Sevgili Orkidem

SÜNDÜS ARSLAN AKÇA
Sevgili Orkidem
 
Sevgili Orkidem,

Tatilden dolayı sürekli sağa sola kısa da olsa gidiş gelişlerim oldu. Bu nedenle sana yeterince zaman ayırıp ilgilenemedim. Sitem etmekte sonuna kadar haklısın. Bir de çalışma odamı değiştirmem de olumsuz etkiledi tabi ki. Yorgunluklarıma, içsel yolculuklarıma eşlik ediyordun sen de. Odam değişince de haliyle daha az görüşmeye başladık. N’olur incinme bana, söz veriyorum, tan yerinin ağarışını birlikte izleyeceğiz ve kahvemi de senin yanında içeceğim eskisi gibi.
 
Arkadaşların çiçekli elbiselerini çıkarmışlar. Bir sen kalmışsın mor elbisenle. Biliyor musun mor sana çok yakışıyor. 
Bana da yakışıyor aslında. Renkleri seviyorum. En çok da maviyi, ruhuma çok iyi geliyor biliyor musun?
 
Gece de uğradım yanına. Uyuyamadım, dört dolandım evin içinde. Usulca dokunup yapraklarına, hafif bir tebessüm bıraktım başucuna.
Sonra yanındaki şu berjer koltuğa oturup, şehrin ışıklarını izledim. Sessizliğin zihnimde çıkardığı ayyuka hafife alınır gibi değildi.
 
Düşünceden düşünceye sıçrıyordu zihnim. Biri gitmeden diğeri döşeğini seriyordu. Biri de dönüp bana sormuyordu, hepimizi kaldıracak yüreğin var mı diye.
Oysa ben sadece sizlerin ve şehrin son kalan ışıklarını izleyip şiirleşmek istiyordum.
Öyle iç içe halkalar oluşuyordu ki ruhumda mısralar gözbebeklerimden al aşağı oluyordu.
 
Hani insan sessizlik arar ya kafa dinlemek için. Bilakis en çok yoran insanın kendisi. Yani kendisi ile başbaşalığı. Susmak nedir bilmeyen geveze bir iç sesi varsa vayy geldi haline. Galiba bizimkisi de dil otu yemiş. Ve beni ben daha çok yoruyorum sevgili orkidem. Bu nedenle kendimle çok fazla baş başa kalmamalıyım. İyi ki sen varsın şu saatlerde yanımda. Arada bir lafa girip en azından nefes aldırıyorsun bana.
 
Sabaha daha çok var. Seni de uyutmuyorum değil mi?
Bir meşguliyet bulmalıyım geveze zihnimi susturmak için.
Uyuyamadıkça da olmadık şeyler geliyor insanın aklına.

Kalkıp kendime çay yaptım. Balkona geçtim bu sefer. Serinlik ve sessizlik… Ah şu ses bir sussa daha güzel olacak da.
Masada akşamdan kalan fındık poşeti. Fındık kırmak rahatlatır mıydı acaba? Hem de gece gece…
Biraz denedim, ne çok sesi çıkıyor bunun da. Komşular ne der sonra. Onu da bıraktım.

Ve tekrar senin yanına geldim. Çaprazındaki koltukta uzandım. Bir ağlama hissi hem de hıçkıra hıçkıra… Gözlerim özgürlüğün tadını çıkarıyordu bu gece. 
Bu sesi de anca yağmurun sesi bastırabilirdi. İyi ki ağlayabiliyoruz. Ve ne büyük nimet olduğunu bir kez daha anlıyorum. 
Hafif açıldım gibi. Gözler davula dönse de.
 
Ardından ezanlar süsledi karanlığı. Sonrası bekleyiş, dudaklarımda sürekli bir mırıldanış.
Ve daha çok yağmur…
Büzüştüğüm koltuğumdan kalktım, abdest ve ardından beni tek anlayana döndüm.

Dudaklarımı kitleyip kalbimi araladım. Gece perdelerini çekmeye başlamıştı bile.
Göz göze geldik seninle. Bir Allah bir sendin şahit, kendimle gevezeliğimde.
Sorgusuz, sualsiz bekledin öyle başucumda.
Bana da susan lazımdı.
Şimdi daha iyiyim. Sağanak bir yağmurdu gece bastıran.

Orkidem, mor sende, benden daha iyi duruyor sanki. Ne güzelsin öyle…
Bu gece olanları sakla olur mu?
İyi ki varsın,
İyi ki varsın güzellik!
 
 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir