Emrah’lardı Bizim Yol Hikâyemiz

SÜNDÜS ARSLAN AKÇA Emrah’lardı Bizim Yol Hikâyemiz

SÜNDÜS ARSLAN AKÇA
Emrah’lardı Bizim Yol Hikâyemiz
 
Gözlerimde Islak Tebessümler
 
Gönül gurbet ele varma
Ya gelinir ya gelinmez
Her güzele meyil verme
Ya sevilir ya sevilmez
Ercişli Emrah
 
Emrah’lardı Bizim Yol HikâyemizBir yıl öncesi, aldığım bir davet kısa bir zaman diliminde nice duygunun mahzeninde dolaştırmıştı. 18li, 20li yaşlarımı bıraktığım şehre doğru kanatlanacaktım. Emrah’lardı Bizim Yol HikâyemizAynı havayı yıllar sonra tekrar soluyacaktım ve her karesinde anıların saklı olduğu şehri bir daha görecektim.
 
Günü iple çekmeye başlamıştım, etkinlikte aynı sahneyi paylaşacağım kalemler de kalbime en yakın dostlarımdı.
 
Emrah’lardı Bizim Yol HikâyemizO heyecanla beklediğim gün gelmişti. Erciş otobüsü, Niksar’da yol ayrımından beni alacaktı. Şoförle bağlantı kuruldu, söylediği zaman diliminde beklemeye koyulduk. Saatler akıp gidiyordu, gelen giden yoktu. Uzun bir bekleyişin ardından bu işte bir terslik olduğuna karar verip geri dönmüştük. Emrah’lardı Bizim Yol HikâyemizBekleyenlere bir mesaj atıp ‘’Ben gelemiyorum, otobüs beni unuttu’’ telefonu kapatıp uyumaya çalıştım, uyu uyuyabilirsen tabi ki.
 
Emrah’lardı Bizim Yol HikâyemizBirkaç gün bu olumsuzluğun tesirinden kurtulamamıştım. Fakat şunu da biliyordum, nasipten ötesi olmazdı.
 
Bir yıl sonra Gökmen Sakin kardeşimizden bir davet daha. Bu sefer Erciş otobüsüne güvenerek hareket edemedim. Bir daha yolda kalma ihtimalini göz önünde bulundurarak eşimle gitmeye karar verdim Son ana kadar ilk yaşadıklarımın bıraktığı olumsuz izlerden dolayı, daha temkinliydim.
Sevincin kursakta kalması vardı sonuçta.
 
Bu sefer farklı bir proje ile gidiyorduk. İki büyük değer, iki büyük ozan yâd edilecekti. Bilinmezlikleri dile gelecek, ezgileri söylenecek, gönüllerinden dem tutulacaktı.
 
Erzurumlu Emrah’tan Ercişli Emrah’a doğru gidiyorduk.
 
Tut bu nasihatim elden bırakma
Gönül beytullahtır taş vurup yıkma
Çeşm-i hakaretle kimseye bakma
Eğer olursa da misl-i karınca
Erzurumlu Emrah
 
Her yola koyuluşumda düşlerimden bir parça çalmış olmanın hazzına bürünüyorum. Tarifsiz hikâyeler soluklanıyor yüreğimde. Yer yer kalp çarpıntılarının, yürek gürlemelerinin arasında kalıyorum. Herkes günü yaşarken en olağan haliyle, ben kabuğumda barındırdığım kimsesiz duygularımı oyalamaya çalışıyorum.

Kimse görmüyor kanına girdiğim duyguların ruhumda bıraktığı yağmuru. Kimse duymuyor kuşları çılgına çeviren çatışmalarımı…

Kilitlenmiş dudaklardan ara ara bir âh fısıltısı çıkıyor sadece.

Uzanıyorum ruhumda izler bırakan Anadolu köylerine, yaylalardan 19 yaşım dokunuyor ellerime. Minicik bedenlerin bakışlarında eriyorum. 

Geçerken Erzurum’dan, bir genç kızın ömür defterinden özlemişlik sesleniyor içimden. Gecenin rengine inat umudumun kır atına biniyorum. Dolaşıyorum ömrümden güzellikler taşıyan Erzurum’un her karesini.
 
 Zaman an gibi bir çırpıda geçiyor gözlerimin önünden. Nasıl da iç acıtan bir vefasızlık bırakmışım arkamda. Bir nefes bir nefes daha diyorum iç yangınlarımın daha bir harlanması için.

Uzaklardan gelen dokunaklı ezgilerin dizinin dibine oturuyorum. O çalıyor ben söylüyorum ezgilerimi.
 
Gözlerimizi ıslak tebessümler süslüyor. Arkamda bırakarak geç kalmışlıklarımı yeniden yola koyuluyorum. Geçiyorum dağlarında ağrılarımı bıraktığım şehirden. Yürek burkan çocuk bakışlarından yanıma alıp, karlı yolların hatıralarına üşüyesiye dokunuyorum giderken.
 
Kıymetliydi hayata atılmanın ilk ayak izlerini bıraktığın mekânlar, eksiklerinle güzelleştiğin zamanlar. Her yanılmada olgunlaşmaya doğru attığın o ilk adımlar…
 
Felek çakmağını üstüme çaktı
Beni bir onulmaz derde bıraktı
Vücudum şehrini odlara yaktı
Yandım ateşine su Leyla Leyla
Ercişli Emrah
 
Irmakların belediği çocuktum ben ve yine ara ara eşlik ediyordu yol boyu.
 
Mekânları kıymetli kılan oralı izlerimizdi galiba. Oralı hatıralarımız, yıllar sonra en zor anlarımız bile ne de hoş gözüküyordu gözümüze.
 
Yine yüreğimi hoplatan bir şehre yaklaşıyordum.
 
Ve bu şehirde şiir solumak yıllar sonra ne büyük lütuftu benim için. Bu şehirde yazılmıştı şehr-i ömrüm ve rotamı bu şehre çevirmişti, şehrimde yatan kabir.
 
Giderem Van’a doğru
Yolum Erciş’e doğru
 
Van ki, 18li yaşlarımı saklayan şehir. İlk yuvadan çıkışım, ilk yalnızlığı tadışım, dostluğu, hayatı tanıyışım. Kendi ayaklarım üzerinde duruşum…
 
Bu şehir çok şeyim aslında. Aşk’a kanatlanışım, yoruluşum ve duruluşum…
 
Ve hayat arkadaşımla tek yürek oluşum…
 
Nasipten ötesi olmuyordu, bir yıl öncesi gelemediğim bu şehre 25. evlilik yıl dönümünde gelmek nasip olmuştu. Yıllar önce kalbimizin çırpınışlarına tanıklık etmişti şimdi de şiirlerle ben tanıklık edecektim şehre.
 
Vuslata sebep şiirdi, iki gani gönüllü ozandı. Emrah’lardı ve aşka en yakışanlardı.
 
Bana senden oldu bu aşkı sevda
Senden gayrı kime edeyim şekva
Ricam budur senden ey gani Mevla
Ayırma Emrah’ı bir danesinden
Erzurumlu Emrah
 
Ve Erciş;
 
Gece indiğimiz Erciş’te kadim dost Gökmen Sakin kardeşimiz karşıladı bizi. Öğretmenevine girdiğimizde tevafukun böylesi iki değerli şair Abdurrahman Adıyan ve Müştehir Karakaya ile karşılaştık. Tebessümler gamzelerimizde helezonlar çizdi bir anda. Ayakta yapılan kısa muhabbetten sonra salonda bizden önce gelmiş olan diğer şiir elçileri ile tanışıldı, selamlaşıldı.
 
Uzun zamandır sanal ortamda birbirimizi yürekten yüreğe hissettiğimiz, dostluğun sessiz koylarında aynı sessizlikle yol aldığımız Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi şair Çiğdem Kader‘i karşımda görmek muhteşemdi.
 
Âşıkların sazlı sözlü sunumundan sonra dinlenmek için odamıza çekildik.
 
Ve güne uyanmak turkuaz renginde. Perdeyi araladığım zaman karşımdaki manzara ardından bir türlü yetişemediğim dünyamı, huzurun rengine boyamıştı.
Bu göl ne çok dizemin kanına girmişti. Mavinin kollarına bıraktıkça başımı dalıp dalıp gidiyordum. Sessizliğim zılgıt koparıyordu gönlümün koylarında.
Hemen toparlanıp maviyle buluşmaya gittim. Kimseler duymadı içimden sustuklarımı. Kimseler anlamadı maviye fısıldadıklarımı…
 
Nazlı yâre kem haberim geliptir
Dostlar ağlar düşmanlarım gülüptür
Dediler ki Dertli Emrah ölüptür
Kimi kazma kimi bel aldı gitti
Ercişli Emrah
 
Ve kahvaltı faslı, neredeyse etkinliğin bütün katılımcıları şehre gelmişti
.
Ercişli Emrah’tan Erzurumlu Emrah’a Kültür, Sanat Şiir Şöleni’ne Niksar Kaymakamı Selami Kapankaya ve Niksar Belediye Başkanı Özdilek Özcan’da katıldılar.
 
Gönüllere taht kuran, iki büyük değer iki şehir arasında gönül köprüsü kurmuştu. Yürekten bir karşılama ve harika bir mihmandarlık örneği sergiliyordu Erciş.
 
Kahvaltıdan sonra Van gölü kıyısında, şehirde ve her yıl İnci Kefali göçünün şenliklerle kutlandığı balık bendine gidildi. Şehrin her köşesi, her karesi ayrı bir güzellikle karşılıyordu bizi. Asıl güzel olan da şehri güzel kılan gönül insanlarıydı.
   
Daha sonra Ercişli Emrah’ın kabri ziyaret edildi. Dualar okundu. Kabri başında Profesör Saim Sakaoğlu Ercişli Emrah ile ilgili bilgiler sundu kısaca.
 
Ercişli Emrah’tan Erzurumlu Emrah’a Kültür Sanat ve Şiir şöleni için hazırlıklar tamamdı. Yöresel lezzetlerin ağırlıkta olduğu ve Anadolu’nun kültürünü yansıtan yer sofralarında akşam yemeği yenildikten sonra etkinliğin yapılacağı mekâna gidildi.
 
Dedim: Emrah gibi var mı âşığın?
Dedi: Elbet benim senin layığın.
Dedim: Halinden bil bağrı yanığın!
Dedi: Bilmez idim, şimdi inandım.
Erzurumlu Emrah
 
Etkinlik Profesör Saim Sakaoğlu’nun Ercişli Emrah’la ilgili bilimsel olarak, yaptığı araştırmaların sonucunu bizlerle paylaştı
.
Ardından program Emrah türküleri, Emrah şiirleri ile devam etti.
 
Her iki şehrin Kaymakamları ve Belediye başkanı kısa bir konuşma yaptılar. Program bunca zaman katıldığım etkinliklere nazaran daha uzun olmuştu fakat herkes pür dikkat kesilmişti. Muhteşem bir seyirci kitlesi ile bir aradaydık.
 
Plaket ve hediyeleşmelerden sonra toplu fotoğraflar çekildi. Bir etkinliğin daha yüreklerde iz bırakarak nihayetlendirilmesinin huzuruna büründük.
 
Ertesi sabah kahvaltıda tekrar bir araya gelindi. En zor kısmına geliyorduk. Vedalar hep dokunmuştur, nihayetinde de öyle oldu.
 
Önümüzdeki yıl aynı zaman diliminde tekrarının, köprünün diğer başı olan Niksar’da yapılmasına karar verilerek vedalaşıldı.
 
Yolcu yolunda gerekti. Yeşil ve turkuaz renginin harmanlandığı Erciş’e son bir bakış bırakarak yola koyulduk.
 
Geldiğimiz yolu bu sefer de gündüz gözüyle geçiyorduk. Anılarımı saklayan şehirlerden gözlerime bir parça alarak gidiyordum.
 
Az Erzurum’da az da Erzincan’da nefeslendik.
 
Sonunda gecenin yarısında şehrimize varmıştık şükür.
 
Etkinlik boyunca gösterdiği muhteşem ev sahipliğinden dolayı Erciş Kaymakamı Mehmet Şirin Yaşar’a, etkinliğin organizatörü Gökmen Sakin’e, sunucu Gülşen Günay’a ve ismini sayamadığım Erciş’in gönül insanlarına kalbi teşekkürlerimi sunuyorum.
 
Emrah’lardı bizim yol hikâyemiz
Sevgi sancağını dikmek gayemiz
Erciş’in üstüne düştü sayemiz
Kavak yeli eser başıma benim
Aşk yara açtıkça döşüme benim
 
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir