Sır ve Eser

SELAHATTİN YILDIZ Sır ve Eser

SELAHATTİN YILDIZ
Sır ve Eser
 
“Her kim ki olursa bu sırra mazhar
Dünyaya bırakır ölmez bir eser”
 
Fazla değil altmış yetmiş yıl sonra arkamızdan cılız seslerle de olsa birileri konuşacak. Biraz daha zaman geçince hepten o sesler kısılacak. Hayata kalıcı eserler bırakmak gerek. Biz gittikten sonra bizi güzel hatırlatan şeyler olmalı. Bu hayatta bizi en çok korkutan şey unutulmak korkusu olmalı.
 
Çünkü biz gidince kazandıklarımızın yakınlarımızın dışında kimseye faydası olmayacak. Oysa biz bu ömrü sadece yakınlarımızla değil, bugüne kadar yaşadığımız insanlarla da geçirdik. İsteyelim ki onlar için de bizi hatırlatacak şeyler olsun.
 
Yaşarken hatırlanan olabiliriz. Varlık ve varlıklarımızla, makamımızla, karizmamızla, sinerjimizle hatırlanabiliriz. Bize kerhen de olsa saygı duyabilir birçok kişi. Ya biz göçüp gidince onların hiçbir önemi olmayacak öyle değil mi. Varlık hırsını, geçici ikballeri bir yana bırakıp kalıcı taşlar yontmak, var olmanın en güzel çabalarıdır. Çünkü güzel anılıp hatırlanmak hakkın katında da kıymeti olacaktır.
 
Eskiler çeşme gibi şeyler yaparmış mesela. Bugünün çeşmesi nedir onları bulup yapmak gerek. Bunun üzerinde düşünelim biraz. Herkes mutlaka kendine göre bir şey bırakabilir ardından. Eğer bu gaye ile yaşarsak hem yaşadığımız şu günleri anlamlı kılarız hem de öldükten sonraki hatırlanmaları da güzel kılarız.
 
Mutlaka hayatın zorlukları var. Mutlaka bir işimiz ve geçim için çabalarımız olacak. Ekmek edinme derdi elbette kutsal ve hepimiz bunu yapıyoruz. Ancak bir gün kazandığımız ekmeği yiyemeyeceğimiz gün de gelecek öyle değil mi. Günümüz insanı, çocuklarının ebeveyni gibi değil ilahı gibi davranarak onların geleceğini kusursuz planlamaya çalışıyor. Bu planlamaları yaparken kendini yorgun ve bıkkın bırakıyor çağın nefesleri. Elbette çocuklarımızın geleceği için sorumluluklarımızı yerine getireceğiz. Bunlar bizim asli görevimiz. Ancak kusursuz planlar yapmak bizim değil kaderin işidir. Allah’tan rol çalıp gelecek kurma telaşı içinden çıkmamız gerekiyor sanırım. Yoksa yanılıyor muyum? Belki de size göre yanılıyorum. Ama yine de siz bunun üzerine bir düşünün isterim.
 
Öylesine gelip geçmemeli bu dünyadan. Yazının başında da böyle başlamıştık söze öyle değil mi. Ne güzel demiş Âşık Veysel zihinlerde yer bulsun diye:
 
“Her kim ki olursa bu sırra mazhar
Dünyaya bırakır ölmez bir eser”
 
Sır nedir acaba bir de ona göz atalım isterseniz. Sır dünyada varoluşun sebebidir. Varoluş sırrına erenler; saygı, sevgi, merhamet köprüsünden geçerler. Veysel o köprüden geçmiş ve bize de o yolu göstermiştir. Daha niceleri geçip gitti o köprüden. Kimi sanatçı, kimi devlet adamı, kimi yazar, kimi tüccar, kimi memur, kimi işçi, kimi çoban. Sırra eren çobanı hatırlarız ama eremeyen Padişahı hatırlamayız.
 
Burada önemli olan dünyadaki nam ve şan değil tabii ki. Önemli olan konumumuz ne olursa olsun gönüllerde bir makam bırakabilmektir. Her insanın yaratılış kodunda birtakım hünerleri vardır. Birçoğumuz bunları keşfetmeden geçip gidiyoruz. İz bırakıp giden insanlar kendi hünerlerinin keşfiyle eserler bırakmıştır. Sırlar içimizde ve kanımızda dolaşıyor. Onu keşfetmek bizi bize kavuşturacak. Herkesin keşfedilecek bir kıtası vardır. İçimizde, damarlarımızda, şah damarımızda. En yakın yerimizde bize uzak düşen meziyetlerimizi bulup çıkarmak gerek.
 
Gönüllerde hoş bir ses ve yankı bırakıp gittikten sonra bizi hatırlatan değerli ve güzel eserlerin olması ümidiyle…
 

Sır ve Eser

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir