Kafdağı’ndan Gelmiş Bir Yabancıyım Ben

İSMAİL OKUTAN Kafdağı’ndan Gelmiş Bir Yabancıyım Ben

İSMAİL OKUTAN
Kafdağı’ndan Gelmiş Bir Yabancıyım Ben
 
Mavi bir uçurtmayım ben gam ve keder yamacında
Üzgün bir ağacım ben mazlum coğrafyanın kıracında
Mülteci bir çaresizliğe dönüştü yalnızlığım
Bulutları peşine takıp götürdü yılgınlığım
Lime lime parçalanmış Ortadoğu’yum ben.
 
İşkencenin kalbinde yaşayan bir aşk mahkûmuyum.
Mazlumların içinde dolaşan yüksek hızlı bir kıyamım ben
Yüksek hızlı bir trenle geçer içimden acılar
Topraktan fışkırarak çıkan bir ırmak içimde
Benim içimde gürül gürül akıyor sular
Zekeriya’nın kovuğunda biçildiği ağaçtır gövdem.
 
Yurtsuz kalmış göçmen duygulara toprak oldum.
Nefreti yeryüzünde boğan sevgi ağıyım.
Şehitleri koynunda saklayan bedir dağıyım.
Benim içimde unutulmuş aziz yakınlıklar var.
Savaşta zulme uğramış canların feryadıyım.
Yüreği paramparça edilmiş bir halkın andıyım.
Karanlığın en koyu anında söker sabah içimde
 
Benim içimde kederle kardeş olmuş yalnızlıklar var.
Açlıktan ölen Afrikalı bir çocuğun hasreti benim.
Savaşın ortasında büyüyen çocuğun saçını okşar şefkatim
Zulme karşı isyan eden mazlumların direnci benim.
İşgal edilmiş yüreklere sicim sicim direniş yağdıran bulut benim.
Gözü yaşlı bir annenin savaşta kaybolmuş çocuğuyum
Kayıp bir çocuğun kalbini taşırım içimde
 
Kafdağı’ndan gelmiş bir yabancıyım ben.
Yenilmez direnişler getirdim heybemde
Bu esrik kentin sokaklarında doğan bir sancı var içimde
İçimde birikmiş feryatları taşıyacak gemiler arıyorum.
İçimi kanatan acıları okyanuslara ulaştıracak ırmaklar arıyorum.
Aşkı nazikçe büyütüp yaşatacak şehirler arıyorum.
Hiçbir zaman birleştirilemez ayrılıklar var içimde.
 
Ağır hüzünleri taşımak için biçilmiş bir kaftanım.
Kurşuni sancıları yüreğinde saklayan annelerin figanıyım.
Acıları böğründe büyüten çocuklar için savaştayım
Dünyaya yabancılaşmış akrabalıklar var içimde.
Direniş gemilerinin demir attığı bir körfez var içimde.
Ruhu kehkeşanlara karışmış biriyim
Şimdi şehir şehir tutuşmuş alevler var içimde.
Binlerce kez tattım hüzünleri, hıçkırarak ağladım,
Binlerce kez acıları sürerek içime, yüreğimi dağladım.
 
Kafdağı’ndan gelmiş bir yabancıyım ben
Sevdamı sonsuza taşıyacak nesiller arıyorum
Çoraklaşmış kalpleri yeşertecek nehirler arıyorum.
Duvarları yıkıp özgürlüğe koşacak esirler arıyorum.
Benim içimde alev alev büyüyen yangınlar var
Şehrin içinde yenilgi yenilgi büyüyen yanılgılar var
Sana aşktan öte bir aşkla bağlandım,
Savaştan da beter bir çileye, ayrılığa, yalnızlığa dayandım.
Yitip gitmene, gitmene, ah sebepsiz kaybolup gitmene yandım.
 
Kafdağı’ndan gelmiş bir yabancıyım ben
İsyanlara, direnişlere, dirilişlere kaçıyorum
İçimde sicim sicim yağan yağmurlar var,
İçimde balta girmemiş ormanlar var,
İçimde demlenmiş koyu korkular var,
Korku koyunda demirlemiş gemiler var
Benim adım deli divane, çılgın ve aşk müptelası;
Kalbim bin bir rengi gösteren duygu kartelası
Yangınlara, yağmurlara, karanlıklara kaçıyorum.
Ormanlara, korkulara, kalp derecesinde akrabalıklara sığınıyorum.
Cebimde isyan ve aşk düşleriyle düştüm yola
Kırgın kalplerde geceledim her gün
Nefretimi kustum şirk dolu bulvarlara
 
Kafdağı’ndan gelmiş bir yabancıyım ben
Irmaklara, ağaçlara, yalnızlıklara kaçıyorum,
Sulara, okyanuslara, ayrılıklara kaçıyorum,
Ben kendim değilim, sahibime sığınmasam
Yangınları söndürüp baharları taşıyorum göğsümde.
Kuyunun dibinde çağdaş bir Yusuf’um şimdi;
Kasvetle arkadaş olmuş kuraklıkları yeşertiyorum içimde.
Hüzün türküleri söylüyor içimde derin yakarışlar
İçimde sakladığım şimdi mahşeri haykırışlar
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir