Kalbin Yakınmaları

CAFER TURAÇ
Kalbin Yakınmaları
 
I.
 
nedir sürek avına çıkmış bir bozgun sonrası kalbim
veya ellerinin üstünde gezinen ihtilâl akşamları
nedir böylesine sokak lambalarını üfleyen çocuk ağzı.
 
yıldız gülümsemeyi en çoğul hale koyan
bulutlar bir vazgeçse hırçın yıkılır kadın
nedir usumda kaynaşan eylül ayaklanması.
 
alt edilmiş bir gelincik kendini tazeler yağmursuz
damları döşek sanan gagası ekmek kızlar
gece yarılarında omuzlarım uzanır
azıcık ölüm vardır her evde tütmez böyle
kimi soran bir öfke gibi ölen çocuklar
nedir sevdayı yok farz eden adamlar.
 
bir yüze geldim ki yüzüme sökülüp gelir
bir kere elim vardır sokuldukça ısınan
her gün yaralar açmakla kaybolan elim
her gün yaralar sarmakla hünerlenen elim
nedir bize yaşamayı ödünç vermeyen zulüm
ellerimiz kanıyor hakkımız var sevgilim.
 
II.
 
can şahittir can üzre yandığımıza
o insanlar ki çözülüp çözülüp sakatlanmıştır.
bir kaygı doğurmaz haziran akşamları
sora sora ayvaları açısı hayvan ağızlar
utandıkça yiyorlar utanmadan yerlerken
o tapınaklar ki bozulup bozulup tapınılmıştır.
 
III.
 
/düşü düş
muhali muhal
bir endişemi vakit hayalden sayar
öyle sevdikçe ulaşırım eşilmemiş kapılara
halime hal/
 
dilim rıhtımında köpük yalayan  martı
van’da bir uşak yitirdim/kimlere bıraktın beni
çehren, o hiç alışmadan ürktüğüm geyik
en işlek sürüngenler gözkapaklarım
sabahtır, tenime isyanlardan soyunmuş bir iş çıkar
kendimi tutup tutup idamlanırım.
 
ve soğuturken lamelif ırmaklarda kadife gözlerini
beni çiçekler tutuklar uzar sessiz duruşmam
ağıtan rengi düşte beyaz bir kadın habire beyaz
güz kırpıntılarını biriktiren acıyı belleyen kuş
çıkar trenlerle boy ölçüşmeye otağsız vadilerde
iş değil kanaviçeler bollaştırır anne imgelerini
bütün gelip gitmeleri erteleyen evlerde.
 
IV.
 
hükmün hazin bir adı vardır.
girdimi gönüle bostan dağıtır gibi
kimse onduramaz el yarasını
çarpıntılı bir mermi gibi seker içimde
kan çıkmaz urbamdan kanım tütün
yakar ha yakar/erzurum tabyalarını.
 
ey benim atlara gün vermiş sevgilim
bir tutam saç vermiş söz almış sonra
eski bir güzergâh gül dermiş kolun
ve dallarla çatlar dallara sığmaz ölüm
sonra sen gidersin ben gitmem sonra.
 
V.
 
içimde yürüyen bir Leylâ vardır gözlerini anlatamam
kundaklanmış aydır.
adı hem ağıttır sütunlar içre sır olup gitmiş, kentlerin en
alımlı eylemi daha az yaşamaktır.
gazeteleri küpürlere kadar indirgenirse av mevsimi
başlamıştır, avlanma apayrı bir anayasadır
örneğin dudaklarını büzüştüren kasımpatılar yerleşik
ve seçimli bir annedir.
yeri geldiğince şu toprağı emzirir.
ne demeli napoli uçmaya hazır görmedim sanırım demifıçı
bir ülke, öyle olmazsa
yerinirim, sis bilirim, düşünürüm. örneğin bir zamanlar
napoli’de saldırgan bir
Leylâ bulurum. kimim kimsem yok der durur. alır onu
denizlere vururum. Leylâ’nın
saçları pür telâş balık.
 
tuhafsam, yürek hazır demektir.
 
sen güzelliğini oyup oyup kanatan ve artıran
sıkı bir denetimi hor gören kalbim
esrik bir anlatımı haylayıp bana
yorgun gülleri ve intiharları
güvertede dengelenen kuşları
ve kaybolmuş taylar gibi içerli
nedir savrula savrula çıktın camlara.
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir