İSMAİL OKUTAN 
 Aşkı Gördüm Gözlerinde
 Sen sevmenin, hasretin, bağlanmanın sevdanın aşk hali
 Sen altın ve yakut duyguları taşıyan aşkın en saf hali 
 Senin içinden geçer gider aşkın yolu
 Hasretin benim içimde ey aşkın yurdu
 Gözlerinden denize yansıdı narin bir dekor
 Aşkın yüreğimde beni yakan derin bir kor 
 Dalgalarında kaybolup gitsem sonsuza kadar
 Her gece aşkından içimde bitmez kandiller yanar
 Şiddetli bir deprem gibi sevdana dair duygularım kımıldadığında
 Ormanlar diriltici sevgiyi kulağıma fısıldadığında
 Sen varsın 
 Ben yüzüne, siyah inci gözlerine meftunum
 Sen benim mecnunum olur musun ey sevgili.
 Aşkını ruhuna yeniden kuşatıp çıksan ne olur
 Yedi kıta, sekiz göl yerle yeksan olup senin olur
 O nazik, naif, inci kuşların her kanat çırpışında
 Sen varsın
 Ey mazlum coğrafyalara sevgi tohumu saçan 
 Rüzgârlarıyla gönülden gönüle yollar açan 
 Körpe dimağların en saf en bakir aşkında 
 Genç ile ihtiyarın, her sevdanın yanında
 Nehirlerin köpürüp suların toprağa akışında 
 Sen varsın 
 Kalbime damar damar işledin sevgili aşkını
 Elin elimde yüzüne bakarak söyledim şarkını
 İlmek ilmek işledin içime güzelliğin şavkını
 Duygu faylarından çıkan enerji ile büyütüyorum rüyalarımı.
 Çocukluğumdan beri beslediğim karşılıksız aşklarda
 Sen varsın.
 Elimi uzatıp tutuştum kadim rüyalarımda senin ateşinle
 Her dem her lahza koşup yürüyorum hayata senin hayalinle
 Senden gayri vatan yok, yurt yok, 
 Zulme batırılmış esrik kentlerin özgürlük düşüncesinde
 Yazgısı kölelik olan halkımın çile dolu  güncesinde 
 Sen varsın 
 Sonsuzlayın uzanıp giden tarlaların altın başağında
 Yürekleri çoğaltıp büyüten, âlemi büyüleyen şafağında 
 Altın kanatlarımı açıp uçuşa geçtiğim rüzgâr koşusunda 
 Yorulma nedir bilmez çocukların sevda yokuşunda 
 Sen varsın 
 Senin gözlerinden öyle bir ışık parlar ki artık sorma 
 Açıl sır perdesi açıl surlarına al beni yüreğimi yorma 
 Ne kadar hasret, ne kadar hüsran varsa içimde
 O kadar görkemli güzelliğin, gizemin var ki âlemin içinde
 Sokakların başında bir mehter çalıyor, köşe taşların soluğunda
 Çarşıda pazarda, eski zamanlardan kalma bir tarih korkuluğunda
 Sen varsın.
 Ne büyüksün sen nereye baksam ışık, nereye uğrasam çiçek 
 Sevda yağmış içine her taraftan bu ne büyük yürek 
 İçimi ürperten aşk söyleyen fısıltıların yankısında 
 Sanki gökyüzüne söylenen kutsal sevdanın şarkısında 
 Sen varsın 
 Yalnızlığın kuytusunda gezerken elimi tutar çekersin kalbine
 Çağlayıp akar ırmakların dibine 
 Sıradağların kadar büyük kadim sancıların içinde
 Öz ülkesinde ötelenmiş dışlanmış yabancıların kalbinde 
 Sen varsın.
 Yapma böyle ne olur böyle yapma nedir senin derdin.
 Öptüm bu gün yüreğini, ayrılmak istemiyorum senden
 Toprağından fışkırarak çıkan firuze ırmakla denize doğru coştum,
 O heybetli dağlar boynunda kolye, senin için  şehadete koştum.
 Yeni ay görünce yüzüne bakardım; göz bebeklerinde
 Sen varsın.
 Dağına taşına ormanına gönlümden çile bağladım
 Eski yeni kayıp geçmişe nemli dualarımla ağladım.
 Evliya dolaşır göğünde yeryüzünde tarih bahçesinde
 Sen varsın
 Sen duru bir su, nazlı bir çiçek, patlayan bir volkan
 Orman gibi çoğalır içinde sevgi koynunda ağlar zaman
 Yüreğini dağıtırsın öksüzlere yetimlere kandillerde
 Kadınlar doğum yapar seni yaşatmak için bütün illerde 
 Doğumlarda ölümlerde hüzünlerde sevinçlerde sancılarda;
 Sen varsın. 
 Ben senin resmine yüreğine ruhuna aşığım.
 Ey beni aşktan haberdar eden…
 Aşkınla beni kuşattığından beri seni unutamıyorum.
 Şu an gidişinden dolayı hayatı zorluyorum. 
 Cüzzam bir fasıl  gibi girdin ömürlere 
 Hüzün divanı
 Asanatlar "şiirden sinemaya"
Asanatlar "şiirden sinemaya" 

 
  
Nereye baksanız ışık nereye baksanız çiçek olsun….sağlıcakla