Seni Mutlu Edecek Şey

SELAHATTİN YILDIZ Seni Mutlu Edecek Şey

SELAHATTİN YILDIZ
Seni Mutlu Edecek Şey
 
Günün sonunda anlayacağız ki zor olan hayat değil, beklentilerimizmiş. Öyle olmasını istedik tüm dünya insanlarınca. Oyun kuranlar da tüm çakallığıyla sezdi bu açlığı. Ve sundu kataloğu önümüze. Seç beğen ve öde dedi. Daha çok, daha klas, daha şaşaalı, daha konforlu, daha bilinen, daha saygı duyulan, daha daha daha ve daha birçok şey…
 
İnsanlar artık böyle istiyor yalanıyla istenmeyecek ne varsa ve bizi kendi sadeliğimizden uzaklaştıracak ne varsa alıp kattık gündelik hayatımıza. Bütün ışıklar yansın ve biz tavşan gibi ortada kalalım. Bütün ışıklar yansın ve görünsün yüze takılan maskeler. Yansın bütün ışıklar mahcubiyet çıksın saklandığı o delikten. Mahcubiyet unutulan kavramlardan biri oldu. Ne güzel kelime değil mi mahcubiyet. Oysa güçlü olmak adına, firavuni bir takıntı edasında yaşarken kim mahcup olmak ister ki.
 
Hayatın kuralları var efendim şimdi bunları görmezden mi geleceğiz. Hayatın kuralları diye bize yutturulan zokanın ne kadar acı olduğunu çakalların bize yutturduğu antidepresan ilaçların dozlarıyla hafifletmeye çalışıyoruz. Neymiş o hayatın vazgeçilmez kuralları. Çakallar havuzlarını doldursun diye döşediği ana boru hatlarına sırf aynı havuza düşüp boğulmak için kendi hattımızı çektiğimiz şebekenin abonesi olmaktan başka ne yapıyoruz.
 
Hayat pahalı efendim. Sadece bizde değil dünya da pahalı. Hatta dünyanın en ucuz coğrafyasında dahi bir bardak su neredeyse bir akıllı telefon kadar pahalı. Kendi konforumuzu oluştururken kurgulanan hayat, hayattan beklentisi az olan insanların dahi ekonomisini bozdu. Sen zirvelere çıkacaksın diye düşürdüğün kayaların altında ezilmek zorunda mı kalacağız. Evet kalacağız. Çünkü zirveye koşanların arkasında hep bir alkış sesi vardır.
 
Vazgeçmek kelimesi de güzeldir aslında. Ama vazgeçmek yakışmaz günümüz insanına. Vazgeçmek zayıflıktır çünkü. Ya vazgeçememek. Vazgeçilemeyenler bizi daha mı güçlü yaptı. Evet öyle yapmış! Biz vazgeçmedikçe petrolün fiyatı arttı. Yağa yine zam gelmiş efendim ne olacak bu memleketin hali. Kimse akıllı telefonun astronomik fiyatından yakınmıyor. Sanki yumurtayı onunla kızartıyor tavada. Pardon yumurta da pahalı değil mi. Et, buğday falan fıstık evet fıstık da pahalı. Ama akıllı telefonların fiyatı çok normal değil mi. Çünkü o bizim kimliğimiz, pahalı olan şeylerle var olduğumuzu ispat ediyoruz. Vazgeçemiyoruz.
 
Biz talep ettikçe kırbacı daha sert vurdu çakallar. O kırbacın şakırtısı köydeki çiftçinin sırtından duyuldu. Ne yapsın Mehmet emmi almasın mı mazotu, sürmesin mi tarlayı. Haşereden korumak için sıkmasın mı ilacı. Tabi ki yapsın canım. Yapsın da günün sonunda öyle orta da mı kalsın. Kalıyor efendim el ele baş başa kalıyor işte. Şehirde babasının kazancından cebinde taşıdığı telefonun fiyatı kadar kâr etse Mehmet emmi öpüp başına koyacak bu büyük serveti.
 
Bir tarafta konforu hak etmeyen gençliğe sunulan imkânlar, diğer yanda hak ettiğini yaz kış uğraşısından sonra alamayan çiftçiler. İşte tam da çakalların istediği sistem. Baba sömürülsün evlat tarafından, çiftçi kırbacı yesin mazot efendiden. Kafası boş bir nesil geliyor adına da Z demişler. Yani zır cahilin Z’si. Var mı içinde memlekete faydalı olacak elbette var öyle cevval gençler ama sayısı! pek az. Öyle ekonomist olmaya gerek yok bu dünyadaki adaletsiz paylaşımı anlamak için. Biraz akıl, biraz şuur, biraz da tasarruf. Bir de çakalların her önüne koyduğunu mal bulmuş mağrip gibi yemeyeceksin.
 
Sahip olmaya çalışan talip çakalların dümenine su olduk. Kurtar bizi ey Dede Korkut!
 
Bir mahalle kahvesinin önünde bir bardak çay ve elinde o günün gazetesi. Kül tablasında bir dakika önce yakılıp unutulan sigarayı fark edip sanki Amerika’yı keşfetme heyecanıyla bir fırt çekip dumanını üflemek gökyüzüne. Sadeliğin ihtişamı her zaman kıymetlidir. Kıymet kelimesi de güzel öyle değil mi.
 
Seni mutlu edecek şey neye sahip olmak istediğin değil, neye talip olduğundur.
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir