Kalbime Notlar

CAFER TURAÇ
Kalbime Notlar
 
I
 
bu mezar taşlarına bu kadınlar helâk edici öpücükler sürdüler
           
bu ay kendine ayrı doğdu akşamdan fazla
bu çadırlar bir kitap sayfasında saygıyla önemsendi
ceplerinde en çok tespih taşıyan adam
ölümü gül yorumunda ışığa tutan anne
karanlığı eliyle karışlayan çiğ çocuk
başladı ağlamaya.
 
hayırsız bir cepheden gedik açınca asker
anlardan şahince çıkıp gidince rüzgâr
sebiller yeterli bir akarsuynan yununca
sevdaya kaftan biçen gizemli yoksul derviş
sonsuzu sonsuzlukla algılayan böcekler
bir addan düşülünce künyesi çıkan kuşlar
muazzam gökyüzünü artıracaklar.
 
işte ellerimin tersiyle ıslattığım şu ensem
işte umudun hırsıyla tarazlanmış saçlarım
ve beni git git buharlaştıran eylem
:bu kediler yerlerde sırtüstü yargılanır
dişlerin kamaşması hüznün yatışmasıdır.
ve mideler ancak açlıkla ağırlanır.
 
kavgama kan veriyor düşlerim
bir yerde kurşun asker misali kabul görüyorum.
adamlar ki canıma karşı suç işliyorlar
gömleğimi ilikleyen leğen başında çamaşır buran ellerdir.
kahve ahalisi cami diplerine üşüşüyorken
çocuklar katolik çarşıları kurutuyorlar
 
ve toy gemiler örneği sular yarıyor beni
hane halkımın cümle duaları üzerimdedir
çıkıp poyrazlarda beni çekiştirmenin
yastıklarda, odalarda söylenirse bir kul ağacın
çaprazlama dallarında
beni çekiştirmenin adı bilinmektedir.
 
mürekkepler bir divit’in sorumluluğunda değildir
kana mazot fiyatıyla bakar körkütük kurşun
pankartlar çatı katlarına asıldıkça uzuyorlar
kumrular telgraf direklerinde masum
resimler koyu pastellerle değiştirilirse aynı
yılanlar yıkandıkça kınanıyorlar.
 
vefalı dostlarca bulutlar kaparsa seni şaşma
bir çoban en çok çoban olduğu yerde eski bir kaval
akide şekerini yalnız çocuklar ustaca yerler
ve anneler dizdövme rekortmenidirler tüm şefkatler adına
ve başka gözle görünürler dolayısıyla
ve dolaysız severler.
 
martılar sınanırsa yeni bir hayat hakkı tanınıyor demektir.
çullar üzerinde saf çocukların ezberlerindeyse tarih
vahşi küsmelerini toprak damlar tutarsa
gözlerin kartalca çelişkiyi yırtarsa
ve sen mahkûm edasıyla hayra yorarsan beni
hayatımız yeniden yaşanacak demektir.
 
II
 
ey yengeç tutmuş tılsımını yalınlaştıran kadın
ay cemâlin kanamış zor yüreğim üstüne
gitmiş-gelmiş yolları kader saymış ömrüne
ey eteğini rüzgârdan esirgeyen can kadın.
 
tatmamış balam avrat aşiret sevdası şu tenim
kaçakçı doğmuşuz sınır boyları
yetmemiş kurşunu hak yiyenin hey balam
bir doru atın husumeti gözlerim.
 
III
 
bir de sevgilim hani mübarek konuş ve dur
gözlerin gecede bir oltu taşı
gâvur ekmeğine yemlik otuna
cizre vadisinde kan kusan mavzer
üç can asker üç can alır kırmızı.
 
babam otuzsekizde hilvanda seyis
meslek saymış kendine at terbiyesini
ve diyarbakır ulucami çevresi
yürekte nar gibi kızaran temmuz
bir yerde muska takmış dorata babam
aynen rivayettir dedi emmisi.
 
duldalarda yitik kalmış çıplak ağaçlar
eskimez üstüne aldıkça yiğit
ve kefil tutar yüreğe aziz elleri
 
bir cevval ananın diktiği şalvar
cümlesi perişan cümlesi mihnet
babanı saymış ve kadrine inanmış
hemşerisinin alkan gömleği
ve pazaryerinde kıbleye dönük
avucunda tüyü hafif bir anka kuşu
cübbesinde namluya sürülmüş üç delifişek
üç ayet misali okunsa sure
urfa’dan karayele bakan ırmakta
akmış gelmiş cumhuriyet askeri.
 
hey balam bildin mi sevdin mi beni
şafak kan çanağı/ebter yarası
işte sürdüm geliyorum duy beni
bir umut ışık gibi nebiler nebisinden
artakalan sevdayı.
 
IV
 
(çehren hançer karanlığı/ağzından tiftiklenmiş bulutlar)
 
beni vurdular dul bir müşküllük taşıyorum.
kardeş yarası taşıyorum yadigâr mendil gibi
bir vakit alnımı kurulayan şiirim
belini dayamış muhtaç duvara
ağzından tiftiklenmiş bulutlar
içinde kanamış körpe çocuk elleri
ve benim yerim hoş kokulu leylâklara aşina,
atlı yürek sürükle benim şeytanlığımı
geceler ol geceye hazin sırları götür
cemi cümlemizin meşgulüdür yaşamak
bir yerde başlarken bizi yalayan düşler
yitirirken bir leylimi kaya dibinde
çatla gözkapaklarımda dostum aşkına
hürmetle konuşan ezgi dilleri
mor menekşe için alkış tutan diyardan
türküler söylet bana baştanbaşa azeri.
 
bir gün benden hesap sorulur kanamış eller için
çehremde zamana korkunç bir hançer
sakal diplerimde maviye çalan öcüm
süte alışkın kuşların tutsaklığından
asi gözden kör dudaktan
hesap sorulur bir gün.
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir