Bozkırın Son Okuntusu

AHMET URFALI Bozkırın Son Okuntusu

AHMET URFALI
Bozkırın Son Okuntusu
 
1.
 
Zaman mevsimlerle akar durmadan telaşsız ve sürekli
İnsanların gülümsemesi baharla gelir simalara
Sürüp gider ağlaması kışla fırtınayla boranla
Dağ çiçeklerinin kokusundadır asırlık çağrıları
Kardelenler boy verince kar içinden
Bir hürriyet beyannamesidir göç
Başı dumanlı dağlara varınca başı gururlu insanlar
Bir bağımsızlık haykırışıdır bozlaklarda dillenen
Sevdasıdır gönüllerin coşup taşan ülfeti
Ve yürüyüşleri at üstünde Oğuz savaşçıları kadar soylu
Kervanları neftî ikindilerin içinden geçer
Şenlenir dal hışırtılarıyla göğeren meşe koruluğu
Vadilerden yamaçlara taşar sürü yılkı ve keşik
Bin bir sevinç yayılır çocukların gamzeli yüzüne
Okşayınca başını yaşlı ve nasırlı eller dua ile
Nağmesi yükselir serin derelerden kavalın ve bağlamanın
Varıp kır çiçeklerine türlü renk olur
Birleştirir kokusuyla ezgisini dağdan aşıp gelen rüzgâr
Uzaklardan bülbül sesleri gelir ve gül dudaklardan türküler
Bu armağanıdır gökyüzünün mehtaplı saltanatıyla yayla gecelerine
 
2.
 
Yıldızın gökte izin toprakta durur
Yayla toyuna davetin son çağrısıdır bu gel
Okuntusu rüzgârın sinesindeki sızının sesindedir 
Sevgiyi anlamanın zamanı geldiyse gönüllere
Doğsun artık uzun bekleyişlerin sevinci
 
Dürünün nakışında barınır bozkır burukluğunun hasreti
Gül deseninde gizlenmiştir nice baharların hazırlığı
Gönlümün duldasını sana sığınak ayırdım gel
Üzerlik tütsüsü kem nazarlardan saklayacaktır güzelliğini
Şaman tılsımlı yakarışını yapıyor kan ter içinde
 
3.
 
Alnı akıtmalı yeğin bir kısrağa binip gel
Ödünç fırtına al bulutlardan tozu dumana katıp 
Atın hızı ve demirin gücüyle yeni fetihlere doğru koş
Kaynağı senin gönlündedir bütün Türkistan ırmaklarının
Ve ırmakların sesini çoğaltır ağlayışları yavukluların
Kimse bilmez Oğuz’un yeniden yazacağı tarihi
Bozkır gecesinin ayazında yola koyulan senden başka
 
Bilirim gözün okuntunun alındadır
Al bozkırın ortasında kuşandığın bir sevincin kanadıdır
Tarih seni kaç kere sınadı mağdurken zorluğun alnacında
Kengeşte verdiğin söylev kapılar açmıştı umutsuzlara
Kazandığın her murat ve mutluluktan pay dağıtmıştın muhtaçlara
 
Sen kurultayın bilge toygunu
Cesareti yüceltmeyi ve esaretten utanç duymayı öğretmiştin
Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta
Bir de ululuk isteyen töreden ayrılmasın demiştin
Bilinirdi ki “El kaldı, törü kalmas”
 
Yeni bir dirilişini bekliyor yerin altındaki uluların
Yeni baharlar yeşertmeni arzuluyor derin bakışlı yavruların
Sen beklenensin çağların içinden yeni çağlara gel
Oğuz’un barışı yüksek alnında parıldar
Kızılelma’nın peşinde saltanatlı bir koşturmayadır ülkün
Bu son okuntudur kavim kardeşe
Vefalı bir gelişin olsun Oğuz iline
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir