İşitin Ey Yarenler

AHMET URFALI İşitin Ey Yarenler

AHMET URFALI
İşitin Ey Yarenler 
 
"Her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası." 
Yunus Emre
 
Bir ikindi vaktidir Sakarya’nın Porsuk’u konuk aldığı zaman
Gölgelerin ötesinden gelir sancılı doğuşların müşfik sesleri
Evcil hüzünler dolaşır Anadolu yaylasının duygu arılığında
Muradını alamamış girdaplarda ince sızılar döner durur
Münzevi karanlıkların içinde kaybolur insan çoğu kez
Bir isyan çığlığı kırılır inkârın çukurunda kör fitnenin kanadı
Mahcup pişmanlıkların içinde depreşir kayıp hüviyetli şehirler
Şüphen kurtuluş müjdesi olsun kuşa balığa ve insana
 
Ey Molla senin elindeyse dört kapının ışıktan anahtarı
Durma dört kapıdan gir içeri sırasıyla ve ürkmeden
                                                  
Bin yıldız doğar içimdeki âlemin gökyüzüne
Aşkla dolar Anadolu soluğun üfledikçe duanı
Telaşlı bir sessizliğin ortasında durup sencileyin
 Geniş zamanlara duyurmak istiyorum ezgisini ışığın
“Kastım budur şehre varam feryad u figan koparam”
Dar vakitlerin bağışıdır halis kulluğun armağanı
Sen şenlensin diye göğün yerin ve suyun yaratılmışları
Verdin şiirini bir mollanın hoyrat eline
 
Niyeti sevda ise bağışlanır hayatın onca zorluğu
Ve her müşkül kanat olur yüce dağdan aşmaya
                                                                
Zaman yeniden doğar mesafeler kaybolur
Ayak izlerin aşar ufuk çizgisinden ötelere
Toprak kokan insan özünü vurur bedeninin mührüne
Sevginin kanat vuruşunu duyarsın yüzüne düşen ışıktan
Biz aydınlığın içinden geliriz bir abdalın deyişinde
“Meftunumuz marifet söyler” cümle âleme
Çünkü ‘’Biz Horasan mülkündeki baydanuz’’
Şimdi tan ağartısıdır Anadolu göçümüz
 
Sarıçiçeğe yedi kez sordum boynunun eğriliğini
Oysa özü Hakk’a doğruymuş kokusu elifî güzelliklere
 
Aşk uluları söyledi aşktan kuruldu bu yurt
Gönül kardeşliğinin ışığı alınlarda şavklandı
Yıldızlardan sağılan sevgiyi çoğaltıp bengisuyla
Kırbalar dolusunca paylaşıldı sevdaların ödülü
Göğe ağdı bir hümanın kanadında aşk sözleri
Dağ yamaçları çiçeklendi şehirler taçlandı
Yorgun insanlığa dinç sabahlar geldi doludizgin
Diller söyledikçe açıklandı kırk makamın anlamı
 
Kendi geleceğinden döndü karamsarlık savaşçıları
Porsuk şenlendi Sakarya bayram etti Anadolu uyandı
 
Bir esatir olsa da menkıbelerle örülü hayatın
Sözün aşikârdır cümle âleme ve aşkın ulu sözüdür
Zapt et kandaki depremi bir korkunun derinliğinde
Koca bir cihan dürülmüştür varlığına insanın
Buradadır bazen gök bazen yer olmanın gerçeği
Ve kıraç bir bozkıra özsu olup yağmanın bereketi
Kardeşliği düşmanlığa çeviren putları kırıp yürümek
Oradan bütün insanlığa ses duyurmak barıştan yana
 
Gün gelir gün geçer bu sevap bahçesinden
Yaprağına sevinç düşer güllerin ay ışığında
 
Sırla kalbimdeki depremi sürgün yağmurların hüviyetiyle
Sözlüğünden bir muştu getir nakışlasın tutkunluğumu
Sen denizin sesine mi uyandın gözlerinde bir mahmur bakış
Ben ertelenmiş bir hikâyenin öznesiyim bu son durakta
Gök kuşağını alıp getirdim bir ümidin gerekçesi için
Ben senden istemeliyim gün aydınlığını azık olarak
Şimdi seni deniz okusun üstündeki ayak izlerinden
Sahile vurdukça sen beni yaz ak köpüğüne dalgaların
 
Toprakla sudansa sabır ve cömertliğin cevheri
Hırsımın ateşini söndür dağıt kibrimin havasını
 
Suya bakıp seni yazmayı diledim sancılı bir güvercinle
Ben rüzgârın dilini öğrenmiştim Horasanlı bir dervişten
Suya bakmayı da sen koydun belleğime dün gece
Eksiğim tamamlandı bu huzur dergâhının kapısında
Sen kuraklığım için çoğalttın bereketini hazinenden
Bir âhi duasıyla gül dalları tomurcuklandı Bismillah
Muhabbetler mayalandı el verildi can dilinden canlara
Bin fikir birleşti toprak ve suyun efsununu çözünce yol erleri
 
Tövbesi pir elindendi er eteği tutunca aşk ehlinin ahvali
Bir merhamet durağında cömertliğin armağanıdır Anadolu’ya
 
Sen zamanın bilmecesini çözersin ben has bahçende çiğ olurum
Depreştirirsin Anadolu yalnızlığını nice baharlar getirip
Ben yağmurlarına gözyaşlarımdan uyaklar yaparım
Tesellisin mahcup pişmanlıklarla mâziye ağlayışıma
Dilindeki ışık aydınlatır köhne yürek karanlığımı
Ben söz zulmünün mültecisiyken sığınağımsın çaresizliğime
İçimden ebabiller uçurursun sevincime ezgi olup
Gül yaprağı seccadede divana dururuz şükrümüz edasına
 
Şimdi yoksul dizelerimde şehrâyindir adındaki gizem
Kurak yatağında suyu uyanır ırmağımın akarım sana doğru
 
                                        

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir