Asanatlar "şiirden sinemaya…" 
SATILMIŞ ÜMİT ÇETİNKAYA
İkonomi
Merhaba. Bugün; Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası dolayısıyla aktiviteler yapmak için toplanmış bulunmaktayız. Eski ama yaygın bilinen adıyla “Yerli Malı Haftası”. Çocukluğumuzdan beri özellikle okullarımızda kutladığımız, karnımızın iyice doyurulduğu güzel ve anlamlı belirli gün ve haftalardan biri.
Sevgili dostlar, bu yazı aslında bir kitap bitirme yazısı olacaktı. O kitap: Robert T. Kıyosakı’nin “Zengin Baba Yoksul Baba” adlı kitabı. İnanın konuyla ilgisi denk geldi ya da tamamen tevafuk diyebilirim. Kitap içerik olarak adı gibi zengin bir kitap. Aldığım çeşitli ve çarpıcı notları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu arada “Başlık yanlış mı yazıldı?” diye soranlarınız olabilir. Yanlış değil efendim. Evet: “İkonomi”. İsterseniz ikon kelimesini bir tanıyalım: İkon ne işe yarar mesela?
İkon; teknoloji dünyası içerisinde bir hayli sıklıkla kullanılmakta olan ve herhangi bir şeyi görsel olarak ifade etmeye yardımcı nitelik barındırmakta olan görüntü dosyalarına verilen isimdir.
Zengin olmanın da ikonları vardır. Bu işi okuyup araştırıp görselleştirmek gerekiyor sadece. İşte; Zengin Baba Yoksul Baba’da Robert T. Kıyosakı bunu illustre ediyor bizlere. Kitaptan not aldığım bazı önemli hususlar şunlar:
“Gerçek dünyada başarılı olanlar akıllılar değil, cesurlardır.”
“Günümüzde birçok banka ‘tasarruf edenlerin’ birikimlerinden ücret almaktadır ve tasarruf edenler, kaybedenlerdir.”
“Eğitimli babam için iş güvencesi, zengin babam içinse öğrenmek her şeydi.”
“Zenginler genellikle yaratıcıdır ve hesaplanmış riskler alırlar.”
“En büyük varlığınız, bildikleriniz; en büyük riskiniz bilmediklerinizdir.
“Hepimizin sahip olduğu en güçlü aktif varlık; beynimizdir. Eğer iyi eğitilirse sınırsız servet yaratabilir.”
Robert T. Kıyosakı, eğitim dünyası için de fikirler sunuyor:
“Öğrencilerimin yanıtlarını bilmelerine rağmen bunu söyleme yürekliliğini göstermediklerini izlemek acıydı.”
“Eğer korku, oldukça güçlüyse deha bastırılır. Derslerde öğrencilerime risk almayı, cesur olmayı, dehalarını kullanarak korkuyu güce dönüştürmeyi ve zeki olmayı öğrenmeye zorlarım.”
Netice itibariyle; kitap, yazarın zengin babanın öğütlerini izleyerek yaşadığı zihinsel, duygusal ve eğitimsel süreci anlatıyor.
Parayı zaten tutmayı bırakın, para gücümüzü kaybetmemek için onu değerli bir yatırıma nasıl dönüştürmemiz gerektiği ve bunu nasıl yapabileceğimiz hususunda tecrübe sahibi bir gözden paranın ikonlarını görebiliyoruz bu etkili kitapta. Dediğimiz gibi parayı elimizde tutabilmek, tabiri-caizse onunla oynayabilmek zorundayız. Oynamak deyiminden elbette ki faiz ve kumar, şans oyunları vb. şeyleri kastetmediğimi tahmin edersiniz.
Yatırım konusu da parayı tutamayan adamların düşünüp taşınıp ekonomik özgürlük yolunda, para konusunu neden uzun uzadıya masaya yatırmaları gerektiğini düşünmelerini içeriyor. Paranın bizi sevmesi ve sayması için onu, yastığın altında değil de yatağın üstünde bir yerlere koymamız gerektiği elbette yadsınamaz. Her yiğidin ayrı bir yatma usulü ve şekli vardır. Bu paranın yatırımı içinde geçerli.
Çok iyi hatırlıyorum: Ortaokul 2. sınıfta “Ev Ekonomisi” dersimiz vardı. Bu dersin temel amacı, bireylerin kendi evlerini finansal açıdan yönetebilmelerini sağlamaktı ve böylelikle kişiler, finansal istikrar ve bağımsızlık elde etmek için, ihtiyaç duydukları bilgi ve becerileri öğrenmekteydiler. Çok yararlı olmasına rağmen çok da başarılı olamadığım değil de bana çok cazip gelmeyen bir dersti. Sahi adı “Ev Ekonomisi” olan bir derste neden halı örüyorduk anlam veremiyordum ve hala da verebilmiş değilim. Kısacası bu ders benim ev ekonomime zaman israfından başka bir şey katmamıştı ve zaman, ekonominin en güçlü unsurlarından biriydi.
Yazımı ikonomik bir futbol metaforuyla bitirmek istiyorum: “Para kullanmak da aynen bir top gibi, ilk olarak göğsümüzde yumuşatılıp (tutulup), şekil verilip (yatırılıp) ve de güzel bir voleyle goller atabilmek sanatıdır.”
Ayrıca; bu tanım bana aittir, izinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
