CAFER TURAÇ
Delta
akarsu yataklarına ikindi yalnızlıkları serip duran kuşların
kırgın ay ışıklarının kirpiklerinize değip geçtiğini biliyoruz.
çiçeği soldurmasını,
iğde yapraklarını gelinbaşı yaparak kahkahalar çalmayı
yani aşkı ve hatırayı
şarkıların diz boyu vedalarla onurlandığını
(titrek eli, zorlanan göz kapaklarını)
ve senin yağmurlara bakar gibi sallanışını
gözlerinin içimizin çekirdeğini doldurduğunu biliyoruz.
bunun için yüzümüzün tuhaf ve dokunaklı
saçlarımızın çılgınlığından haberdarız
ve dudaklarımız
bunun için, bir cümle güzel anılarımızın
ta arka köşelerindeki köhne mızıkamıza,
atlarımızın yelelerine, kirli bir el değmediğini
mahcup duruşlarından anlıyoruz.
oysa siz her sokağın ağzında yeni bir endamla çıkıp gidiyorsunuz
her tabancada terin soldurduğu nişan gibi
omuzlarımızın ölümü boşlaması gibi
hırkasını çıkarıp, bir güz günü ebedi giden dostlar gibi gidiyorsunuz
ellerinizin iklimine şaşıyoruz
bir bakıyoruz, beyaz ve konuşkan
bir bakıyoruz, ölgün ve siyah
bir bakıyoruz, yağmur ve fısıltısız
sonra bakıyoruz şahit
ve daha söndürülmemiş sigaranız
taranmamış saçlarınız
istediğiniz günlerin arifesinde bulutlar ağdıkça,
cevize kınanmış giysilerinizin duldasına bir çocuk
“T” harfinde ve muntazam adımlarınız.
21ağustos 1984