ZEYNEP SEYYAH AK
 Can Sürgünlüğüm II
 Canına Armağanım
 Kim olabilmiş senin kalbin
 kim kalbin kadar büyülemiş sözü
 asırlar geçeli. 
Ya bir müebbet talana gebedir zaman
 ya şehla bakışının senfonik ahengine
 karışır ruhuna bir ay
 karışır sürgünlüğüne.
 Hangisi  raksta
 hangisinin kanı donmuş bir göz çanağında
 sen söyle.
 Sevgili can
 şimdi kim kısık sesli bir acının düşünü
 rüzgâra şerh edebilir
 bir yok olmuşluk tünemişken üstelik
 mevsimi boran bu vakitlere.
 Yine gamlı bir tecelliye 
 razı benim ellerim
 kalbin zembereğini titreterek.
 Kalk şimdi suya dokun
 ateş bizi yakmaktan geçti.
 Sonra toprağa dokun
 mührü kırılsın duaların.
 Bir de yağmura dokun
 ruhunu giyinsin gök 
 senli avare olsun her iştirak
 her iştiyak.
 Akıncılar şehrinden sesinde eski bir ağıt
 şafağı bekleten
 hiçliği karşılayan
 ve bin bir çehresinde envai kokularla.
Gözyaşın en cesaretli olduğu vakit
 bir sen kalmış bir sensizlik kendi başına 
 rüzgârın özgürlüğüne koşan 
 çarıksız bir çocuk gibi.
 Sevgili can
 çiçeklerle demledim denizi
 dudağımıza konan bin kanatlı kuşlar hatırına
 neden bazı şarkılar bir veda gibi darmadağın eder bizi
 neden şairler ölmüş cümlelerini
 neden bazı sözler hep ertelenir yarına.
 Hep bir yağmur diledim
 toprağın menziline
 bizi biz geçen saatlerle yazdı her satırı gece
 kimsenin gölgesine hiç basmadı ay
 yalnızca şairlerle gülüştü hep gizlice.
 Şimdi bir sevgi seli şimdi ey sevgili can
 biriksin kalbimizde sevdadan sıza sıza
 acı yüreğini yoklasın bir göç ülkesinin durmadan
 o göçmen kuşlar gibi bakıp biten bir yaza
 kalkıp da gitsek artık her şeyden ve herkesten
 karışsak bir sır gibi o kendi tenhamıza.
 İstanbul’a yakışan yağmur gibi karışsak
 karışsak yağmur gibi o kendi tenhamıza
 sonra sonsuza dek sevsek, barışsak
 ve kanatlarımız sonsuz yağmurdan…
 Ama ben kanadı kırık bir serçenin
 aşka ayna tutan acısını nasıl anlatayım sana
 sen ki yüreği kuş yuvası ey sevgili can!
Asanatlar "şiirden sinemaya" 
