“Zaman Dursun İstedim”

NİLÜFER ZONTUL AKTAŞ  
“Zaman Dursun İstedim”
 
Senem Gezeroğlu‘nun “Zaman Dursun İstedim” adlı öykü kitabına dair
                                                
Bu kitabı okumaya başlarken kocaman bir saat ve rakamlarla içinde elim sende oynayan bir yazar hayal ettim. Senem Gezeroğlu idi o…
 
Gerçek hayatta fotoğraflardan gördüğüm o mütebessim yüzün  zamanın ruhuna işleyen başka bir siması vardı gönlümde de artık…
 
Sonra kendimi de dahil ettim bu oyuna. ”Elim sende” desek her rakamın hayatımızdaki vuruşuna! o kaçmasa “saat kaç“ denildiğinde biz de ona yetişmeye çalışmasak her saniyede ve oyun böyle başlasa…
 
Akrep yelkovan “V” şeklini aldığında değil sadece, kollarımızı hep bitiş noktasına kadar kaldırıp samimiyetle el sallayan olabilsek, sadece üst üste geldiğinde değil akrep yelkovan! Kavuşmaların güzelliğini hep yaşasak… Oyun mu oyun işte.
 
Zaman acılara en iyi ilaç dediler. Bir gün onarılmışlıklar için dönüp bakalım geçmiş zamana. Ne kadarı mümkün olmuş
 
“iki günde bu kitabı okuyacağım” dedim. Belki de duracak zaman bende de, okurken. Başlıyorum.
 
Son 3.2.1… zaman dursun istedim.

Hikâyelerden alıntıladığım cümleler benimle beraber zamanı durdurdu. Ağırdı yaşanmıştı. Okurken sizde de duracak biliyorum.
 
Gün görmemiş, sevilmemiş sevinememiş, bir kadın…
 
Bir kalbin serzenişini duymak insana yaşadığını hissettirirdi elbet. Öyküdeki kadın, bu sesi duyduğu için mi öldürüldü ”yüreğim cız etti”.
 
Herkes her şeyi görmeyebilir. Her şeyi duymayabilir ama herkes herkesten farklı sesler duyabilir farklı şeyler görebilir. Âmâların rüyasında görmeleri bazı şeyleri, lütuftu. Karanlığı delen yıldızlardı belki onların gördükleri, belki gözleri görenler bunu hiç bilmedi.
 
Harfler kaybolur mu______________ olur!
 
Madem harflerin kaybolmasını istemiyorsan al eline kalemi ölümsüzleştir.
 
Harflerini kaybeden insan susmayı öğrenir mi. Gidenler harflerimizi de götürürler ondan mı kalır bu boşluk bu ağrı?
 
Şimdi bir vav gibi bükülüyorum annemin karnına geri dönsem diyorum.
 
Kalem yazarak kanatlanır.
 
Her gün biraz daha yalnızlık, her gün biraz daha ölüm… Ama ölerek dirilmek dedikleri şeyin sırrını arıyorum ben.
 
Şimdi herkesin gönlü kör gözü açık…
 
Hayat bu söylenilenler miydi bilmiyorum ama ben bu kitabı okurken hayatın gözlerine baktım acı bir gözyaşı aktı hem ondan hem benden… Sonra eklemişti aklıma döşenen hikâyelerdeki cümleleri yazar…
 
Kadın adamı unutmak için eksildi. Unutmak için sayfalar dolusu ömür dolusu şey yaptı. Adam kadını unutmak için: hangi kadın…
 
Kadınlar adamların hayatında kocaman bir hiç mi idiler!
 
Gerçek dostluk gerçek fedakârlık imiş… Bunu yaşantımdan biliyorum, örneği çok.
 
Baba olmak meğer bir dağ olmakmış evladım. Başın dumanlı olsa da heybetin yetecek.
 
Pencere önünde büyüttüm gözlerimi. Bir elif miktarı kısıldı sesim. Şimdi bütün çizgilerim kırmızı.
 
Konuşmak iki kişilik, ben yazmalıyım.
 
Hangi renk solar insan…

Kaleminden döküleni bizimle paylaşan sevgili Senem Gezeroğlu’na şükranla…
 
Hikâyelere sığınır mı insan sığınır bence de…
 
Dostun bile gülüyor ise ağlanacak haline! Sığınılır hikâyelere, hayallere, resimlere, doğaya… İnsandan gayri her şeye sığınılır, Rabbin sana uzattığı tüm naif yapraklara…
 
Bir sokak konuşur ise milyonlarca insan susmuş demektir. Sokakların dili olur mu? İçimde milyonlarca ses var ama ana dilim, dilimlenmiştir… Yazar ancak böyle yazar…
 
Hikâyeler bir iç ses ise bu sesi dinlemek güzeldi. Kaçtığı yer ise dingin bir ada idi. Ben bu kitabı iki günde okudum zaman orda durmuştu şimdi bende…
 
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir