Bir Şair Göçtü Dünyalığından

SÜNDÜS ARSLAN AKÇA Bir Şair Göçtü Dünyalığından

SÜNDÜS ARSLAN AKÇA
Bir Şair Göçtü Dünyalığından
Adı Ahmet Tevfik Ozan
 
Bir şiirle başlamak lazım bir şairi anlatmaya.  Mısralarını iyi okursak yüreğini bize bırakıp gittiğini görürüz
 
İyi okursak hikayesine vakıf oluruz. Hüznü, özlemi, aşkı ve acıyı okuyup ilahi bir yolculuğa çıkarız.
 
Ahmet Tevfik Ozan’ı iyi okursak ölümü, insanı ve sonsuzluğu bir sarraf titizliği ile mısra mısra nasıl işlediğini görürüz.
 
‘’Bir sevgi kaynamaktadır içinde
Gözlerin öylesine dolu
O taşıp yağmur olmazsa
Bir gün seni boğacaktır!
 
Bırak onu, yokluğunda yaşasın…
Var olduğu gibi ölmeyecektir!..
Kimseler bilmez iken varlığını
Her şey yokluğunu söyleyecektir!..”
 
Son iki dize ile görmüş şair olan biteni.
 
Vefatının ardından hepimizde bir telaş; onunla anılmak, bizde bıraktığı hatıraları gün yüzüne çıkarmak ve bir vefa örneği sergilemek istedik.
 
Haklıydı şair “Kimseler bilmez iken varlığını, Her şey yokluğunu söyleyecekti.”
 
Artık her şey yokluğunu söylüyordu. Yerel ve ulusal basından tutun bütün edebiyat camiası.
 
Yokluğunda dönüp son imzaladığı şiir kitabına gömüldüm, yokluğunda programlarını sil baştan izledim. Yokluğunda hüzün yüklü sesindeki teslimiyetin farkına vardım.
 
Hepimiz yokluğunda bir şeyler yapma telaşına düştük.
Neden varken yokluğunu bekledik ki?
 
Neden varken ve de yakınımızdayken adına programlar yapmadık, neden adına özel sayılar çıkarmadık?
 
Bir sahne düşlüyorum ve o sahnede dostları onunla olan güzel anılarını anlatıyorlar, şiirlerini seslendiriyorlar. Ve o sahnede 68 yıla sığdırdıklarını konuşuyorlar. Şair karşıdan kendini dinliyor, seyrediyor. Yüzünde ya geçmiş zamanın kırık dökük izleri, ya da içten bir tebessüm. Ve gösterilen ilgiden gözlerinde mahcubiyet.
 
Yapamadık. Ne onun zamanı kaldı ne de biz zamanında davranabildik.
 
Bir şair için emeğin karşılığı güzel hatırlanmak değil midir? Kaleminden izler bırakmak gelecek nesillere…
 
Bir başkasına geç kalmamak temennisiyle…
 
En son yorumu çakılı kaldı aklımın bir köşesinde,
 
“Sen ne dersen o”
 
Böbürlenme yok, büyüklenme yok.  Her zamanki mütevazı duruşuyla bir mesaj verir gibiymiş bu cümleyle.
 
Bu yorumun üstüne 3 gün geçmedi ki ölüm haberiyle sarsıldım. Ben de ona cevaben “Canım hocam, sohbetinizi çok özledim. En yakın zamanda görüşmek üzere.” yazmıştım. En yakın zaman o anmış, yine aldanmış ve yine geç kalmıştım.
 
Sosyal medyada Elazığ’ın Basın ve Medya Cemiyeti Başkanı Nafiz Koca’nın paylaşımı ile şoka uğradım.
 
“Elazığ’ın güzide insanı, Fırat Üniversitesinde doktor, şair Ahmet Tevfik Ozan’ı kalp krizinden dolayı kaybettik” Okunması kolay inanması zor bir cümle.
 
Kötü haber çabuk yayılır sözü yine haklı çıkmıştı. Bir anda sosyal medya ağları aynı haberle doldu.
 
“Bu sırlar ölüme kalmış
Yağmur, yağmur çözülecek!
Bir bulut, dolanır durur
Ölüm ha geldi gelecek!..”
 
Vakti saati gelince ölüm kendisine bir kılıf buluyordu.
 
Derya gönüllülerin gidişi daha bir zor geliyor geride kalanlara.
 
Gidenden haberdar değiliz ve iyi bildiğimizden Allah’ın da kulunu cennetinde ağırlayacağına inanıyoruz.
 
Her ölüm erkendir değil mi?  Ahmet Tevfik Ozan üstadımızın gidişi de çok erken oldu.
 Sevmeyeni yoktu diyebileceğimiz bir ağabeyimiz. Onu görünce gayrı ihtiyari tebessüm ediyorsunuz. Muhabbete başladığınızda her mevzu ile ilgili muhakkak anlatacağı bir hikayesi vardır. Ve bu hikayeleri dinlediğinizde sürekli gülümsüyorsunuz.
 
Kendisiyle en son Arapgir Fehmi Gür Şiir Şöleni’nde birlikteydik. Aramıştım program daveti için, “Sen varsan sormana gerek yok hoca hanım, memnuniyetle gelirim” demişti.
 
Mevsim sonbahar. Arapgir sonbaharda başka bir güzel. Program öncesi bu güzelliklerden nasiplenmek için geziyorduk. Biz gezerken Ahmet abimiz minibüsten inmedi, araçla gezdi.
 
Valla yürüyemem siz kadar, demişti. Epey kilosu vardı ve uzun süre yürüyemiyordu.  
 
Arapgir Millet Hanı’nda uzun sohbet etme imkânı bulmuştuk. O zaman ŞİİRİMİN ABC’Sİ adlı şiir kitabını bizlere imzalamıştı.
 
Ahmet Tevfik hocamı ilk Tokat-Elâzığ buluşmalarında tanımıştım. Ardından Niksar Cahit Külebi Şiir Şöleni’nde misafir ettik kendisini. Birlikte Tokat’ta televizyon programına katıldık. Yayından sonra yanıma yaklaşıp, kalemimle ilgili yüreklendiren cümleler kurmuştu. Ve ardından espriyi patlatmıştı tabi ki.
 
“Fırat TV de program yapıyorum ve mutlaka programıma bekliyorum. Seninle yapacağım programda izlenme rekoru kırarız valla’’
 
Ama hocamın programına katılmak nasip olmadı.
 
Ahmet Tevfik hocamla Salihli’de Araştırmacı yazar Ahmet Otman’ın hazırladığı şiir şöleninde de birlikte olmuştuk.
 
Erciş programına da birlikte davetliydik fakat son anda başıma gelen aksilikten dolayı katılamamıştım.
 
Şimdi dönüp bakınca ne güzel anılar biriktirmişim. Bilgisinden, muhabbetinden istifade etmek bizlere de nasip olmuş şükür.
 
Tarih 24 Mayıs 2017. Tarihi belirttim çünkü o gün kızımın mezuniyeti iptal edilmişti ve çok üzgündüm. Aynı gün Fırat Üniversitesi Hastanesinin başhekimi Prof. Dr. Mehmet Sait Berilgen vurulmuştu. Bütün programlar iptal edilmişti. Çocuklarının mezuniyetine gelen bütün aileler şaşkındı ama yapacak bir şey yoktu. Ahmet Tevfik hocam yanımızdaydı ve bizleri alıp odasına götürdü. Olayı yüzeysel olarak kendisinden dinlemiştik. Şaşkın ve üzgündü haliyle. Hurma ikram etmişti bize bugün gibi aklımda. Odasında her yaş grubuna hitap eden hediyelikler vardı. Geleni boş çevirmiyordu anlaşılan.
 
Odasındaki düzen dikkatimi çekmişti. Raflardaki bölümler etiketliydi. Muhabbeti ve telkinleri ile bizleri rahatlatmıştı.
 
Yanından ayrılırken kendisi de bize üzerinde Elâzığ yazan örtülerden hediye etmişti. Sevilen bir insan olduğundan odasında da her yöreyi yansıtan eşyalar vardı. Ve vefatında da gördük ki vatanın her köşesine sevgiden bir iz bırakmıştı.
 
“Ah, yıldızlar! Bizlere ne kadar yakınsınız
Ve uzak!.. rüyalarda koklanmış, çiçek kadar
Ne olur bir vahanın tavrını takınsanız
Su vermekle, serçeye; yalnız içecek kadar
 
Analar
Burda, yalnız camlarda bir gölgedir
Duvarları is kokan görüş odalarında
…..’’
 
Ulucanlar Müzesini geziyordum. Hocamın da 1974’ten 1978’e kadar cezaevinde yattığını biliyordum. Daha sonra çıkıyor ve 81’de kısa süreliğine tekrar giriyor. Sebep düşünceleri, ideolojileri… O bir ülkücüydü.
 
Müzeyi gezerken hocama ait eşyaların sergilendiği köşeyi buluyorum. Fotoğraflarını çekip kendisiyle paylaşmıştım. Düşüncelerinden dolayı bedel ödeyenlerin geride bıraktıkları, duygu yoğunluğu içine sokmuştu bizi.
 
Ve kendisi müzeyi ziyaretinde oradaki görevliye:
 
“Buradan çıkarken çok mutluyum. Hiç kimse niye çıkıp gidiyorsun, demiyor” diyerek yine etrafındakileri gülümsetmeyi başarmıştı. Hocam anılarından bahsederken en acı hatıralarının arasında bile bizleri gülümsetiyordu.
 
 Elazığ’da çıkan Telmih Dergisi hocamızın 50. Sanat yılı oluşundan dolayı yeni sayısını ona ithaf etmeyi düşünmüş. Bu düşüncelerini de kendisiyle paylaşmışlar. Vefatından bir gün önce de derginin genel yayın yönetmeni Talat Özer ile dergi için bir araya gelmişler. Fakat kendi adına çıkacak sayıyı görmesi nasip olmadı.
 
Elâzığ; büyük bir değerini yitirdi.  Hayatın çemberinden geçmiş, düşünceleriyle ufuk açan, mantıklı ve iyi gözlem yapan bir insandan mahrum kaldı.
 
Edebiyat camiası da vatansever, İslam’ın neferliğini yapan, gani gönüllü güçlü bir kalemi yolculadı.
 
Ahmet Tevfik Ozan sevenlerinin gönlünde hep yaşayacak. Şiirleri ile tüm zamanlarda yaşayacak. Biz kendisinden razıydık.
 
“Gözlerim, kartalların ürktüğü bir uçurum
Ezel ve Ebed kadar, bir bilinmez sonu var!
Tutunmuş kirpiğime titriyor, korkuyorum
Bedenim, boşluklarda bir kuru yaprak kadar!..”
 
Ruhu şad, mekânı cennet olsun!
Bir Şair Göçtü Dünyalığından
Bir Şair Göçtü Dünyalığından
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir