Adalet Ağaoğlu ve Dert Dökme Defteri

MUSTAFA ORAL Adalet Ağaoğlu ve Dert Dökme Defteri

MUSTAFA ORAL
Adalet Ağaoğlu ve Dert Dökme Defteri
 
Harran Üniversitesi Türk Edebiyatı Öğretim üyesi Levent Bilgi kısa süre önce “Adalet Ağaoğlu’nun Günlüklerinde Sosyal-Siyasal Hayat ve Edebiyat” başlığı altında Dert Dökme Defteri isimli kitabıyla okurunun karşısında çıktı.  Levent Bilgi’nin kitabı Ağaoğlu’nun vefatından 1 yıl sonra yayımlandı. Maalesef Ağaoğlu bu özgün çalışmayı göremeden dünyaya veda etti.
 
Dert Dökme Defteri Lejand Yayınları tarafından 2021 yılının Ağustos ayında yayımlandı. Levent Bilgi kitabında bizi Adalet Ağaoğlu’nun günlüklerinden hareketle büyülü bir dünyaya götürüyor. Bu vesile ile Ağaoğlu hakkında gün yüzüne çıkmamış birçok ayrıntıyı öğreniyoruz.
 
234 sayfadan oluşan kitabın birinci bölümü Adalet Ağaoğlu’nun hayatına ve sanatına ayrılmış. Bu bölümde yazarın aldığı ödüllere, unvanlarına, hakkında düzenlenen sempozyumlara ve Damla Damla Günler ismiyle yayımlanan kitabın özelliklerine değiniliyor.
 
Levent Bilgi’nin kitabından öğrendiğimize göre Adalet Ağaoğlu 23 Ekim 1929'da Ankara, Nallıhan'da dünyaya gelir. Babası, kumaş tüccarı Hafız Mustafa Sümer'dir. Dört çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu ve tek kızıdır. Kardeşleri Dr. Cazip Sümer, oyun yazarı, oyuncu Güner Sümer ve iş adamı Ayhan Sümer’dir.
 
İlköğrenimini Nallıhan'da tamamladıktan sonra 1938 yılında ailesi ile birlikte Ankara'ya yerleşir. Ortaöğrenimini Ankara Kız Lisesi'nde tamamlayan Adalet Sümer 1950 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nin Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olur.
 
Dert Dökme Defteri’nin ikinci bölümü “Günlüklerde Sosyal- Siyasal Hayat” başlığını taşıyor. Ağaoğlu üniversiteyi bitirir bitirmez TRT’ye çalışmaya başlar. 1951 yılında başlayan bu yolculuk 20 yıl sürer.
 
Bu dönem iç çekişmelerin, siyasal baskıların, sosyal değişimin en yoğun yaşandığı yıllardır. Ağaoğlu’nun özgürlüğe, yazmaya ve okumaya düşkün ruhu onu rahat bırakmadığından kalan ömrünü tamamen yazıp okumaya vermek için görevinden istifa eder. Gerek TRT’de çalıştığı dönemlerde gerekse de istifa ettikten sonraki dönemlerde iktidarların ve derin güçlerin baskısını yakından hisseder. Birçok kez yolu mahkemelere düşer.1960 darbesi, 1971 muhtırası ve 1980 darbesinin gölgesinde geçen ömründe darbelere ve darbecilere karşı sert tutumuyla ses getirir.
 
Ağaoğlu 1946 yılında Ulus gazetesinde tiyatro eleştirileri yayımlayarak yazarlığa başlar. 1948-50 yılları arasında Kaynak Dergisi'nde şiirler yayımlar. Ardından oyun yazarlığına yönelir.  1951-1970 yılları arasında TRT’de çeşitli görevlerde bulunur. Ankara Radyosu'nda göreve başladığı günlerde ilk radyo oyunu olan ‘Aşk Şarkısı’nı yazar. TRT vesilesiyle birçok ünlü ile yolları kesişir. TRT’de görev yaparken tiyatro oyuncusu ve yönetmen arkadaşları Kartal Tibet, Üner İlsever, Çetin Köroğlu, Nur Sabuncu ile birlikte Ankara'nın ilk özel tiyatrosu olan ‘Meydan Sahnesi’ni kurarlar. Meydan Sahne Dergisi'ni çıkarırlar. Bilahare Tiyatro konusunda bilgisini artırmak için 1953 yılında Paris'e gider. Aynı yıl, Sevim Uzungören'le birlikte yazdığı "Bir Piyes Yazalım" tiyatro oyunu Ankara'da sahnelenir.
 
1954 yılında mühendis Halim Ağaoğlu ile evlenir. Halim Ağaoğlu bütün ömrü boyunca en büyük destekçisi olur.  Hayat arkadaşı, ilk ilham kaynağı, ilk okuru, ilk eleştirmeni ve yönlendiricisi olur. Bu evlilik Adalet Ağaoğlu’nun hayatını her bakımdan kolaylaştırır. Çocuklarının olmaması ona bir anlamda zaman kazandırır. Üst üste yazdığı oyunlarla tiyatro dünyasının hatırı sayılır oyun yazarları arasına girer. Oyun yazarlığı serüveninde zaman zaman engellerle karşılaşır. Çatıdaki  Çatlak oyunu 1965 yılında Ankara Devlet Tiyatrosu'nda sahnelenirken yasaklanır. Bu olay ona asıl ünü getirecek yeni bir alanın kapısını açar. Roman üzerine yoğunlaşmaya başlar. TRT'nin özerkliğine el konulduğu gerekçesiyle 1970 yılında TRT’den istifa eder.  O tarihten sonra bütün hayatını okuyup yazmaya ayırır. Gerçek adı Fatma İnanç Sümer olan Ağaoğlu ilerleyen yıllarda “Remüs Tealada" ve "Parker Quinck" gibi takma adlar kullansa da nihayet Adalet Ağaoğlu isminde karar kılar.
 
Türkiye’de Oğuz Atay ile birlikte en çok ses getiren romancılardan birisi olan Ağaoğlu hikâye, oyun, deneme, günlük ve anı türünde de ürünler verir. İkilinin zaman zaman buluşup edebiyat üzerine söyleştikleri bilinmektedir.  Oğuz  Atay’ın Tutunamayanlar romanı 1972 yılında yayımlanır. Bilinç akışı tekniğiyle yazılan roman döneme damgasını vurarak Türk edebiyatında yeni bir dönem başlatır. Adalet Ağaoğlu’nun 1973 yılında yazdığı ilk romanı Ölmeye Yatmak, Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar romanı ile birlikte her kesimde en çok tartışılan romanlardan olur. Her iki romanın etkileri günümüze kadar gelmiştir. Öyle anlaşılıyor ki uzun süre de okunup tartışılmaya devam edecek.
 
1973 yılında yayımlanan Ölmeye Yatmak dönemin çalkantılarını çarpıcı şekilde dile getirir. Ölmeye Yatmak, daha sonra yazdığı Bir Düğün Gecesi (1979) ve Hayır (1989) adlı romanlarla bir üçleme oluşturarak birçok ödül kazanır. Bu kitaplar Dar Zamanlar alt başlığı altında okurla buluşur.  Bu romanların ardından Fikrimin İnce Gülü ismiyle hayli ses getiren bir romana daha imza atar. Kitap hayli ilgi görür. Üst üste baskılar yapar. Dördüncü baskıya gelindiğinde beklenmedik bir gelişme yaşanır.   Roman "Askeri kuvvetleri tahkir ve tezyif (küçük düşürmek)" suçlamasıyla 1981 yılında toplatılır. İki yıl süren davanın ardından aklanır. Bir Düğün Gecesi de benzer sorunlarla karşılaşır ama soruşturma aşamasında dosya kapanır.  Dönemin üç önemli roman ödülüne layık görülen roman Aldous Huxley'den aşırma olduğu suçlaması ile karşı karşıya kalır, uzun tartışmalara sebep olur.
 
Darbenin kirlettiği Ankara’nın boğucu havasından kurtulmak isteyen Ağaoğlu 1983 yılında İstanbul’a taşınır.  Bu yolculuğunu 1985'te anı-roman niteliğindeki Göç Temizliği kitabıyla dile getirir. 
 
1991 yılında Yıldız ve Müşfik Kenter ikilisinin ısrarıyla tekrar oyun yazarlığına döner. Çok Uzak Fazla Yakın ismiyle yayımladığı oyun ertesi yıl edebiyat dalında Türkiye İş Bankası Büyük Ödülü'ne layık görülür.
 
Edebiyat dünyasına oyun yazarlığı ile giriş yapmasına rağmen romanları daha çok tutulur. Şiir, tiyatro, hikâye, roman ödüllerini 1995 yılında Süleyman Demirel döneminde Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat (edebiyat) Büyük Ödülü ile taçlandırır. Bu ödülle, yıllarca siyasi baskı altında yaşayan Ağaoğlu’na bir anlamda itibarı iade edilir. Ağaoğlu kendine yakışanı yapar. Anne tarafı Boşnak olan yazar kitap teliflerinden gelen gelirlerle geçimini sürdürmesine rağmen 300 bin lira tutarındaki para ödülünü Hakkâri Belediye Başkanlığına bağışlayarak bir anlamda milletin parasını millete iade eder. Bütün dönemlerde, bilhassa şimdilerde hepimizin bu asil davranıştan alacağı çok ders var.
 
Ağaoğlu’nun günlüklerinden öğrendiğimiz kadarıyla 1980 darbesini yapan Kenan Evren mitinglerde eli kalem tutan kişiler için, “Bunlar aydın maydın değil. Bunlar vatan haini. Satılık bunlar.” der. Bu topraklar II. Abdülhamit’ten bugüne bir türlü Soğuk Savaş Dönemi tavırlarını terk edememiştir. Ağaoğlu da bundan nasibini alır. Yazılarından dolayı çok tehdit alır. Döneminde birçok yazar öldürülür. Ağaoğlu da 22 Temmuz 1996 yılında tarihinde kaza gibi görünen bir suikasta maruz kalır ve iki yıl hastanede tedavi görür. Hangi iktidar olursa olsun -bizatihi öldürmek, yaralamak veya öldürmeye ve yaralamaya teşvik, yardım ve yataklık yapmak hariç- sadece kalemiyle ve sözüyle tavrını belirten bir insanın, hele hele bir kadının tutuklanmasını, hapsedilmesini, suikasta kurban gitmesini anlamakta zorlanıyorum. Kadından vatan haini olur mu? Maalesef iktidarlar kendilerine eleştirmek bir yana iltifat etmeyen kişileri bile kolayca vatan haini veya terörist ilan edebiliyorlar. 
 
3 Kasım 1996 tarihinde Susurluk’ta Türkiye tarihinde derin izler bırakan bir trafik kazası meydana gelir. Devlet-Mafya-Siyasetçi ilişkisini belgeleyen bu kaza Türkiye’de gelişen her olaya şüpheyle yaklaşılmasına neden olur.  Şair Can Yücel başta Susurluk kazası olmak üzere birçok faili meçhul ve şüpheli kazalara gönderme yaparak Adalet Ağaoğlu’nun kazasını “Sen Türkiye'nin en güzel kazasısın." sözleri ile okurlarına duyurur. Bu sözler 2006 yılında Feridun Andaç'ın Adalet Ağaoğlu ile yaptığı nehir söyleşinin manşeti olarak kitaplaştırılır.
 
2003 yılında eşi Halim Ağaoğlu bir vefa örneği göstererek Adalet Ağaoğlu ile ilgili yazıları bir araya getirir.  Ağaoğlu'nun yazarlığının 55. yılı anısına Herkes Kendi Kitabının İçini Tanır  ismi ile yayımlanır.
 
Ağaoğlu ilerleyen yıllarda Özgürlük ve Dayanışma Partisinden milletvekili adayı olarak siyasete ısınır. Hümanist bir kişiliğe sahip olan Ağaoğlu 1986'da kurulan İnsan Hakları Derneği'nin kurucuları arasında yer alır ancak İHD'nin tek yanlı ırkçı-milliyetçi bir tutum takındığını ve PKK yanlısı politika izlendiğini belirterek 2005 yılında istifa eder.  Bununla beraber insan hakları ihlallerin yaşandığı durumlarda sesini yükseltmeye devam eder. Nitekim 2008 yılında  Özür Diliyorum kampanyasını destekler. 2010 Anayasa Referandumu sırasında çeşitli katılımcılarla beraber düzenlenen bir panelde Öğrenci Kolektifleri adlı bir grubun yumurtalı saldırısına maruz kalır. O gün, şiddetin üniversite öğrencileri seviyesine kadar düşmesinin üzüntüsün yaşar.
 
2018 yılına gelindiğinde eşi, hayat arkadaşı, en iyi okuru Halim Ağaoğlu vefat eder. Bu vefat Ağaoğlu’nu çok sarsar. Bu duygularla yazmayı bıraktığını açıklar. Türkçe roman alanındaki özgün ve öncü eserleri ile ülkemizin kültürel ve düşünsel dünyasına yaptığı katkılarından dolayı 2018 yılında Boğaziçi Üniversitesi tarafından kendisine fahri doktora unvanı verilir. Adını taşıyan bir salon oluşturulur. O da bütün kitaplığını ve yazarlığına ait belge, bilgi, resim ve eşyayı Üniversiteye bağışlar.
 
Annesi Boşnak, babası Ankaralı Hafız bir imam olan Ağaoğlu kendini sosyalist yazar olarak değerlendirir ama din konusunda kendini bir yerde konumlandırmaz. Din onun dünyasında son yıllarına kadar yer tutmaz. Bu konuda nötr denilebilecek bir yerdedir. Kendisi de bir din adamının kızı olarak din konusunda ne kadar da az bilgiye sahip olduğunu kabul eder. Son yıllarda Maxime Rodinson’un Hazret-i Muhammed kitabını okuduktan sonra İslami Sosyalizmin mümkün olabileceği fikrine ulaşır.
 
Dert Dökme Defteri kitabının üçüncü bölümü “Günlüklerde Sanat ve Edebiyat” başlığını taşıyor. Bu bölümde Ağaoğlu’nun oyun, roman ve hikâye yazarlığına değiniliyor. Ağaoğlu’nun sanat ve edebiyat konusundaki düşüncelerine yer veriliyor. Kitabın sonunda yazarın bütün eserleri (oyun, roman, anı, günlük, deneme-inceleme, öykü, mektup, söyleşi) yayınlanma tarihleri belirtilerek sıralanıyor. Yazar hakkında yazılan kitap, inceleme ve değerlendirme yazıları, tez çalışmaları, sempozyumlar, referans kaynaklar da bu bölümde kendine yer buluyor. 
 
Bir süre yoğun bakım tedavisi gören Ağaoğlu çoklu organ yetmezliği sebebiyle 14 Temmuz 2020 tarihinde İstanbul’da vefat ederek 2 yıl önce kaybettiği eşi Halim Ağaoğlu’na kavuşur. Ankara’daki Cebeci Asri Mezarlığında eşiyle birlikte yan yana yatmaktadır.   
 
Eserleri
 
Tiyatro ve radyo oyunları
Bir Piyes Yazalım – 1953, oynanmış, basılmamış
Yaşamak – 1955-56 radyo oyunu, yayınlanmış, basılmamış
Evcilik Oyunu – 1964
Tombala – 1967
Çatıdaki Çatlak – 1969
Sınırlarda – 1969
Üç Oyun: Bir Kahramanın Ölümü, Çıkış, Kozalar – 1973
Kendini Yazan Şarkı – 1976
Çok Uzak – Fazla Yakın – 1991
Duvar Öyküsü – Çocuklar ve Büyükler için Müzikli Danslı Oyun – 1992
Fikrimin İnce Gülü – 1996
Çağımızın Tellalı – 2011
 
Roman
Ölmeye Yatmak – 1973
Fikrimin İnce Gülü – 1976
Bir Düğün Gecesi – 1979
Yazsonu – 1980
Üç Beş Kişi – 1984
Hayır… – 1987
Ruh Üşümesi – 1991
Romantik Bir Viyana Yazı – 1993
Dert Dinleme Uzmanı – 2014
 
Öykü
Yüksek Gerilim – 1974
Sessizliğin İlk Sesi – 1978
Hadi Gidelim – 1982
Hayatı Savunma Biçimleri – 1997
 
Deneme
Geçerken – 1986
Karşılaşmalar – 1993
Başka Karşılaşmalar – 1996
Öyle Kargaşada Böyle Karşılaşmalar – 2002
Yeni Karşılaşmalar – 2011
 
Mektup
Mektuplaşmalar (Memet Baydur ile birlikte) – 2005
 
Anı
Göç Temizliği – 1985
Gece Hayatım – 1991
 
Günce
Damla Damla Günler – 2004
Damla Damla Günler I-II-III – 2007
 
Seçkiler
Seçmeler (Kendi Seçtikleri) – Ekim 1993
 
Ödülleri
 
1974 – TDK Tiyatro Ödülü
1975 – Sait Faik Hikâye Armağanı, Yüksek Gerilim ile
1979 – Sedat Simavi Edebiyat Ödülü, Bir Düğün Gecesi ile
1980 – Orhan Kemal Roman Armağanı, Bir Düğün Gecesi ile
1980 – Madaralı Roman Ödülü, Bir Düğün Gecesi ile
1991 – Türkiye İş Bankası Büyük Ödülü, Çok Uzak Fazla Yakın ile
1992 – Lebon Kültür Merkezi (Lebon Cinema Clup) Edebiyat Ödülü, Ruh Üşümesi ile
1997 – Aydın Doğan Roman Ödülü, Romantik Bir Viyana Yazı ile
2018 – Erdal Öz Edebiyat Ödülü
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir