Hayata Sanatla Direnemeyenler

İSMAİL GİRAY
Hayata Sanatla Direnemeyenler
 
Sabahın ilk ışıklarıyla kalkman isteniyor sıcacık yatağından. Daha geçmeden omuzlarından, bacaklarından, zihninden dünkü yorgunluğun ağrıları, yeni bir yükün altına girmen isteniyor hemen bu sabah. Sürünerek, sinirlenerek doğruluyorsun yatağından. İstemeye istemeye kurduğun alarm sesi, beynini tırmalayarak uyandırıyor seni.
 
Kahvaltının bir mutluluk olduğuna dair sözleri, şiirleri çoktan unutmuşsundur. Yol üstünde bir simit; bulursan da kâğıt bardakta bir çay, “sabah mutluluğu” sayarsın. Oysa bu mutluluk bile çok görülür sana. Biraz sonra işe başlar başlamaz, kurulmuş bir makine düzeneğinde, durmaksızın çalışman beklenmektedir senden. Öyle ya, sen, mutlu olmak için değil, yalnızca hayatta kalmak için çalışıyorsundur. Çalışmalısındır da! Yoksa bir simitle doymak, bir kâğıt bardakta çayla güne merhaba demek bile mümkün olmayacaktır senin için.
 
Sabah, işe başladığın andan itibaren iple çekersin akşamı. Bir öğle arası, varsa bir çay molası; az bir ferahlık verse de yetmez bitkinliğini üstünden tamamen atmaya. İlle de bitmelidir o mesai; derin bir oh çekebilmen, ayaklarını rahatça uzatabilmen, güzelce soluklanabilmen için. Ama günlerin biriktirdiği yorgunluk bedenini zorlarken, zihnine biriken problemlerle de baş etmelisindir. Aldığın kıt maaşla sırtlamalısındır koca dünyayı. Durmadan duraklamadan çalışmalısındır.
 
Akşam eve gelince, yorgun argın ya televizyon başında uyuyakalır ya da yatağına uzanır uzanmaz ağrılı bir yorgunluk uykusuna dalarsın. Amma ki ne fayda! Daha tam olarak dinlenemeden, sabahın köründe, “kalk” diye kükreyecektir başucundaki alarm, yırtıcı bir hayvan edasıyla.
 
Bütün bir haftayı böyle geçirirsin…
 
Ne bir sinemaya, tiyatroya, geziye, konsere gitmeye ne de bir kitaba gömülüp kalmaya vaktin vardır. Çünkü hayat (her kimse o), çalmıştır senden sanata dair ayırılacak bütün vaktini. Kısacık bir Pazar gününe hapsetmiştir yaşam, mutluluğa dair bütün aktivitelerini. Yaşam gailesi, geçim derdi, seni başka türlü bir hayat yaşamaktan men etmiştir. Ne geliştirmeye müsait bir yeteneğinin önemi vardır “hayat” karşısında, ne de sanata, doğaya dair ilginin.
 
Yaşamanın lüksüne ait her şey gibi; arada bir de olsa tatlı bir tembellik, uzun uzadıya bir dinlenme, kısa da olsa bir tatil ve daha birçok şey de sana çok görülmüştür. Çünkü sana dayatılan şartlar, çalışmaktan, çalışmaktan, çalışmaktan başka bir şey yapmana imkân tanımamaktadır. Yaşamak için, hayatta kalabilmek için bütün vaktini “mesai saatleri”ne rehin etmelisindir.
 
Evet, yaşamak bu kadar zor ve insafsızdır. Bu şartlar altında çalışanlar içinse “hayata karşı sanatla direnmek”, bir o kadar imkânsız!
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir