Mahallemin İnsanları 3

NECATİ SARICA
Mahallemin İnsanları 3 |ÖYKÜ|
 
Fonda MFÖ “ele güne karşı yapayalnız”.  Herkes birbirine tezgâhlarda solan çiçek burada… Manayı kelimenin kalbine indiren Rabbe şükürler ile… Kendi külümden yatağımda yürüdüğüm aynalarda yüzümü ararken kendimi tanıyamadığım. Ben kimim buralarda. Ah bu hayat beni hiç iyi saklamıyor dediğim. Yoklardan sonra kırlarda papatyalar aradığımdan da geçtiğim.
Ne söylediysem cesedimin başucunda, söyledikçe gün yüzümü haramilere karşı savunamadığımla ben kimim buralarda.
 
Kim nerede yaralı ya da hasta bir köpek bulsa bir şekilde Harun’u bulur. Nereden duydularsa bilinmez. Harun yoksa Salaman Baba teslim alır ve Harun’u bekler. Dodo isimli köpeğin sahibi ve emekli astsubayın kızı yol kenarında buldukları yavru ve gençlik hastalığına tutulmuş köpeği getirir ve gider. Köpek karanlıkta bulunmuştur ve bir gece misafir edilmiştir. Şanslı adını koyduğumuz yavru siyah ve hasta köpek veteriner kliniğinde tedaviye cevap vermeden ölmüş.
 
Harun, ben üzülmeyeyim diye uzun süre saklamış benden. Duyduğumda içimde bir şeyler daha kırılırken şansı bu kadarmış deyip suskunluğa bürünmüşüm. Dedemin kendi adı verilen torununun ölümü üzerine sonraki torununa Ali adının verilmesini istemediği gibi bir kardeş ve bir oğul kaybının içimde bıraktığı adını koyamadığım uğultuları bu ölümle birlikte bir raddeyi zorlar hale gelmişti. Keşke adını ben koymasaydım Gece ölmesin diye o kadar çok uğraşa girmem işte bu yüzden. Gece kurtulmuş, Şanslı kurtulamamıştı.
 
Manav Murat’ın küçük kardeşinin ateşlendiğini ve annesinin onu sarıp sarmalayarak uyutmaya çalıştığını duyduğumda “koş çocuk havale geçirecek” deyip eve vardığımızda, çocuk havale geçiriyor öldü ölecek, soğuk sular sirkeler ve hastane… Şükür çocuk kurtuldu ve annesi bana minnetinden bir torba taze ceviz göndermişti.
 
Çarşı esnafı kedi köpek konusunda duyarsız… Harun’dan çekinmeseler tekme tokat girişecek gibi bakıyorlar hayvanlara. Allah’tan Harun var ve kısmi de olsa finansörümüz Salaman Baba… Hayvan sahipleri ve severleri dayanışma içinde. Sevmezler ise daha tam olarak örgütlenemediler ihbarcılıktan medet umuyorlar şimdilik. Harun kurucu denge, komünist Arif bey abimiz.
 
Cep telefonlarına sesi, televizyon ekranlarına rengi ve hareketi elektromanyetik dalgalar taşır dediğimde şakacı Erdal “bana ne la” demekten başka ilgi gösteremiyor. Kuantum fiziğinin insanı şok eden sıra dışılığı hakkında konuşacak kimse yok. İçimde büyüyen entelektüel patlamanın bomba zannedilmesinden korkuyorum.
 
Ali’yi rüzgâr vuruyor. Ali, Gece’ye kötülük yapmak isteyen adama vururken sanki bir eski zaman cengâveri, gömleğine kan bulaşmış. .Akademili Muammer’e “ağbi fotona gideceği yeri kim söylüyor” diye sorunca “ben bir sigara alıp geleyim” deyip gün boyu ortalarda görünmüyor. Bakkallar ve bayiler sigara vermeyi reddettikleri için olsa gerek doğru terzi Ayhan’ın dükkânının önüne Hondacı Birol’un sohbetine ya da Muammer’in kahvesine sığınmış da olabilir. Ben yine de iyimser bir yorumla uzak diyarlardadır diyorum ya da uykusuna koşmuştur.
 
Çarşımız dolanık sistemler bütünü sanki herkes birbirinin ayağına basıyor dar alanda fark ettirmeden. Ben bir zamanlar görkemli La Scala Opera binasının yakınındaki kafede kapuçino yudumlarken bu günleri de göreceğim hiç aklıma gelir miydi?  Freudçu Marksizm’in kurucusu Wilhelm Reich’in “Dinle Küçük Adam” adlı yapıtı sanki yeni baştan yazılıyor gibi bu çarşıda. Wilhelm beyin yazdıklarını canlı canlı görüyor gibiyim, havada Kuruger kompleksleri, Sindrella kompleksleri uçuşuyor gibi.
 
Bilgiden ölesiye korkuyorlar ve bilinmekten. Schrödinger’in kedisi hem ölü hem sağ aynı anda desem Harun ne der kim bilir. Harun “canım ağbim ilaçlarını içtiğinden emin misin” der sessizce ve benim için her daim üzgündür. Matris mekaniğinin doğru olduğunu anlatsam kim bilir ne diyecekler en son çay içmesi için masaya davet ettiğim çok sakallı zat-ı muhteremin hem çayımı içip hem de ben gidince ardımdan benim için “bu arkadaş şizofren mi” deyişini de neye yormalı bilemem bu da bir ahlak meselesi olsa gerek.
 
Vicdan teyzeye derdimi anlatsam “boş ver üzme kendini sen sağlığına bak moralini bozma” diyecek yine. Bende ellerinden öpüp gideceğim duaları hep benimle. Mahallenin vicdan teyzesinin kızı Seher ablamızın kalbi dünyanın bütün kedi ve köpeklerini içine alacak kadar büyük. Gözünün önünde on yedi arkadaşının öldüğü gar patlamasından sonra tuz buz olan kalbini bir arada tutmaya çalışırken yine de umut en çok hayvan sevgisinde.
Yamalı, Anniş ve Zuzu isimli kediler de evinde hemhal olurken, mahalle kedilerinin gönüllü annesi. Bu arada on sekiz yıldır evin kedisi olan Zuzu yirmi iki yaşında. En iyi arkadaşlarıyla kendini dört yapraklı yonca olarak tanımladığında yanında oturan İsmihan’a göre arada bir motoru su kaynatınca şanzımanı bir dağılıp bir toplanıyor. Hala patlama halinde kendisi ve vicdan teyze üzgünlüğüyle yumak olmuş elinde bastonu halimi sormadan gitmiyor evine.
 
Tarih öğretmenimiz Emine hanıma göre Seher abla mahallenin Whatsapp teyzesi, çok yaklaşırsan arkadaş markadaş demez kaldığı yerden konuşmaya devam eder. Kedi sütünü anlatırken İzmir’deki fabrika sahibi Yahudi’nin bahçesinde nasıl oynadıklarına geçer oradan İstanbul’daki taş mektebe, Tarık Akan’la tanışmasından komşu kızının düğününde kimin ne giydiğini anlatırken kedinin sütüne dönülen konuşma hiç bitmez. Konu bütünlüğünü sağlamak size düşer.
Onlarca konu onlarca özne kafanızın içinde dans etmeye başladığında komünist Arif beyin cinleri tepesinde, İsmihan büyük ablalıkla “biraz dinlensen iyi olur” diyor. Zar olur zor olur böylece geçip gider hayat. Basketçi Enes kilolu, dombik demesek iyi olur solda iki sağda bir küpe. Dövmeler dolusu eller ve kollar oyun videoları çekip para kazanırmış. Dövme makinası çocukluktan kalma bir heves evde tüylü domuz beslediği vakidir. Küçüklükten beslediği altı civcivden birisine mahallenin çocuklarından Oğuzhan’ın basmasından sonra ağlayarak iki civciv daha alıp hepsi horoz tavuk olana kadar beslemiştir. “Hepsini yediniz mi yavrum” deyince “olur mu ağbi hayvanlar yenir mi hepsini çiftliğe verdik”. Rota isimli dobermanın maliyeti aileden gizli çok sevilen bilgisayarın satışı olmuştu. Rota çok büyüyünce ortam koşullarına engel oldu. Ve veda sahnesi oldukça hüzünlüydü. Enes’in arkadaş ı Mehmet rapçı olduğunun kanıtı kolyesiyle yürürken Çarşı’nın çardak taifesindeki ağır abilerle takılan Kağan geleceğin “Tegua” önderi olma yolunda tam gaz devam ediyor.
 

 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir