NECATİ SARICA
Sana Gelmiştim Ben
Uzakların en uzak ötesinden, sana gelmiştim ben
içinden çıkamadığım, varoluşun en garip halinden
sana gelmiştim ben, şizofren rüyalar içinden
kimi zaman varoluşun en dibinden
kimi zaman
yaralı bir köpeğin acı çeken gözlerinden
sana gelmiştim ben, sabahların feryat dolu seherinden
Uçurumlardan düşerken ben, düşerken zirvelerden
yoklardan var olduğum her halimle, sana gelmiştim ben
kıyametten bir an gibi giyilmiş elbiselerle
dikenler üstüne diz çökmüş dualar içinden
sana gelmiştim ben
dönüsü olmayan yolların götürdüğü yerden
sözcüklerle ulaştığım yerlerden, sana gelmiştim ben
İçimden taşan bir delilik hevesiyle, sana gelmiştim ben
sonsuz
ve sanrılı bir hayaller aleminden
sana gelmiştim ben, içimi kuşatan şizofren rüyalar içinden
geceler beni alıp götürene kadar içimden
sana gelmiştim ben
Başım önüme düşene kadar hep bir sabahçı kahvesinden
sana gelmiştim ben
sanki aklım yanarken alevli ateşler içinden
ben her gün başka bir halin içinden
ben her gün başka alemlerin içinden, sana gelmiştim ben
Kirpiklerimin ucunda acemi damlalar birikirken
sanki bir çocuk ağlamayı yeniden öğrenirken
sana gelmiştim ben
benim geceler boyunca içime çektiğim zifirden
gözlerimde masalımın rengi kanarken
sana gelmiştim ben
karanlık kuşlarla gecelerin ötesine geçerken
Şizofren kuşların amansız kalbinden, sana gelmiştim ben
çöl geceleri kadar hummalı bir aşk içinden
en derin hasretlerin nöbetinden, sana gelmiştim ben
sarsıldıkça sarsılan sanki bir mahşer yerinden
akılları durduran sanrılı rüyalar içinden, sana gelmiştim ben
Aklımın en uzak ötesinden, sana gelmiştim ben
iğnenin deliğinden bir kiraz geçirdiğim akıllar içinden
ayağı kırılan karıncanın kalbinden, sana gelmiştim ben
uçarken vurulmuş kuşların kınalı kalbinden
uçarken vurulmuş kuşların düştüğü yerden, sana gelmiştim ben
Gönlümü sana verdiğim sanki ateşler içinden
sana gelmiştim ben, kehribardaki karıncanın kalbinden
bin yılları bekleyen bir muhteşem yalnızlık senfonisinden
bir cücenin rüyasında Yusuf boylu kuyular içinden
kaderimin kırıldığı en onulmaz yerden, sana gelmiştim ben
Vurgun yemiş bir aşk ile söylediğim sözlerden, sana gelmiştim ben
Tanrının boyasıyla boyanmak gibi bir hayalin peşinden
sana gelmiştim ben, uzakların en uzak ötesinden
çakallara yenik düşmüş bir aslanın kaderinden
sana gelmiştim ben, uzakların en uzak ötesinden
Kuşatılmış kaleler gibi duran yalnızlığımın çaresizliğinden
rengarenk akan akıllar içinden, sana gelmiştim ben
limanı da yaktığım ateşin gölgesinde beklerken
acının kalbine girecek kadar acı çekerken, sana gelmiştim ben
sana gelmiştim ben, kendimi astığım kiraz ağacının kalbinden