Hazar Şiir Akşamları

SÜNDÜS ARSLAN AKÇA
Hazar Şiir Akşamları
Altaylardan Hazara Tek Dil, Tek Yüreğe
 
Şiir, insanlığın en eski ifade biçimlerinden biridir. Duyguların, düşüncelerin ve hayallerin ritim, ölçü ve imgeyle dile geldiği bir sanat dalıdır. Tarih boyunca sözlü gelenekten yazılı edebiyata uzanan bu tür, toplumların kültürel hafızasını taşımış, dillerin güzelliğini ve derinliğini yansıtmıştır. Homeros’un destanlarından Yunus Emre’nin ilahilerine, Shakespeare’in sonelerine ve Nazım Hikmet’in özgürlük dizelerine kadar her dönemde şiir, insan ruhunun en saf yansımalarından biri olmuştur.
 
Türk Dünyasında şiir; kültürel kimliğin, tarih bilincinin ve ortak duyguların en güçlü ifade biçimidir. Türk boylarının geçmişine bakıldığında, şiirin yalnızca bir sanat dalı değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi ve toplumsal bağ unsuru olduğu görülür. Sözlü edebiyat döneminde ozanlar, baksılar, akınlar ve âşıklar; kahramanlık destanlarını, aşk hikâyelerini, yas ve sevinçleri şiirle dile getirmiştir. Dede Korkut Hikâyeleri, Manas Destanı, Kutadgu Bilig ve Divan-ü Lügati’t-Türk gibi eserler, Türk şiirinin hem bilgelik hem de estetik derinliğini yansıtır.
 
Orta Asya’dan Anadolu’ya uzanan bu şiir geleneği, Yunus Emre, Karacaoğlan, Mahtumkulu, Abay Kunanbay, Bahtiyar Vahabzade, Aşık Veysel gibi büyük şairlerle çağlar boyunca yenilenmiş, ortak bir gönül dili oluşturmuştur. Türk Dünyasında şiir; dili, inancı, tarihi ve coğrafyayı aşan bir birlik ve kimlik köprüsü olarak, bugün de halkların ruhunu birbirine bağlayan en etkili edebi damar olma özelliğini sürdürmektedir.
 
Elazığ, tarih boyunca şiir ve musiki ile yoğrulmuş, kültürel dokusunda sanatın derin izlerini taşıyan bir şehirdir. Halk şiiri geleneği ile divan şiirinin, tasavvufun ve türkünün iç içe geçtiği bu coğrafyada, söz adeta ruhun dili olmuştur. Harput musikisi, sadece melodik zenginliğiyle değil, şiirle kurduğu güçlü bağla da Elazığ’ın sanat anlayışını yansıtır. Bu şehirde her hikâye bir mısraya, her mısra ezgiye dönüşmüştür. Elazığlı şairler ve sanatçılar, şiiri bir ifade biçimi olmanın ötesinde, kimlik, duyarlılık ve estetik bilinci olarak yaşatmışlardır.
 
 
Bu güçlü geleneğin doğal bir sonucu olarak, Hazar Şiir Akşamları da ilk kez Elazığ’da doğmuştur. Fırat’ın sularına, Hazar Gölü’nün maviliğine, Harput’un taşına sinmiş sanat sevgisi; bu büyük şiir buluşmasının ilham kaynağı olmuştur. Hazar Şiir Akşamları, sadece yerel bir etkinlik değil, Türk Dünyası’ndan gelen şairlerin aynı gökyüzü altında dostluk, barış ve şiir diliyle birleştiği bir kültür şölenidir. Elazığ bu yönüyle, Anadolu’nun kalbinde şiirin ve sanatın kadim başkentlerinden biri olarak kabul edilmiştir.
 
 
Elazığ, musikinin, edebiyatın ve zarafetin şehridir. Bu yıl 28’incisi düzenlenen Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarının teması “Altaylardan Hazara” olarak belirlenmiştir. Kutadgu Bilig’in yazarı Yusuf Has Hacib anısına düzenlenmiştir. Biliyorsunuz ki “Mutluluk Veren Bilgi” ya da “Devlet Olma Bilgisi” adlı eser hem dil hem de kültür tarihimiz için bir baş yapıttır.
 
Elazığ'ın kültürel belleğinde özel bir yere sahip olan Hazar Şiir Akşamları,1980’li yılların sonlarında temelleri atılan, 1992’ de ilki yapılan etkinlik, bugün Türk Dünyasının en köklü ve saygın şiir etkinliklerinden biri haline gelmiş bir kültür hareketi olmuştur. Bu etkinlik, yalnızca bir şiir dinletisi olmanın ötesine geçmiş, Türk dili, kültürü ve edebiyatı etrafında dostluk köprüleri kuran uluslararası bir sanat platformuna dönüşmüştür.
 
 
 İlk yıllarında Elazığlı şairler ve yurt içi şairlerin buluşması şeklinde başlayan Hazar Şiir Akşamları, zamanla Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan, Makedonya, Bosna Hersek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gibi kardeş coğrafyalardan gelen şair ve yazarların katılımıyla büyüyerek, Türk Dünyasının ortak sesi olmuştur. Pandemi süreci hariç her yıl birlik, kardeşlik, vefa ve kültürel süreklilik duyguları da yeniden inşa edilmiştir.
 
Bugün Hazar Şiir Akşamları, geçmişle günümüzü buluşturan bir kültür aynasıdır. Bu kadim şehrin sanat damarlarından beslenen etkinlik, Fırat’ın sularıyla geniş coğrafyalara ulaşır. Dünden bugüne taşıdığı bu misyonla şiirin barıştırıcı, birleştirici ve onarıcı gücünü temsil etmeye devam edecektir.
 
Bu yıl 17-19 Ekim 2025 tarihlerinde 28.si gerçekleştirilen Hazar Şiir Akşamlarına yine Türk Dünyası’ndan ve yurt içinden birçok şair katılmıştır. Valilik ve belediyenin özenli ev sahipliği, halkın içten katılımıyla başarılı bir şekilde tamamlanmıştır.
 
 
Gelelim 28. Hazar Şiir Akşamları etkinliğinin ayrıntılarına:
 
16 Ekim günü, Türk dünyasından ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen şairler Elazığ’a ulaştı. Karşılama, konaklama vb misafirperverlik üst düzeydi. Elazığ gönlüyle karşılamıştı misafirlerini. İlk gün, şairlerin farklı liselere dağıtılıp öğrencilerle buluşması sağlanmıştı. Yazar-öğrenci buluşmaları, bu etkinliklerin en önemli koludur. Öğrenci buluşmalarından dönen şairlerimiz gördükleri ilgiden, öğrencilerin enerjisinden ciddi şekilde memnun olduklarını belirttiler. Biz de Hüseyin Özer şairimizle birlikte Mehmet Akif Ersoy Lisesi’ne gitmiştik. Gençlerin edebiyata ilgisi, soruları, gözlerindeki ışık hepimizi umutlandırdı. Şiir, okul duvarlarından taşarak kalplere ulaştı. Kitaplarımızı imzaladık, dizelerimizi paylaştık. Hocalarımız ve öğrencilerimizin bu tür buluşmaların daha sık yapılması temennileri ve güzel dilekleriyle ayrıldık. Türk Dünyası ve yurt içinden gelen şairlerin Fırat Üniversitesi öğrencileriyle buluşturulması da bir sonraki programlarda temennilerimiz arasında olsun.
 
 
Aynı gün saat 18.30’da Hazar Şiir Akşamları mehter takımı eşliğinde yapılan “Şairler Yürüyüşü”yle başladı. İlin mülkî amirleri ve halk da bu yürüyüşe iştirak ettiler. Şehir bayram yerine döndü. Hep birlikte Ahmet Tevfik Ozan Kültür Merkezi’ne kadar yüründü.
 
Açılış ve protokol konuşmalarından sonra nihayet mikrofon şiire bırakıldı. Şiirin birleştirici gücü Türk Dünyasını tek yürek yaptı.
 
Mehmet Ömer Kazancı, Türkmen edebiyatının bilge sesi olarak hem kalemiyle hem öğretim hayatıyla Türk dünyasının kültürel hafızasına yön veren öncü bir aydındır.
“Paşam kalbimize çok inanıyoruz/Çünkü sen varsın içinde”
 
 Agrafena Kuzmina, Yakut diyarlarının zarif temsilcisiydi. Hem akademisyen, hem yazar, hem de fotoğraf sanatçısı olarak, Sibirya’dan getirdiği soğukla sıcacık bir yüreği buluşturdu.
 
Nurali Kabul, Semerkand’ın bilge sesiyle tarih kokulu dizeler okudu.
Romanlarıyla, destanlarıyla tanınan şair, “Timurlular”dan bugüne uzanan bir kültür yolculuğu sundu.
 
 
Hazar’ın engin maviliklerine komşu olan Mankistau bölgesinde dünyaya gelen Sultanbek Kudaybergen: Hazar Gölü’ne duyulan özlemi, içsel sızısını, doğa ve su imgeleriyle harmanlıyor.
Ab-ı hayat dolmuş, suyuna Hazar/Gönlümde ayrılık bir de hasret var.
 
Gayrat Majidov, Özbek edebiyatının çağdaş ve lirik sesi dizelerinde beyaz güller üzerinden, ruhun saflığa, sevdayla birleşen manevi bir huzura yönelişini anlatır.
Duygun saf, sevgin saf ve inançlı ol/ Sana beyaz güller getireceğim
 
Assel Ospan, Kazak şiirinde kadın sesini zarafet, inanç ve doğa sevgisiyle harmanlayan bir çağdaş şair. Şiiri Türk dünyasının ortak dilini ve kültürel bağlarını yücelterek, Hazardan Anadolu’ya uzanan şiir kardeşliğini anlatır.
“Aşıp Anadolu sana yetiştim…”
 
 
Leyla Şerif Emin, Rumeli'nin hüzün ve umut dolu sesini modern Türk şiirine taşıyan, duyarlılığı güçlü bir balkan şairidir.
“Balkanların ayazında biz yandık Allah’ım!”
 
Xuraman Muradova, kalemini Türk kadının zarafetinden ve milletin birliğinden besleyen bir şairdir. Okuduğu şiirde Türk kadınını yücelterek onu hem milletin onuru hem de yeryüzündeki cennet olarak simgeler.
“O Türkün xanımıdır, yerdeki cennet gibidir.”
 
Elvin Alizade, genç kuşağın temsilcilerinden biri olarak Azerbaycan şiirine modern duyarlılık, vatan sevgisi ve güçlü bir lirizm kazandıran bir şairdir.
“Seni kabe bilirim başına dönüm” şiirinde sevgilinin varlığını kutsal bir değere yükselterek, aşkı hem ilahi bir teslimiyet hem de sarsılmaz bir sadakat olarak dile getirir.
 
İbrahim İlyaslı, Azerbaycan şiirinde insanın iç mücadelesini, zamanın sancılarını ve milletin sevgisini yalın ama derin bir duyarlılıkla dile getiren önemli bir çağdaş şairdir.
“Biz de Türk evladıyız
Bizim de var andımız
Türk milleti var olsun
Ve tüm Turan yaşasın!”
 
Ramil Ahmed, iki kültür arasında köprü kuran, şiir ve denemelerinde zamanı, mekânı ve insanı felsefi bir derinlikle işleyen genç bir edebiyatçıdır.
“Sensiz mahkûmum ağaçlar, binalar, insanlar, sular arasında…”
 
Türkiye’den katılan şairler de bu gönül köprüsüne kendi seslerini kattılar:
 
Şerif Kutludağ, “İnsan” adlı şiirinde insanın içindeki iyiliği hatırlattı:
 “Aşktır bu, arınmaktır ezel bereğinden,
Nübüvvetle kalpler bir olur besbellî…”
 
 
Süleyman Baydili, şiirlerinde derin duyguları kısa ve yoğun dizelere sığdıran, yaşamı şiirle belgeleyen, ”kitapların emzirdiği sakallı bir çocuk” olarak anılan özgün bir şairdir.  “Ben Ölem”de teslimiyetin en sade hâlini anlattı:
 “Yerinde ben olsam çeker giderdim…
Ama sen..; yine de gitme istersen… Ben ölem…”
 
İnci Okumuş, “Bir Göç Vakti Şiiri”yle yüreğinin göçebe yanını dillendirdi:
“Kimsesiz gözyaşları doluyor yanaklarıma
 Sonbahar da gidiyor ben kalıyorum”
 
Talat Ülker, şiir ve denemelerinde Anadolu insanının duygularını, kültürünü, iç dünyasını derin bir lirizmle dile getiren, akademisyen kimliğiyle edebiyatı yaşatan bir şairdir.
“Yenilgim Kutlu Olsun” diyerek, kendine karşı teslimiyetin şahlandığı dizelerle dinleyenleri buluşturmuştur.
“Ben yâr cevrinden değil ama arsız gönlümün
Taleplerinden bıktım, yenilgim kutlu olsun.”
 
 
Mehmet Sümer, “Sesinde Yara İzleri”nde; geçmişin izlerini sesle,sessizlikle ve doğanın imgeleri ile bize duyumsatıyor.
“kuşaklar boyu taşınmış bir acıyı getirdin
getirdin ve göğsümün tam üstüne indirdin”
 
Bülent Polat, “Burası Anadolu” diyerek memleket sevgisini selamladı:
“Burası Anadolu sevdalı yüreklerin ülkesi.”
 
Mehmet Ali Kalkan, “Vatan” şiirinde coşkuyla seslendi:
“Dünya dünya Kur’andır, / Gökkubede Turandır / Vatan bende durandır. / Hepsi de özüm oğul”
 
Gonca Yılmaz Hatunoğlu, “Albina” adlı şiiriyle mitolojik ve destansı imgelerle insanın içsel çöküşünü şiirine taşıdı:
“Sen benim alnı yıldız akıtmalı atımı vurdun.”
 
Feyzullah Arslan, “Her Şey Helal Olsun Sana Elazığ” şiiriyle uzun süre görev yaptığı şehri selamladı:
“Her şey sana helal olsun sana Elazığ.”
 
M. Hüseyin Özer, “Aramıza Koyduğumuz Duvarların Ardı”nda: Gazze’deki zulme karşı insanlığın suskunluğunu sorgulayan, vicdanın sınırlarını aşan, sorumluluk çağrısı da bulunuyor.
“Seninle diz dize çökse çatısı dünyanın üstümüze, bana beşik kalır intifada sana. / Bu suç benim!”
 
Meltem Çapar Çiftçi, “Aşkın Dijitali, Ölü Gibi Bir Şiir Yaratır.” derken, modern dünyanın soğukluğuna karşı şiiri bir sığınak kıldı.
 
Bukrenur Yılmaz, “Mevsimsiz Hüzün”le insanın kendine dönük sorgusunu dillendirdi:
Söylesene anne, / Belki bu her şeyin sonu değil ama / Kokusu kaçmış olduğu halde / Nasıl hayatta kalıyor güller…
 
Ahmet Demir, “Azizlerin Şehri” adlı şiiriyle Elazığ’ı anlattı:
“Şiir başkentim bu şehir bu şehir aziz şehir.”
 
Gökhan Bulut, “Mütefekkir” şiiriyle insanın özünü hatırlattı:
 “Tımar et şu içindeki hayvanı/Çıkar at şu içindeki ruhbanı”
 
İzzettin Dönmez, “Küstüm Doğrusu” adlı şiiriyle ince bir sitem bıraktı:
“Gülden beklemezdim, küstüm doğrusu.”
 
Ve ben… “Hangi Eylül Öpecek Hatırımı Gözlerinden” adlı şiirimle, mevsimlerin yorgunluğuna bir nefes bırakmak istedim:
“Ay tutuldu göklerde güneşi sitem vurdu
Ya yanık doğdu gönlüm ya aşk böyle kavurdu.”
 
Etkinliğin ikinci günü Palu ve Harput gezileriyle devam etti. Kalenin taşları, müze hamamının buğusu, türbelerin sessizliği arasında şiir dolaştı. Yolculuk boyunca Turan illerinden ezgiler süsledi göğümüzü.
 
Akşam ise Türksoy’un öncülüğünü yaptığı, metinlerini ünlü şair valide-i şuara İlter Yeşilay'ın yazdığı, Türk Dünyası Dans Topluluğunun gösterisi göz ve gönüllerimizi fethetti. Kostümler, ezgiler, renkler… Türk dünyasının tüm sesleri aynı sahnede yer buldu. Ardından Kıraç, coşkulu konseriyle salonu ayağa kaldırdı. Binlerce kişi aynı anda söyledi; şiirle,müzik bir oldu.
 
Son gün Sivrice’de yapılan kapanışta, Sayın Vali Numan Hatipoğlu’nun katılımıyla plaket töreni düzenlendi. “Üstün Hizmet Ödülü” Türk dünyasının gururu Aziz Sancar’a verildi.
 
Etkinliğin önemli ayaklarından biri de Türk Edebiyatı Vakfı’ydı. Serhat Kabaklı hocamız yıllardır Hazar Şiir Akşamlarına ciddi katkılar sunuyor. Kendilerine teşekkür ediyor, emeklerine sağlık diyorum.
 
Teşekkürler…
Bu yürek köprüsünü kuran Elazığ Valiliğine, Elazığ Belediyesi’ne, Türksoy’a, emeği geçen tüm gönül insanlarına, dinleyicilere, gençlere…
Gökyüzüne karışan bütün şiirlere… Teşekkürler
 
Şiir ki bu coğrafyada yalnızca okunmaz.
Yaşanır.
Ve yaşatılır.
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir