Gariplere Müjdeler Olsun

MUSTAFA ORAL Gariplere Müjdeler Olsun

MUSTAFA ORAL
Gariplere Müjdeler Olsun
 
Güneş her akşam gözlerini kapar, ufukların ardında derin uykulara dalar. Karanlığın beşiğinde sabaha kadar sallanır. Melekler ‘haydi namaza’ deyince uyanır. Gün doğarken namaza durur.
 
Ruh ufkuna varınca ana rahmine iner, tatlı uykulara dalar. Dokuz ay rahmin beşiğinde sallanır.  Melekler ‘vakit geldi’ deyince uyanır.
 
Nur topu güneş gibi gözlerini açar. Dünya denilen beşikte doksan yıl sallandıktan sonra ruhunun ufkuna yürür.
 
Belki ölmeden önce öldüğünü, dünyanın zindana döndüğünü düşünüyorsun.
 
Hapishanelere güneş doğmuyor 
 
Geçiyor ömrüm, günüm dolmuyor 
 
Eşim, dostum yanıma gelmiyor
 
Anamdan doğalı garip kalmışım” (N. Ertaş) diyorsun, deme.
 
Anadolu ‘güneş doğan’ demektir. 
 
Güneş en güzel Nemrut Dağında değil Gönül Dağında izlenir.
 
İçindeki kuyudan ve zindandan Gönül Dağına çık.
 
Garip Allah’a yakındır
 
Garip ‘yalnız’ demektir. Garip, karibtir, Allah’a yakındır. ‘Bu din garip gelmiş, garip gidecektir. Gariplere müjdeler olsun.’
 
Güneş garip gelmiş, garip gidecektir. Yıldızlar bölük bölük dolaşırken o hep yalnızdır. Ama yalnızlık içinde bir hazine taşır.
 
Güneş hayattır. Dünya, ay ve yıldızlar ışığını ve ateşini ondan alır. Celal (ateş) ile cemal (ışık) iç içedir. Celali kendine, cemali sevdiklerinedir. Yanar, yakılır, yeter ki sevdikleri ısınsın, aydınlansın. Ay ışığını ondan alır, ateşi kendine kalır. 
 
Güneş Allah, ay Resulallah’tır. Allah’ın cemali Efendimizde (sav), O’nunki de (sav) sevenlerinde tecelli etmiştir. O (sav) yıldızlara, aya, dünyaya güneştir. Şefkat ve merhamet timsalidir. Yanar, yakılır ama kimseleri yakmaz.
 
O güneşe (s.a.v.) ne kadar da uzağız. Biz güneş gibi, Efendimiz (s.a.v.) gibi garip olalım. Ona (sav) karib/yakın olalım. Yanalım, yakılalım, aydınlatalım. Ay olup aydınlanmaktansa, gecesefası yapmaktansa, zevkusefa içinde yaşamaktansa güneş gibi garip olalım.
 
Değil mi ki gariplik mümine yakışıyor da kibir hiç yakışmıyor. 
 
Dağlar odun, denizler çıra olsa güneşin ateşine ulaşamaz.
 
Sen güneş ol.
 
Dua dağın, niyaz denizindir.
 
Dağlar ile taşlar ile, denizler ile dereler ile Rabbini an.
 
Dağlar, denizler, güneşler gibi yan.
 
Yanarak dünyayı, ayı, yıldızları ısıt, ışıt.
 
Varsın dünya senin uzağında olsun. 
 
Varsın yıldızlar aykırı gitsin.
 
Dünyayı elinin tersiyle it ama ısını, ışığını vermekten geri durma.
 
Yağmur gözyaşı kuruyunca susar.
 
Kar kalpler soğuyunca yağar.
 
Hava ruhlar çölleşince kurur. 
 
Duaların dağ, gözyaşların deniz olmuş, hayat veriyor kâinata. 
 
Sen dua etmediğinde varlık aç, sen gözyaşı dökmediğinde yeryüzü kan gölü.
 
Gözyaşların temizliyor kanı.
 
Kendine de, bize de yazık ediyorsun
 
Bazen güneş çekilir, gece ve kış olur. Geceler uzar, soğuklar azar. O gün anlarsın,  güneş ve güneş gibi insanlar varmış.
 
Şimdi sen içine çekiliyorsun.
 
Kendine de, bize de hayatı zehir ediyorsun.
 
Sen yokken üşüyoruz, sen yokken karanlıkta kalıyoruz.
 
Güneş nur ve nardan (ateş) oluşur. Nurunu aya, narını dünyaya verir. Ekmek ateşte pişer. Dünya fırındır, ateşi güneştir.
 
Musibet isabet demektir. Ateş sana isabet etti. Hamdın, piştin, yandın, güneş oldun. Artık pişirme vakti. Duaların pişirecek, hamları has edecek. Nar içinde yana yana nurlanacaksın. Işığından kalpler ay, ruhlar yıldız olacak.
 
Güneş milyarlarca yıldır yanıyor ama odunu, kömürü bitmiyor.  Yanıyor ama kendini yakmıyor, yok etmiyor. Bütün dünya toplansa onu yok edemez. Dünya kardan dağ olsa güneşin bir gülümsemesine bakar. Karlar erir, dünya ısınır.
 
Güneşin tersi fenadır, yan bakılmaz. Kızmaya görsün dünyayı tersine çevirir. Yaklaşınca sıcaktan, uzaklaşınca soğuktan kavurur.  Kışın yandırır, yazın dondurur.
 
Güneş yıldızların şeyhidir. Hepsine el vermiştir. Çekiverse dünya zemheride kalır. Kartopuna döner, çöz çözebilirsen.
 
Akşam olunca perdeyi çeker, gece olur. Bütün dünya uğraşsa geceyi gündüz, kışı yaz edemez.
Gariplere Müjdeler Olsun
Sabret, güneşi gökyüzünden kimse kovamaz
 
Dünya toplansa güneşe güç yetiremez.
 
Güneş balçıkla sıvanmaz.
 
Bulutlar güneşe perde olamaz.
 
Güneşi kim durdurabilir, kim yolundan döndürebilir.
 
Vakti gelince doğar, batar.
 
Her şey kaderde var.
 
Arzı ayakta tutan ne dağdır ne güneştir; insanı arşa çıkaran dualardır. Sen dualarınla arşa vardın, güneş oldun, artık sana kimse güç yetiremez. Benim namım güneşin doğup battığı her yere varacaktır, diyen Sonsuz Nur (s.a.v) gibi senin kalbindeki kandili de kimse söndüremez.
 
Değil mi ki güneş üflemekle sönmez.
 
Güneş gelince gece gider.
 
Yusuf (as) kuyuda üşümese, zindanda kalmasa güneş olamaz, ısıtamaz, ışıtamazdı. Gecenin en çok karardığı an sabaha en yakın zamandır. Üzülme, yakında güneş çıkacak, sabah olacak, karanlık dağılacak, hava ısınacak.
 
Sen güneşsin. Sen açmazsan çiçekler solar, çocuklar ölür. Sen aç ki varlık güneşlensin. Sen söyle ki dinlensin. Varsın bazılarının yüzünde güneş lekeleri yapsın.
 
Herkes Allah’ı her yerde göremez. Güneş gökyüzünü kaplasa fark edilmez. Bu halinle, yalnızlığınla, garipliğinle güzelsin. Değil mi ki milyarlarca yıldız etmiyor bir güneş.
 
Gözünü kapayan yalnız kendine gece yapar. Sonra da yıldızlardan medet umar. Sen güneş ol, varsın insanlar yıldızların peşinden koşsun.
 
Allah güneşi varlığın, güneş gönüllüleri insanlığın yardımına koşturur.
 
Şu güneşi tut, akşam olmasın.
 
İçindeki güneşi gizleme.
 
Ufuklarının ardına çekilme.
 
Sen çekilince, Rabbinden uzaklaşınca çekilmez oluyorsun.
Gariplere Müjdeler Olsun
Ezeli güneş
 
14 asır önce O (sav) bir güneş gibi doğdu dünyaya. Garipti, yetimdi, öksüzdü. Feleğin çarkından geçmişti. Akrabaları bile düşman kesilmişti. Dünyasını cehenneme çevirmişlerdi. Ama o (s.a.v.) güneşler güneşi Rabbine sığınmıştı.
 
Zamanın Bediisi Güneş (Allah) ve Aya (s.a.v.) yakındı. Onlardan aldığı feyzle ışıklı eserler yazmıştı. Şualar güneşin şuaları, Lem’alar ayın (s.a.v.) parıltılarıydı. 
 
Sen güneşe uzak da olsan o sana yakındır.
 
Herkesin bir hikâyesi vardır.
 
Eline kalemi al.
 
Gönül dağını hatırlatan bir kitap yaz.
 
Söz uçar, yazı kalır.
 
Güneş gider, ısısı ve ışığı kalır.
 
Barlalı Şem’i Güneş Zamanın Bediisi güneşinden nurunu almıştı. Onun sesini haykırırdı. Zübeyir Gündüzalp, Şem’i görünce hürmetinden diz kırardı.
 
-Bu zat Üs­tadımın müezzinidir. Hiçbir zaman Deccal türküsü olan yeni ezanı okumamıştır…
 
Şem’i Güneş gibi garip bir güneş ol.
 
Kalbinin sesini dinle.
 
Varsın dünya Deccalların türküsünü söylesin, dinlesin…
 
Gariplere Müjdeler Olsun

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir