Tarsus’ta Gençlerle Şiir Solumak Bir Başkaydı

SÜNDÜS ARSLAN AKÇA
Tarsus’ta Gençlerle Şiir Solumak Bir Başkaydı
 
Ben seçerim yollarının taşını
Geleydin de diyeydin ki oh olsun
Elinin tersiyle gözüm yaşını
Sileydin de diyeydin ki oh olsun

Hışır Osman

Gönlümüz rahattı artık. Şiirin kapı gibi emanetçileri duruyordu karşımızda. Kim demiş gençlik gidiyor elden diye.
 
Yeter ki tutun ellerinden, yol olun onlara, iz bırakın takip etmeleri için ve güvenin. Gözlerinize baktıklarında sevildiklerini hissetsinler, kendilerinin değerli olduklarının farkına varsınlar.
 
Ki onlar sağlam adımlarla gelecektir arkanızdan. Her birini izlerken sahnede heyecanlarını yüreğimde hissettim. Şiire hakim duruşları gözlerimi buğulandırdı.
 
Ya şaire gösterdikleri saygı ve sevgi dolu bakışları nasıl anlatılır ki, his dünyanıza alıp saklıyorsunuz sadece. Aynı heyecanı ve coşkuyu onlarla birlikte yaşıyorsunuz.
 
Sensin; vatan sağ olsun derken dayanağımız
Sensin; gözyaşlarımın en namahrem lehçesi
Sensin; kor menzillerde huzur barınağımız
Sensin; musallaların cennet kokan bahçesi

Mustafa Doğan
   
Tarsus’tan bahsediyorum. Katıldığımız şiir şöleninden. Bu şölen bir Fen Lisesinde oldu. Bir koca yürek çıkar, kendi mecrasında akan bir şehre ses olur, bir okulun ismini bütün Türkiye’ye duyurur. İşte o koca yürek Kemal Uslu idi. Görevi aşk gören bir eğitim neferiydi.
 
Şiir bu sefer Tarsus’taydı.
 
Aylar öncesinden başlayan bir hazırlık süreci. Davetli şairler belirlendi ve bu şairlerin şiirlerinden seçmeler yapılıp öğrencilere verildi. Aralarda söylenecek ezgiler seçildi. Öğrenciler titizlikle çalıştırılmaya başlandı.
 
Uzaktan az da olsa bu hazırlıklardan haberdardım. Hazırlanan Sesim Sarpkaya Fen Lisesi ve öğrencileri idi.
 
Ta ki gençleri dinleyene kadar hiç birimiz böyle bir performans ile karşılaşacağımızı ummuyorduk. Gençleri dinlediğimiz zaman ‘’ Biz okumasak mı’’ diye aklımızdan geçirmedik değil. En güzel tarafı daha onları provalarda dinlerken bile pırıl pırıl gençlerin şiire sahiplenişlerini görmek yüreğimizi kabartmıştı. Hepimiz şiirin doruğuna çıkaran bir enerji ile dopdoluyduk.
 
Kirpiğin merhameti öğrensin de kâkülden
Kaş çatıp yüz asmayı kaldırsın tedavülden
Kaf dağına varmak zor lakin can u gönülden
Gel de, eğer gelmezsem gök girsin, kızıl çıksın

Talat Ülker
 
Farklı bir sunumla karşımıza çıkacaktı Tarsus Sesim Sarpkaya Fen Lisesi. Ve kıymetli hocaları Kemal Uslu ile…
 
Fen Lisesi’nin ismi dikkatimi çekmişti. Sorduğumuzda hüzünlü hikâyesini öğrendik. Sesim bir öğrenciydi. Elim bir trafik kazası sonucu vefat etmişti. Ve ailesi onun ismini onun adına yaptırdıkları bu okulla yaşatıyordu.
 
Sadece okulu yaptırmakla yetinmeyip, her anlamda okulu da desteklemeye devam ediyorlardı. Bu etkinliğin de maddi manevi yanında olmuşlardı.
 
Farklı illerden davetli olan şuara Perşembe akşam ve cuma sabahı şehre gelmeye başladı. Urfa’dan Mustafa Sade, Ankara’dan Gül Demirbilek, Gümüşhane’den Talat Ülker ve Hışır Osman Nebioğlu, Samsun’dan Kenan Yavuzarslan, Sakarya’dan Yusuf Mısırlıoğlu, Balıkesir’den Nadide Gürpınar, Ali Atar, Mersin’den Mustafa Doğan ve Tokat’tan şahsım katıldı.
 
Cuma hep bir araya gelen şairler okula geldi. Kahvaltı ve muhabbet, ardından öğrencilerle söyleşi yapıldı.
 
Söyleşi; öğrencilerle karşılıklı samimi bir atmosferde muhabbet edilerek, şiirler okuyarak, ara ara yükselen kahkahalarla dolu dolu geçti. Karşılarında yaşları kaç olursa olsun çocuk yanlarına sıkı sıkı tutunmuş ve bir o kadar da duygusal şair topluluğu vardı. Öğrencilerin keyif aldığını da hissediyorsunuz.
 
Ağlar tanıyan aşkı yanar meşk ile ağlar
Ağlar nefes aldıkça cihan aşk ile ağlar
Kamil olanın kalbi emin, gözyaşıdır bu
Elbet bilinir bizde kimin gözyaşıdır bu
Hasretle mühürlendi seven kalbe esaret
Ondan kalemin hükmü ve ondan bu cesaret
Kenan Yavuzarslan
 
Daha sonra kahve molası, muhabbet ardından akşam ki programın son provasına katıldık. Prova Tarsus Halk Müziği Derneğinde oldu. Derneğin naif üyelerinin bizleri karşılayışı, sıcak ve samimi tavırları takdire şayandı.
 
Tanıştığınız her yeni insandan aynı sinerjyi alıyorduk. İklimlerin etkisinden miydi acaba şehrin sıcaklığı insanlarına da yansımıştı. Müzisyenler de tam işinin ehliydi ve titizlikle çalışıyorlardı.
Bu arada dernek üyelerinin bizler için hazırladığı ikramları da geçemeyeceğim. İncelik, misafirperverlik ve sanatın içinden geldikleri için sanatçıya gösterdikleri hürmet bambaşkaydı.
 
Müzisyenler, şairler ve de öğrenciler bir aradaydı. İnanılmaz bir atmosfer ve enerji vardı. Gece boyu yol gelen ve hiç uyumadan program koşuşturmacasına kapılan sanki ben değildim. Ve kesinlikle bu enerji bulunduğum ortamdan hoşnut olmamdan kaynaklanıyordu. Katılımcıların hepsinin enerjisi yüksekti. Mütevazı, esprili ve bir o kadar naif insanların arasındaydık, daha ne olsundu.
 
Hayalin gülümser ne yana baksam
Derim ki su olup ardından aksam
Ne zaman kendimi sana bıraksam
Yağmur gözlerinden yağar özlemin

Nadide Gürpınar
 
Öğrenciler… Yazımın asıl kahramanları… Şiir adına, edebiyat adına umutlanmamızın mümessili öğrenciler…
 
Saygı, ciddiyet ve de hayranlık dolu bakışları ne kadar safiyane, içten ve doğaldı.
 
Gençlerin her biri bir şairin şiirine ses olacaktı. Bazı gençlerimiz de ezgilere hazırlanmıştı. Provada hepimiz kendilerine hayran kaldık.
 
Gençlerin hepsi muhteşemdi, bu arada Firdevs’ten bahsetmeden geçemeyeceğim. Hele boynuma sarılışı ’’iyi ki sizin şiiriniz bana verilmiş hocam" deyişi… Sevgi dolu bakışları ile kalbime dokunuşu kelimelerle ifade edilebilecek gibi değil. Başka bir ilginçlik ise benzeyişimiz.
 
Tarsus'tan ayrılyana kadar özel mihmandarlık yaptı Firdevs kızımız.
 
Okşuyor yanaklarımı hoyrat yalnızlıklar
Kuş kanadı sıcaklığıydı aradığım
Ve sırça saraylar bir düş artığı
Mesafeler büyüdükçe
Gömüyorum başımı satır aralarına
Umarsız
Sen bilmiyorsun
Şarkıların kaç duyguya gebe kaldığını
Kaç kez düşük yaptığını
Sen bilmiyorsun
Diri diri gömdüğün çocuk yanımı
Her seferinde gidiyorsun ya
Umudun kalbini kıra kıra
Aşk olsun…
Sündüs Arslan Akça
 
diyordu Firdevs kızımız.   Öyle güzel diyor, öyle güzel yorumluyordu ki, kendi şiirinizi dinlerken dolu dolu gözlerle bakıyorsunuz. Şiir adına daha bir umutlanıyorsunuz.
 
Provalar da nihayetlendi sonunda. Program saati de yaklaşıyordu. Hazırlandıktan sonra salonda yerimizi aldık. Gittiğimiz yerlerde beklediğimiz şehrin sanata sanatçıya bakışı ve duruşu idi.
 
Program bitiminde değerlendirme yaparken, Talat hocamız, ‘’Alkışlanacak kısım dinleyici kitlesiydi.’’ dedi. Evet, Tarsus bizden tam puan almıştı verdiği değerle. Salon tamamen dolu ve uzun süren program boyunca kimsenin salonu terk etmemesi, herkesin ezgilere mısralara kilitlenmesi ve asla atmosferin bozulmaması muhteşemdi.
 
Sahne alan şairlerin performansı büyüleyiciydi. Öğrenciler ve müzisyenler hakeza… Ve bu enerjiyi veren sanatı, sanatçıyı önemseyen Tarsuslulardı.
 
Şiir nelere kadirsin diyor insan. Nice yolları aşıyorsunuz, nice gönüllere mihman oluyorsunuz. Hayatınıza güzel insanları alarak yola devam ediyorsunuz. Yorgunluğunuzu alıp götürüyor sihriyle.
 
Yar teninin gonca güller misali
Kokuşunu yüreğime gizledim
Gülüşünün alev gibi gönlüme
Akışını yüreğime gizledim

Yusuf Mısırlıoğlu
 
Programı plaketler, tebrikler ve anılarımıza bırakacağımız fotoğraf kareleri ile nihayetlendirdik.
 
Bir başka güzellik ise sizin için orda bulunan, yalnız bırakmayan sevgili dostlarınız. Üniversite dostlukları en uzun soluklu olanlarıdır. Ve orda olacağımı bilen dostlarım yanımdaydı. Ne büyük mutluluktu.
 
Onun dışında yine yakınınızda bulunan şair dostlarımız bizleri program boyunca yalnız bırakmadılar, yanımızda oldular.
 
Programın 2. ayağı ise cumartesi günü Çamlıyayla ‘daydı. Yaylaya giderken yine bizlere ezgiler eşlik etti. Yaylanın belli başlı güzellikleri gezildikten sonra sayın belediye başkanımızla çay muhabbeti ve şiirlerle gönüller dem tuttu.
 
İnsanın ilk önce özüne bir bak
Alim mi cahil mi sözüne bir bak
Kemale ermiş mi yüzüne bir bak
Belli olur gözlerinden kul kızım

Ali Atar
 
Program anneler günü dolayısıyla annelerimize ithafendi. Salonda daha çok annelerimiz vardı.
Onların duygu ve sevgi dolu gözlerine bakarak okuduk şiirlerimizi. Yine gençlerimizin ezgileri, şiirleri süsledi salonu.
Yine güzel bir programın sonunda Tarsus’a doğru yol aldık. 2 gün süren yoğun programın ardından yorgunluk kendisini hissettirmeye başlamıştı.
 
Ve günlerden Pazar…
 
Her güzelliğin bir de sonu var elbette ki. Kahvaltıdan sonra vedalaşmalar, ardından yola koyulmalar… Lakin kimsenin yola koyulası yoktu. Şuara muhabbete doyamıyordu.
 
Giderken gönlümüz şen, yüreğimiz dolu dolu gidiyorduk. Giderken bıraktıklarımızın hüznü vardı. En kısa zamanda görüşme arzusuna bürünerek ayrılıyorduk. Giderken şiir adına umut doluyduk.
 
Ve giderken gelme umuduna sarınıp koyulduk yola.
 
Gitmedik biz aslında, bir parçamızı bıraktık Tarsus’ta. Ve gün gelecek birleşecektik tekrar.
 
Teşekkürler Tarsus
Teşekkürler Kemal Uslu
Ve teşekkürler isimli ve bütün isimsiz kahramanlar…
 
Yazımıza katılımcı şairlerin şiirlerinden aldığımız dörtlüklerle başladık ve yine şiirle noktayı koyalım.
 
Tuğumuz ışık saçtı vatan denen otağa
Alnımızın akıyla damga vurduk her çağa
Yesevi ocağından tohum ekip toprağa
Nesimi'nin göğsünde deri olduk yarenler

Mustafa Sade
 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir