzurlarınızda Rabbimiz

MUSTAFA ORAL
Ve Huzurlarınızda Rabbimiz
 
Kâbe’nin Taşları Kalpten
 
Kalb Kâbe’lerini yıktıktan sonra
Kâbe inşa etsen ne fayda
Kâbe dediğin bir yığın taş
Kalp dediğin gözde bin damla yaş
 
Taşı Kâbe eden İbrahim’in kalbidir
İbrahim’i İbrahim eden aşktır
 
Ve Huzurlarınızda Rabbimiz
 
Kalb, Kâbe’dir, Allah’ın evidir.  
Eve yalan, haram, hile, hurda girmemelidir.
Orada O’ndan ve sevdiklerinden başkası misafir edilmemelidir.
Başkası girerse kalbi sahiplenir.
Allah ve dostları da kalbi terk eder.
 
Bazen yalana, harama, hileye, hurdaya bulaşmış insanları kalbimize alırız.
Misafir ev sahibine tabi olacakken ev sahibi misafire tabi olur.
Zamanla misafire benzeriz.
Yalana, harama, hileye, haksızlığa alışırız.
Herhangi bir insan olup çıkarız.
 
Allah huzurumuzdan çıkıp gider.
Biz de O’nun huzuruna çıkmak istemeyiz.
Huzursuzluğumuzun yegâne sebebi budur.
 
Daraldıkça daralırız.
Rabbin derdine derman olmak ister.
Darlık vererek varlığını hatırlatır. 
“Kalbi Allah ile olanın bir eve ihtiyacı yoktur.
Kalbi ev olarak ona yeter.” der. 
Ama biz bildiğimizi okumaya devam ederiz.
 
Birine ev alabiliriz, ama kalp alamayız.
Birine ekmek verebiliriz ama sevinç veremeyiz. 
 
Dünyadaki evimiz, bütün varımız, yoğumuz kalbimizdir. 
Dünyanın geçiciliğini hissetmemiz için Rabbimiz vesileler yaratır.
Sen çık aradan, kalsın Yaradan der, durur.
Kalb boşluk kabul etmez.
Sevgili’nin (s.a.v.) belirttiği gibi Allah'tan başka her şey boştur.
Kalbimize ne koyarsak koyalım, isterse saraylar, köşkler yapalım yine de içimizdeki boşluk dolmaz. Mutlu ve mutmain olmaz. 
O halde Rabbimizin Kâbe’si olan kalbi yabancılardan koruyalım.
Putları kovduğumuz gibi yanlış kulları da kovalım.
Şu dünyanın en güzel yanı birinin duasına ve rüyasına, yani kalbine girebilmektir.
Bize dua edecek, bizi rüyalarında görecek kalplere girelim.
Onları kalplerimizde misafir edelim.
Kabirleri kalbe çevirme imkânı varken kalplerimizi kabre çevirmeyelim.
Dua edenlere dua edelim.
Rüyasına girdiklerimizi rüyamızda görelim.
Dünyayı cennet eyleyelim.
 
Rahim ve Kabir
 
Anne rahmine iki insan sığar da ne kalbe ne de kabre sığmaz.
Kalbinde ikinci bir sevgiyi yaşatmak kalbi öldürmektir.
Kalbi kabre çevirmektir.
Hâlbuki kalp Kâbe’nin insandaki yeridir. Kâbe’de put yoktur.
Oysa kalbimiz de ne çok put var.
Ölsek yeridir.
Vefa ve vefat birbirine ne kadar yakın değil mi?
Vefa yoksa vefat etsen yeridir.
Bir kalbe iki sevgi sığmaz, deyip hiç evlenmeyen Rabia’yı ve Denizlili Hesna Şener’i hatırlayalım.
Kalplerimize bakalım.
Kabir mi, Kâbe mi?
Neyse ki henüz geç kalmış sayılmayız.
Hâlâ kalplerimizi Kâbe’ye çevirme imkânına sahibiz.
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir