Ben Bu Asrın Kadranıyım

SELAHATTİN YILDIZ Ben Bu Asrın Kadranıyım

SELAHATTİN YILDIZ
Ben Bu Asrın Kadranıyım
 
Bilmem kaç yaşındayım. Kiminde yirmi, kiminde elli.
Dişlerinden kan dökülen bir çağdan geçiyorum.
Lağımların yer üstüne döşenip kokuştuğu asırdan.
Önüne bakanların arkasından haberinin olmadığı,
dünü ve yarını hiçe sayan gündelikçi yıllardan geliyorum.
Hasedi koca bir taşın altına koyanlar mahalle takımının kalecisiydi.
Sırf kimse kırılmasın diye haylaz çocuklara bilerek misket kaptıranlar,
mahcup bir sevgiyle su döküyor cılız fidanlara.
 
Bütün renkli misketlerimi feda etmek de yetmedi mahallenin piçlerine.
Aslında misket ciddi bir oyundur.
Tanırsın mahallenin piçlerini.
Değişmiyor insan.
Küçükler küçük, büyükler büyük misketleri kovalıyor.
Misket oynamayı kırk yaşından sonra bıraktım.
Aslında mayhoşuz bir çoğumuz.
Yüzümüzü buruşturup tahammülü seriyoruz
doymak bilmeyenlerin sofrasına.
 
Ben bu asrın kadranıyım.
Çocuklarının ağzı sütten kesilince ümitlerinin de kesildiğini gördüm.
Annesi yolda ölmüş kırlangıç yavrusuyla
hüznü akran belleyenlerin adımdaşı.
Dramatik filmlerde ağlayan mahalle kadınlarının
ah vahları arasında yürüdü çocukluğumuz.
Çingeneler çadırlarını getirip kurduğunda,
rüzgârda koşunca dönen pervane yaptıklarını gördüm.
Benim ilk icatçı olarak tanıdığım, bir çingene kızıydı.
Ve askerde bir çingene çocuğuyla tanıştım.
Sadece çadır kurmakla hayatı geçmiş bir delikanlı,
sağlam binaların topraklarını koruyordu yüksünmeden.
Sonra bir Süryani çocukla da tanıştım.
Savaşta siper olup
barışta paylaşamadığımız bu ülkede.
 
Ben bu asrın damarıyım.
Belki otuz beş, belki yetmiş yaşındayım.
Başını Avrupa’ya uzatmaya çalışanların ülkesinden.
Ne yani kaşımız çatılmasın mı bu olup bitenlere.
Kusuru şerefli olanlara göz dikilmişse şayet,
Şeref de onların olsun haysiyet de.
Küfür etmeyi bıraktığım için
sadece müflis tüccar diyorum bu kepazeliğe.
Neden Avrupalı olacakmışız,
daha medeni olmak için mi.
Yoksa daha konforlu düşünmek için mi.
Medeni olmakla daha konforlu yaşamak arasındaki fark ne.
En iyi hırsızlar ve haydutlar medeniyet bahşediyor dünyaya.
Dün benden çaldığını,
Meriç nehrinin yatağında üreyen balıklarla döküyor toprağıma.
Kökü bizim olan ilmi önce övüp,
ağzımız açık bakıyoruz garbın diyarına.
Doğumuzla savaşıp kardeş belliyor,
batımızı düşman belleyip vize kovalıyoruz.
Dost kim düşman kim bu mecrada!
Nedir bu toprağın kaderi böyle.
Topaç gibi döndürüyor bizi peşinde.
 
Ben bu asrın zıpkın yemiş avıyım.
Ödevlerimi yapmaya daha yeni başladım.
Beni kontrol edecek bir öğretmen bulamam belki.
Yıldızlı pekiyi de isteyene versinler.
Kimsenin görmeyeceğini bilerek ödev yapmak,
hayatı anlamaya başlamanın yeni bir adı,
belki de gerçek anlamı.
Bilemiyorum yaşayıp göreceğiz bu girdabı.
Eski ayakkabılarımızın geçtiği yollara dönüp
kireç taşıyla çizeceğiz üzerlerini.
Tıpkı cinayet mahalli gibi.
 
“Yıllar bile kırılmış bırakıp gittiğine
Kaç yaprak dökümüne denk düşerdi bu geliş
Derlerdi inanmazdım doğruymuş söylenenler
Cinayet mahalline katil mutlak dönermiş”
 
Ben bu asrın göz bekçisi.
Vaktin, hırsın ve şehir tilkilerinin avı.
Yürüdükçe cinayete maruz kalan, durunca ölülerini sayan.
 

 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir