Yol O’na

SÜNDÜS ARSLAN AKÇA  Yol O’na

SÜNDÜS ARSLAN AKÇA 
Yol O’na
 
 Yol O'na, yolcu O'na.

Şimdi sırrın kapısından girmek zamanı… Anahtarı kilide uydurmanın hazzı içindeyim. Bu hazzın endişesi sardı şimdiden. Gözlerde; varlığı arayış, varlığı yakaladığını sanan bir yokluk telaşı. Kalbin kırılma noktası.

Gül kokulu sabahların koynundan uyanıp, yüreğe biraz huzur serpiştirerek, cam kenarında ötüşen kuşlarla tebessüm şerbetinden nasiplenirsin. Selâma durmak, kelama yol vermek adına. Bütün yaratılmışlarla…

Yüreğin yangınıma bıraktığı serinlik, çehreme vuran hafif rüzgârın izleriyle hemhal şimdi… Al yüreğimi, düş yollara bir seyyah gibi. Hangi hanın duvarında sözlerin, dizelerin kalacak bilinmez. Yolculuğun başlangıç ve bitiminden bîhaber… Çöle düşen Mecnun gibi, yola düşen Veysel gibi. Yol belli, yolcu belli,aşk belli, âşık  kendinde divane…

Gözlerine aşkın sürmesini çeken dervişler kervanına ulaşmaya bak .Onlar ki ,aşkı ruhlarına libas edinmişlerdi . Hüzünden bir tebessüm saklıydı secdeye bakan gözlerinde. Sığınmanın, teslimiyetin huzurlu gözyaşlarıydı yanaklarından süzülen. Ne güzellikti Yaratan'dan yaratılmışa bahşedilen.

Mecnun'un Leylâ’sıydı, Aslı’nın Kerem’i, Ferhat’ın Şirin'iydi YÂR. Yâr, hiç biriydi kendinde. Hiçleşen yüreklerin tek’iydi.

Hakikatin kendisiydi âşıkları yakan, dağı deldiren, çöle vuran… Hakikatin kendisiydi yalancı baharları alıp yerden yere vuran. Hakikatın kendisiydi gönüllere teklik mührünü vuran.

Bedenler vuslat hevesinde. Bütünü dünya, kalanı ahiret endişesinde. Ruh ve kisvesinde beden; gidip gelmeler eşiğinde.

O ruh ki; aşkı, gözyaşında saklayan hikmetin kapısında nefse müptelâ. Dillerinde pişmanlıktan kalan dualar, gözlerinde aşktan kalan mahremiyetler. Bütün halisane niyetler içinde içtikçe dünya şerbetinden aczin parmaklarını his

Yol O’na, Yolcu O’na…

Soluğumuzun kesildiği dünya heveslerimizden bir nefeslik mutluluktu O’na yolculuğumuz. Korkular taşıyan us’umuzdan sıyrılmanın vaktiydi. Aşka yolculuğun bedeli vardı giderken. Bir yürek dolusunca gözyaşı kalmalıydı yanımızda. Gerisi hanın dış kapısında…

Ah yüreğim ne çok gidip gelmeler eşiğindesin. Vakit dar, zaman kısa ve sen hâlâ oyunda oynaştasın.

Ah unutma yüreğim, unutma…

Sen ölümün kınaladığı yaştasın…

 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir